Umudun bittiği yer 22. bölüm - yeni roman


"Ne oldu Gümüş? Ne gördün sen? Neden kızdın ki? Bana kızmış olamazsın ileriye doğru bakıyorsun demek ki ilerideki bir şeye kızdın. Bende ileride değil yanında olduğum için bana kızmış olamazsın yoksa seni kızdırmak istemem. Ben düşünüyorum da hep böyle yapıyorum ben. Nese şu an düşünmenin zamanı değil buradan kurtulup onu bulmamız gerekiyor."

"Bana öyle gözlerini kısıp baktığın zaman ne demek istediğini anlamıyorum ben. Büyük ihtimalle yanlış şeyleri düşünüyorum ben. Ben zaten hep böyle yaparım ama bunları da düşünmemi istemezsin sen şimdi. Pusulayı mı takip edelim? Yoksa diğer taraftan mı gidelim? Büyük ihtimalle o tarafa doğru hırladığın için kesin o tarafa gitmemiz gerekiyordur. Ben hep böyle yaparım zaten neyse düşünmüyorum. Bir savaş yakın gibi görünüyor şu an. Sen ilerle ben seni takip ederim."

Gümüş ileriye doğru yavaş adımlarla yürüdüğü sırada Lucian onu birkaç adım geriden takip ediyordu. İleride ne ile karşılaşacağını bilmiyordu ve bu bilinmezlik onun canını sıkmaya yetiyordu. Acaba kaç tane katil bekliyordu onları? Kaç katil daha onu öldürmeye çalışacaktı? Neden bu kadar soru işareti vardı ki onun hayatında? Soruların çok olduğu zaman ve cevaplar aslında hiç var olmamışsa durum oldukça kötü demekti. Bu yüzden Lucian hafifçe dişlerini çekmişti arada takip edilip edilmediklerini görmek için arkasına dönüp bakıyordu.

Aslında düz sayılabilecek bir arazideydiler ve gördüğü kadarıyla ileride kimse yoktu. Ancak Gümüş hırlıyordu ve bu tehlikenin işareti olabilirdi. Belki de Gümüş hayatı boyunca hiçbir şeyden memnun olmayan bir kurttu veya hayat ona hep dikkatli olmayı öğretmişti. Aynı benim gibi diye düşündü demek ki ona da dostları çok kazık atmıştı ve o en sonunda kimseye güvenmemesi gerektiğini öğrenmişti.

"Biliyor musun Gümüş ben sana çok güveniyorum. Kocaman bir kurt olman sana güvenmemem için yeterli bir sebep aslında ama istersen şimdiye kadar beni defalarca kez yiyebilirdin. Bunun da ötesinde içimdeki seslerden birkaçı sana güvenmeme gerektiğini söylüyor bana ve ben onları dinlemek istiyorum. Sanki içimdeki o sesler ilk kez bana doğru söylüyormuş gibi. Yoksa beni tuzağa düşürmek için ileriye çekmeni ihtimal dahilinde bile görmüyorum. Evet içimdeki seslerden birisi bu ihtimalden bahsediyor bana ama hiç dinlemek istemiyorum onu. Zaten o ses hep yalan söyledi bana."

"Tamam Gümüş öyle bakma bana ben yine amacını aşan cümleler kurmaya başladım ama ben hep böyle yaparım ve asıl söylemek istediğimi asla söyleyemem. Sustum şimdi hadi ilerleyelim."

Lucian ve Gümüş hızlı sayılabilecek adımlarla ilerlerken bir süre boyunca etraflarında hiçbir değişiklik olmadı. Bir süre daha geçse de yine değişen bir şey olmadı ve bir süre daha geçtiği zaman da hiçbir şey değişmedi. Belki katil Gümüş'ü görüp saldırmaktan vazgeçmişti veya ikisinin üstesinden gelmek için adam toplamaya gitmişti. Belki de ileride onları birçok katil bekliyordu ancak bu bile Lucian'ın yüzündeki tebessümü azaltmaya yetmemişti. 

Bir süre daha ilerledikten sonra Gümüş durdu ileriye doğru hırlayıp başını sol tarafa çevirdi. Lucian neden durduklarını veya hangi yöne gideceklerini bilmiyordu ve bu bilinmezlik onun canını yakmaya başlamıştı.

"Ne oldu Gümüş neden durdun? Pusulaya göre o yönde devam etmemiz gerekiyor ama sen birden duruverdin. İleride bizi bekleyen tehlike çok büyük olabilir ve oradan kaçmayı düşünüyor olabilirsin. Bir diğer taraftan belki önce bir yere uğramamız gerekiyordur oradan katilleri öldürmek için süper güçlü bir silah alabilir ve sonra gidip onu kurtarırır."

"Bana öyle bakma lütfen. Kızgın kızgın baktığın zaman içim acıyor benim. Merak etme buraları sen biliyorsun ve ben seni takip edeceğim."

Kurt Güneydoğu yönüne doğru dönüp ilerlemeye devam etti. Hırlamaya devam ediyordu ve bu katillerin her yerde olabileceğini gösteriyordu. Tedirgin bir şekilde ilerlemeye devam ediyorlardı ve bu durumdan rahatsız sayılabilirdi. Katillerden korkmuyordu aslında o, ölmekten de korkmuyordu sadece ona ulaşamamak vardı ve bu en büyük korkusuydu. 

"Neden hala bana kızgın kızgın bakıyorsun. Düşüncelerimi de mi okuyorsun sen? Valla bak kötü bir şey düşünmüyorum sadece anlamaya çalışıyorum. Haklısın ama daha fazla düşünmeyeceğim eğer yapabilirsem."

Biraz daha ilerledikten sonra karşılarına büyükçe bir ağaç çıktı ve Gümüş daha şiddetli bir şekilde hırlamaya başladı. Tam bu esnada ağacın yüksek dallarının arasından siyahlar içindeki bir kız aşağıya doğru atladı ve "Bende sizi bekliyordum" dedi tehditkar olmayan tutku dolu bir sesle."

"Bizde seni bekliyorduk. Hatta o kadar aradık ama bulamadık."

"Aranmak ne güzel bir duygu böyle. İstemek ve istenmek, arzulamak ve arzulanmak."

"Bak sayın katil laf ebeliğini bırakıp konuya geçsek daha iyi olmaz mı?"

"Ne kadar acelecisin sen? Sanki yetişmeye çalıştığın bir yer varmış gibi davranıyorsun. Sanki zamanla yarışıyormuşsun gibi davranmana gerek yok. Sen bile gerisinde kalıyorsun kendinin."

"Çok yanılıyorsun sen. Gidecek hiçbir yerin yok senin, tüm çıkışlar kapandı hatta o çıkışlar hiçbir zaman var olmadı. Neden benimle oynamıyorsun bu aşk oyununu. Boğazını kesmeden önce bedenini tutkuyla doldurmama neden izin vermiyorsun?"

"Sizi hiç sevmiyorum biliyor musun? Edebiyat manyağı katil olmaz, süslü cümleler insan öldürmek için yeterli gelmez hiçbir zaman. Sana son kez soruyorum "O nerede". Cevabını ver sorumun ve güzel bir şekilde ayrılalım buradan."

"Hala mızıkçılık yapıyorsun. Gel seninle bir anlaşma yapalım. Ben seni öldürürsem ilk önce son hatırlayacağın şey dudaklarımın dudaklarında gezinmesi olacak. Eğer sen beni öldürürsen sana bir ipucu vereceğim. Ancak bu ip ucu hiçbir işine yaramayacak ve sadece daha fazla acı çekeceksin. Zaten hep böyle olmadı mı hayatında ümit etmeyi sürdükçe hep daha fazla acı çektin sen."

"Ne yapmaya çalıştığını biliyorum katil. Bu arada katil demem uygun mudur yoksa sana hitap edeceğim bir ismin var mıdır? Bana geçmişimi hatırlatarak güçsüz düşürmeye çalışıyorsun farkındayım. Keşke böyle olmasaydı ve buradan ikimizde canlı çıkabilseydik."

"Hep bu yüzden kaybediyorsun sen. İyi niyetin ölümüne neden olacak ama bunun farkında bile değilsin. Şimdi izninle seni öldürmek istiyorum. Benim ismimin bir önemi yok, nasıl olsa hatırlamayacaksın."

"Denemekte özgürsün. Gümüş sen karışma bu işe. Artık kişisel bir mesela oldu artık."

0/Post a Comment/Comments