Umudun bittiği yer 28. bölüm - yeni roman

 


Lucian susmak için elleriyle ağzını kapattıktan sonra küçük adımlarla yürümeye devam ettiler. Gümüş ona kızgın bir bakış attığı anda Lucian susmasının gerekli olduğunu hatırlamıştı. Ancak susmak onun için oldukça zordu sanki haykırmak istediği onca şey varken susmak çok gerekiz geliyordu. Hep böyle olurdu hayatta konuşmak, bağırmak hatta haykırmak isterdi ancak hayat ona fırsat vermezd ve o sessizliği giyerdi üstüne. Bu yüzdendi avize ile sohbetlerini. Konuşacak kimseyi bulamadığı zamanlarda derdini gökyüzüne anlatırdı, denizlere, ağaçlara ve avizeye. Duvarlar onu pek dinlemezdi bu yüzden sevmezdi onları.

Biraz daha ilerledikten sonra bir yol ayrımı ile karşılaştılar. Önlerinde iki tane yol vardı ve beyaz bu sefer sağa doğru yöneldi. Bu esnada sanki Lucian'ın aklından geçenleri biliyormuş gibi "Sol daha tehlikeli. Orada yerler hep tuzaklı taşlarla kaplı ve üzerilerine bastığın zaman yukarıdan kafaa sarkıtlar düşüyor. Sessiz kalmaya devam et sen. Hayır, düşüncelerini okuyamıyorum sadece tahmin ediyorum aklından geçenleri."

Lucian konuşmamak için elleriyle ağzını kapattığı sırada Beyaz konuşmaya devam etti "Şu anda seni daha önceden tanıyıp tanımadığım bir önemi yok. Buradaki işimizi halledelim çıktığım zaman sorularına cevap vereceğim senin."

Sessiz adımlarla ilerledikleri sırada Beyaz Lucian'ın zihnin içinde tekrar konuştu "İlerideki odanın içinde birkaç kişi var. Büyük ihtimalle içlerinden birisi katil diğerleri siyahlı adam. Hazırlanın köşeyi döndüğümüz zaman onlara saldıracağız."

Ağır adımlarla ilerlemeye devam ederken Lucian kılıcını saldırmak için hazırladı. Bu esnada bir meşalenin kendilerine yaklaştığını gördüler. Beyaz ise ileriye doğru fırladı kısa bir an sonra zıpladı. Hemen ardından ise acı dolu bir çığlık yankılandı ve meşalenin yere düşme sesi duyuldu. Beyaz oldukça heyecanlıydı gerçekten ve bu an Lucian'ın ileriye doğru koşması için bir işaretti.

Lucian köşeyi döndüğü zaman ileride üç tane siyahlı adam gördü ki Beyaz onlara saldırmıştı arkasında boğazı parçalanmış bir ceset bırakarak.Üç tane siyahlı adamın hemen arkasında ise bir katil bekliyordu onları. Lucian katil ile göz göze gelmiş ve onun yüzündeki ölümcül gülümsemeye tanık olmuştu.

"Bende seni bekliyordum. Duyduğuma göre arkadaşlarıma çok iyi davranmamışsın."

"Onlar benim tipim değildi hem seninle karşılaşmak varken onlarda zaman kaybedemezdim."

"Ne kadar da güzel sözler bunlar. Benim olmaya gelmene sevindim doğrusu. Uzun zamandır bekliyordum seni."

"Aslında senin olmaya gelmedim ben. İstersen yolumdan kenara çekil ve sessizce ayrılalım."

"Çok oyun bozansın sen. Sen kollarımda son nefesini verirken dudaklarımızın birleşmesini bir düşün. Muhteşem olmaz mıydı."

"Hepiniz ayrı bir manyaksınız. Seni son kez uyarıyorum yolumdan çekil. Sonun arkadaşların gibi olmasın."

Bu esnada Beyaz başka bir siyahlı adamın kolunu parçalayıp bir başkasının göğsünü pençesi ile parçalamıştı. Havaya kan kokusu hakim olduğu anda Lucian iki tane hançer tutan katilin ilk hamlesini kılıcı ile savuşturdu ve ikinci saplama hamlesinden yana doğru dönerek kurtuldu. Katilin kollarının arasından geçtikten sonra Lucian kalkanı ile rakibini ileriye doğru itti. 

Katilin yüzündeki ölümcül gülümseme biraz daha büyümüştü. "Çok sertsin, sert erkeklerden hoşlanırım ben. Hançer Lucian'ın kalbine doğru yöneldiği sırada o kılıcı ile katilin hamlesini kesmiş ve birbirine çarpan metallerin sesi çığlık atan siyahlı adamların sesine karıştı.

"Hepimiz manyaksınız. Nasıl bir sapkınlığın içindeyseniz artık." Lucian hızlı bir biçimde kılıcının kabzasını katilin yüzüne doğru savurdu. Katil ise geriye doğru kısa bir zıplama ile Lucian'ın saldırısından kurtuldu."

"Ne güzel dans ediyoruz seninle. Keşke bu dansı başka bir yerde üzerimizde bu gereksiz elbiseler yokken yapsaydık."

"Sonra sen beni rahatlıkla öldür!" Lucian cümlesini bitirdiği sırada katil sağ elindeki hançerini fırlattı ve hançer Lucian'ın kalkanına çarparak yere düştü. Katil boşta kalan eliyle kemerinde takılı olan kısa kılıcını çıkarttı sırada Lucian bu fırsattan istifade ederek kılıcını geniş bir yay çizerek savurdu ve kılıcı katilin üst göğüs bölgesini ve sol omuzunu parçalayarak ilerledi.

"Sert erkekleri çok severim demiş miydim? Kan kokusu beni benden alıyor ve seni daha fazla arzuluyorum." Katil kısa kılıcı ile bir saplama hamlesi yaptı ama Lucian yana çekilerek bu hamleden kurtuldu. Katil sol elinde tuttuğu hançeri ile hamle yaptığı sırada Lucian kalkanını savurarak katilin eline vurdu ve hançer yere düştü.

"Aslında iyi birisine benziyorsun ama seni öldürmek zorundayım üzgünüm bu arada sapıksın sen." Lucian tekrardan saldırmak için hazırlandığı sırada Beyaz katilin üzerine doğru zıpladı ve onu yere düşürdü. Daha sonra Beyaz'ın kanlar içindeki dişleri katilin boğazına saplandı ve Beyaz kafasını yana doğru çevirdi. Katilin parçalanan damarlarından fışkıran kan önce Beyaz'ın daha fazla kanla kaplanmasını sağladı daha sonra ise toprak zemindeki kan miktarı arttı. Lucian ise yüzüne fışkıran kanı elinin tersi ile sildi.

"Niye bu kadar oyalanıyorsun Lucian? Daha yapacak çok işimiz var!"

"Onları anlamaya çalışıyorum Beyaz. Sizde hemen kızıyorsunuz. Sahi bunlar neden bu kadar manyak. Hayır, bu manyaklıkları onları öldürmemi kolaylaştırıyor. Bunlar öldürmeyi aşk sanıyor. İnsan aşık olduğu kişiyi öldürmezki. Onunla yaşamak varken öldürmek neden? Valla hepsi sapık bunların, manyak hepsi."

"Hala sorguluyorsun sen. Seninle yapacak çok işimiz var bizim.  İlerleyelim şimdi ve sen Lucian kızların güzelliğine kanma sakın."

"Onlar istediği kadar güzel olsun hepsinin içi boş. Hepsi çok büyük manyak ve asla benim yolumda durmalarına izin vermeyeceğim."

"Katili bayağı inceledin fark etmedim değil."

"Olur mu öyle şey Beyaz o manyak beni öldürmek istiyordu. Fırsatı olsa kalbimi söküp ısırmaya başlardı o. Hadi devam edelim bu arada teşekkür ederim Gümüş."


0/Post a Comment/Comments