Umudun bittiği yer 27. bölüm - yeni roman

 


Yavaş biçimde ilerlerken Lucian her fırsatta hızlanmaya çalışıyor ama kendini durduruyordu. Yapacak çok işleri vardı. Katillerle ve siyahlı askerlerle savaşacaktı daha ve karşılaşacakları için hazır olması gerekiyordu. 

Beyaz konuşmayı nasıl öğrenmişti acaba? Eğer nasıl öğrendiğini bilirse Gümüş'e de öğretebilirdi. Daha eğlenceli olurdu yolculukları ama o eğlenmek istemiyordu. Onu bulmak istiyordu. Hayat hep böyle yapıyordu aslında karşısına küçük eğlenceler çıkartıyor ve onu gideceği yoldan uzaklaştırıyordu. İçinden "Böyle olmasına izin veremem. Bu sefer beni kandıramayacaksın hayat! Ben onu arıyorum, ben aşkı arıyorum ama kusura bakma ama bana engel olamayacaksın."

Beyaz sürekli olarak yön değiştiriyordu. Neden böyle yaptığını bilmiyorlardı aslında sadece onu takip ediyorlardı. Konuşan bir Baykuş yalan söylemezdi. Konuşan bir insan olsaydı eğer hep yalan söyleyebilirdi. İnsanlar yalana doğrudan daha fazla değer verir olmuştu. Bu yüzden insanlara güvenmiyordu o. İnsanlara ne zaman güvendiyse hep yanılmıştı. Daha fazla yanılmak istemiyordu o bu yüzden güvenmiyordu insanlara.

Beyaz bir mağaranın girişine geldiği zaman yavaşça onların yanına geldi. Mağaranın girişi oldukça büyüktü. Öyle ki Beyaz bile içeride rahatlıkla uçabilirdi. Bir mağaranın girişi neden bu kadar büyük olur diye düşündü Lucian. Daha sonra mağaranın doğal yollarla mı oluştuğunu yoksa insan yapımı mı olduğunu merak etti. Kafasında o kadar fazla soru vardı ki cevaplar soruların arasında kaybolup gitmişti.

"İçeriye gireceğiz şimdi. Herşeye hazırlıklı olun siz. Unutma içeride seni bekleyen katiller ve siyahlı adamlar var."

"Biliyorum Beyaz, biliyorum. Onlar aklımdan hiç çıkmadı ki. Uzaktan bakınca o kadar unutkan birisine mi benziyorum ben. Hepsini öldüreceğiz sonra yolumuza devam edeceğiz."

"Ne kadar da alıngansın sen. Sadece dikkatli olmanız gerektiğini hatırlattım ben. Beni takip edin."

Beyaz mağaranın içine girdiği zaman Gümüş onu takip ediyordu ve Gümüş'ün hemen yanında Lucian vardı.

"Şimdi sessiz olalım. Gürültü yapıp onları buraya çekmek istemeyiz. Sessiz oluyoruz Gümüş."

"Tamam ya öyle kızgın kızgın bakma bana. Üzülüyorum sonra."

Sessiz bir biçimde ilerlerken yaklaşık 300 metre kadar mağaranın içine girmişlerdi. Mağaranın içinden gelen ışık kaybolmuş ve yerini karanlığa bırakmıştı.

"Beyaz ben karanlıkta göremem biliyorsun değil mi? Keşke önceden söyleseydin de bir yerden meşale alırdık. Keşke meşale satan bir yer görseydik belki aklıma gelir ve birkaç tane alırdım."

"Lucian biraz bekle.. İşte şimdi sende karanlıkta görebiliyorsun."

"Çok iyiymiş bu. Nasıl yaptın bunu Beyaz."

"Konuşma Lucian, sessiz kalacaktır hatırlıyorsan."

Karanlıkta görmeye başlayan Lucian sessiz olmaya çalışıyordu ancak içinde o kadar büyük bir heyecan vardı ki konuşmamak için zor tutuyordu kendini. Biraz daha ilerledikten sonra yol ikiye ayrıldı ve Beyaz sol taraftan gitti. Acaba sağ tarafta ne vardı? Ne olabilirdi ki sağ tarafta?

Sol taraftan yola devam ettikleri sırada büyükçe bir oda ile karşılaştılar. Oda tahminine göre yaklaşık 50 m2 büyüklüğündeydi. Lucian hayran bir biçimde odayı incelerken bir diğer taraftan küçük adımlarla ilerliyorlardı.

"Beyaz katiller nerede?"

"Sessiz ol Lucian. Birazdan karşılaşırız onlarla."

Biraz daha ilerledikten sonra odanın çıkışına doğru kapının önünde nöbet tutan iki tane siyahlı asker gördüler ve siyahlı askerler silahlarını çekip onlara doğru koşmaya başladı.

"Katiller kadar olmasa da bunlar keyfimizi yerine getirir." Lucian sağ elinde tuttuğu kılıcı hafifçe çevirdi ve kendini savunma hamlesi için hazırladı. Bu esnada Gümüş ise ileriye doğru atıldı.

Havada yarım bir daire şeklinde savrulan kılıç Gümüş'ü hedef almıştı ancak Gümüş yana doğru zırlayarak kılıçtan kurtuldu ve pençelerinden birisi ile rakibinin bacağının üst kısmına bir kesik attı. İnce yaradan kan sızarken Lucian diğer siyahlı adamın savurduğu kılıcı kendi silahı ile kesti ve kılıcının alt kısmı ile rakibinin çenesine bir darbe indirdi.

Gümüş ise ona doğru gelen kılıç darbelerinden sana ve sola zıplayarak kurtuldu. Bu esnada rakibinin bedeninde pençesi ile birçok derin kesikler bıraktı.

Lucian ise bir an için sersemleyen rakibine doğru kendi kılıcını savurdu ve rakibi tam anlamıyla bir karşılık veremese de Lucian'ın kılıcının yönünü değiştirmeyi başardı. Bu onun için büyük başarıydı ancak Lucian kalkanını rakibinin yüzüne vurduğu zaman geriye doğru bir kaç adım attı. Rakibinin burnundan kan boşaldığı sırada Lucian kılıcının elinde çevirip ileriye doğru bir hamle yaptı.

Kılıç karşısına çıkan engelleri umursamayıp rakibinin sol tarafından içeriye girdi. Alam kan miktarı daha fazla olacaktı.

Gümüş ise oynadığı oyundan sıkılmış gibi bir anda rakibinin üstüne atladı ve onu yere devirdi. Rakibinin yüzüne birkaç pençe darbesi indirdikten sonra dişlerini onun boğazına geçirdi ve nefes borusunu paramparça etti.

Lucian ise rakibinin bedenine sapladığı kılıcı geri çekti ve elinde döndürüp geniş bir yay biçiminde savurdu. Rakibinin boğazını hedef alan kılıç amacına ulaştı ve onun boğazını paramparça etii.

İki siyahlı adam kanlar içinde yerde kaldıkları sırada Lucian "Gümüş yine kan içinde kaldın sen. Acaba senin içinde vahşi bir kurt mu saklı. Yani senin içinde bir kurt olduğu kesin ama her tarafın kan oldu. Neyse ileride bir yerde su bulursak seni güzelce temizlemek gerekecek. Bu arada bu siyahlı askerlerin zaman içerisinde güçlenmesi gerekmiyor bu?"

"Bunlar daha başlangıç. Sadece nöbet tutuyordu onlar. İlerledikçe daha yeteneklileri de çıkacaktır."

"Çok fazla çıkmasınlar malum bizi yavaşlatıyorlar. Tabi yine karşımıza çıkarlarsa onlara günlerini gösteririm ben."

İleriye doğru biraz daha devam ettikleri zaman tekrardan iki tane yol ayrımına gittiler. Hangisini seçeceklerini bilemedikleri için seçimi Beyaz'a bıraktılar.

Beyaz ise bu sefer yine soldan devam etti. Acaba bu kadar büyük bir mağarada devler mi yaşıyor diye düşündü Lucian. Devler yaşıyorsa onları öldürmek zor olabilirdi. Belki de devlerle arkadaş olabilirlerdi. Kocaman olmaları onları kötü birisi yapmazdı. Belki de çok cana yakın sevgi dolu olabilirlerdi. Hatta hep toplum tarafından dışlandıkları için yalnızlık çekiyor olabilirlerdi. Eğer böyleyse onlarla arkadaş olurlardı. Ancak filmlerde devler hiç böyle değildi bu yüzden Lucian devlerle karşılaşırsa karşılarına ne çıkacağından bir süre emin olamadı. "Ben dev olsaydım kesin çok iyi bir dev olurdum. Kocaman kalpleri olmalı onların. Özür dilerim Beyaz ben içimden konuştuğumu sanmıştım bir an meğerse sesli konuşuyor muşum."

Biraz daha ilerledikten sonra Lucian içinde bir ses duydu "Oda tuzaklarla kaplı. Büyük ihtimalle bu tuzaklar kimsenin içeriye girmemesi için. Doğru yolda olduğumuzu gösteriyor bu."

"Tuzaklar nerede? Hadi hepsini bozalım ve yolumuza devam edelim. Bu arada ben tuzakları bozmayı bilmiyorum ki. Tamam Beyaz sustum ben."


0/Post a Comment/Comments