Umudun bittiği yer 19. bölüm - yeni roman

 


Lucian yerde kanlar içerisinde yatak kendisine bakıp kafasından geçen anlamsız sorular ile uğraşıyordu. Neden hep böyle oluyordu ki ani kararlar alması gerektiği zamanlarda hep kaçırıyordu ipin ucunu. O an için istemsiz bir şekilde yerde yatan Lucian'a doğru koştuğu sırada aklından geçen düşünceler katlanarak artıyordu. Evet katil vardı, evet ceset vardı kabul, ancak bundan sonra ne olacaktı. Lucian'ı kurtarabilir miydi? Kendini savunabilir miydi katile karşı? Katili öldürmemesi gerekiyordu onu konuşturmak için. "Neyden bahsediyorum ben? Ne konuşturması? Ölmek üzereyim şu an onu kurtarmalıyım ama kendimi de korumalıyım? Sonra katili konuşturmalıyım ama başka bir ben ölüyor şu an! Çok kan kaybetti onu kurtarmam çok zor artık. Yarası çok derin sol böbreğin oralarda bir yer paramparça olmuş filmlerde böyle olunca hemen ölüyordu insan. Demek ki katil filmleri izleyen kültürlü birisi. Ne saçma bir çıkarım bu şimdi neden hep saçmalıyorum ben?"

Lucian hızlı birkaç adımın ardından yerde yatan kendinin yanına gitti ve eğilip ilk olarak nabzına baktı. Yavaşta olsa nabzı atıyordu demek ki hala yaşıyordu ama fazla zamanı kalmamıştı. Hızlı bir şekilde yerde yatan Lucian'ın elbisesinden bir parça koparıp kılıç yarasına doğru bastırdı. Han kaybını yavaşlatması gerekiyordu. "Yardım edin" diye bağırdığı sırada hiçbir ses duymadığını fark etti. Yani etrafta kimse yoktu ve yerde yatan kendini kurtarırken aynı zamanda katili öldürmeli ama öldürmeden önce onu sorgulamalıydı. "Yara çok derin. Daha fazla bastırmalıyım. Böyle olunca savunmasız kalıyorum kesin arkadan saldırır katil. Hep böyle olmaz mı zaten hançer hiç beklemediğimiz zamanda gelir saplanır. Belki de herkes katildi bazıları umutları öldürüyordu bazıları hayalleri bazıları düşünceleri bazıları ise bedenleri ama hepsi katildi. "

"Dayan kendim, sakın ölme. Daha çok yalnızlık var önünde, daha bu düzeni bozacağız sonra onu bulacağız. Tabi benden çok tane varsa ondan da çok vardır hepimiz mutlu oluruz. Ölme lan! Bana bak daha savaş yeni başladı."

Lucian kendinin yarasına fazla bastırmış olacak ki kendisi gözlerini açtı ve kısa bir acı çığlı attı. Daha sonra gözlerini tekrardan kapatmadan önce tek bir kelime söyledi "Arkanda!"

Nefret ediyordu bu durumdan. Düşünmeye vakti bile yoktu hayır düşünmeye vakti olsaydı yanlış şeyler düşündüğü için bir anlamı olmazdı. "İnsan gelir beni öldürmek istediğini söyler bende uzun uzun düşünürüm. Plan falan yaparım sonra gelir öldürecekse öldürür. Belki düşünmeye zaman bulsam ben ölmek isteyeceğim ama yok böyle saçmalık olmaz. Lanet olsun yine zamandan hızlı düşünüyorum. Bıraksan düşüncelerim zamanda yolculuk yapacak."

"Arkamda şu ana odaklanmalıyım." Lucian bir an sonra ileriye doğru bir takla atarak savrulan bir kılıcı arkasında bırakarak uzaklaştı. Daha sonra kendi kılıcını çekip katilin bacağına doğru savurdu ancak katilin boşta kalan eli bu hamleyi savuşturmaya yetiyordu.

"Hep böyle yapıyorsunuz ama her hamleme karşılık bir hamleniz var. Böyle olunca da ben hep kaybediyorum. Bu iş böyle devam edemez." Lucian gözünün ucuyla yerde yatan kendini inceliyordu ve artık nefes almadığını gördü. İçindeki öfke tüm damalarını kapladığı sırada kılıcını katilin boynuna doğru savurdu. Aslında katilin bu hamleyi kılıcını çapraz biçimde savuracağını iyi biliyordu. Ancak güçlü hamlesi katilin dengesini bir an için bozacaktı ve bu an sol yumruğunu katilin çenesine doğru savurdu.

Katil siyah deri elbiseler içindeydi, sadece gözleri görünüyor ve ona oldukça gizemli bir hava katıyordu. "Herhalde böyle giyinmeleri dikkatimi dağıtmak için ama katilimin bacaklarını incelemek istemiyorum. veya başka taraflarını. Sahi insan neden aşık olur ki onu öldürene? Aşık oldukları mı öldürür onu yoksa onu öldürene mi aşık olur? Yine saçmalıyorum ben, hep böyle oluyor."

Lucian'ın sol yumruğu katilin elmacık kemiğine çaptı ve katil bir adım geriye attı dengesini tekrar toplamak için ancak buna izin veremezdi. "Kız beni öldürmeye çalışıyor kim bilir kalbimi söküp yiyecek ben bana tadını çıkarmamı söylüyor. Böyle olmaz bence çenemi kapatmalıyım amma gevezeyim ben oysa normalde gıgım çıkmaz."

Kılıcını parmaklarının içinde çeviren Lucian katilin ciğerlerinin üstüne kabzası ile sert bir vuruş yapmaktı. Amacı rakibini nefessiz kalmaktı daha sonra elinde tuttuğu kılıcı düşürüp önce bacaklarını sonra kollarını kesecekti. Böylece organlarını hareket ettiremeyen katil ona cevap vermek zorunda kalacaktı. Eğer konuşmazsa acı çektirebilirdi katile mesela başkaları gibi yalan söylerdi. Yalan çok acı verirdi hep.

Katil dizlerinin üzerine düştüğü zaman kanlar içindeydi. Lucian sol eliyle uzun saçlarını tutuyor ve katili yukarıya doğru çekerek düşmesini engelliyordu. Diğer eliyle de kılıcını katilin boğazına dayamıştı. Derisinin üzerinde olacakları gösteren bir kesik atmıştı ve konuşmaya başladı.

"Söyle kimden emir alıyorsun?"

"Sana diyorum cevap ver bana?" 

"Bak kötü şeyler yapacağım birazdan lütfen cevap ver bana. Katiline aşık olarak ölmeni istemiyorum."

"Kelimelerle çıkıyorsun karşıma, biliyorsun onlar en kalın zırhın içinden geçer en kötü zehirden daha etkilidir. İnsan sevmez mi sanırsın öldürmeden önce. Herkes öldürür sevdiğini beni de sen öldür."

"Kelime falan yok senin kimin tuttuğunu söyle sonra onun nerede olduğunu söyle sonra ne yaparsan yap. Seni sevmek istemiyorum ben, seni öldürmek de istemiyorum. Cevapları ver bana sonra uzaklaşayım buradan. Yaralarını sarar öyle giderim merak etme."

"Cevaplar, cevaplar bazen hiçbir cevap yok biliyor musun. Yaralarımı mı saracaksın sonra hep seni hatırlayacağım onlara baktıkça. Sev beni şuracıkta öldür eğer korkağın ben diyorsan çek git şimdi hayatımdan."

"Sağ elinde tuttuğu kılıcı yavaş bir biçimde hareket ettirerek katilin solun borusunu ikiye böldü. Son nefesleri hırıltılı bir biçimde çıkarken yer kanla kaplanıyordu. Daha sonra bir ipucu bulabilme umuduyla ceplerini karıştırmaya başladı. Katil hafifçe gülümsüyor Lucian'ın gözlerinin içine bakıyordu bu esnada.

Hançerler, zehirler, kısa bir kılıç, küçük oklar buldu ancak iç çeplerine baktığı sırada orada kırmızı metal bir kutunun içinde bir pusula buldu. Pusula kuzey doğruyu gösteriyordu. Orada ne vardı ki? Neden kuzey doğu? Artık bir rotası vardı onun ve nereye gideceğini bilmeden onu takip edecekti.


0/Post a Comment/Comments