Umudun bittiği yer 18. bölüm - yeni roman


 "Ben nerede olduğumu bilmediğim sürece nasıl bulabilirim ki yolumu? Evet, şu an buradayım ama burası neresi? Hangi sokaktayım ki ben? Issızlığın dışına nasıl çıkabilirim? Felsefe yapmayı bırakmalıyım şimdi yoksa Beykoz sahile nasıl gideceğimi bulamayacağım. Aslında şuradan sol yapıp aşağıya doğru insem sonra oradaki yan sokaktan çapraz bir şekilde yürümeye devam etsem bulabilirim belki ama o yolların hiçbiri yok burada. Düşünüyorum da burada tanıdık hiçbir şey yok. Harbi ben neredeyim şimdi?"

Lucian sahile çıkacağının düşüncesi ile önce sağa doğru 300 metre kadar yürüdü ancak o yolu tanımadığını fark edince geriye doğru yürüdü ve soldaki yolu seçti. İleriye ve geriye doğru olan ilerlemesi sonucu daha sonra kuzey ve güney yönlerini seçti. En sonunda başa döndüğünde kaybolduğuna emin oldu. İşin garip tarafı ise yıllardır yaşadığı yerde kaybolmayı nasıl başardığıydı. Bazen olurdu bu, yıllardır yaşadığı şehir ona yabancı gelebilir ve kaybolabilirdi. Yıllardır tanıdığı insanlar onu şaşırtabilir ve onu yanıltabilirdi. Hayatın en önemli özelliğiydi bu şaşırtma ne zaman ben bunu artık tanıyorum, biliyorum derse hayat onu yalancı durumuna düşürürdü."

"Eğer şimdi ben kaybolduysam durumum oldukça vahim. Valla bak bu kayboluşa hüzünlü bir şarkı yazabilirler. Çok güzel bir şiir olurdum mesela, hatta yaşadıklarımdan birkaç tane kitap çıkardı. Hayır canım öyle düşünme yokluk bazen hayattan daha büyük oluyor. Bir hayatım olmayabilir ama hayatımın yokluğu hayattan daha büyük belki."

"Ben korktum yine galiba, saçmalamaya başladım. Sende hiç dur demiyorsun bana. Bak böyle olmaz sana yaşadıklarıma birinci gözden tanıklık etme fırsatı tanıyorum. Biraz saçma bir cümle olmuş olabilir farkındayım. Neyse bir yol bulmam lazım kendime. Kaybolmaktan kurtulmak için önce kendimi kaybolmadığıma ikna etmem gerekiyor. Ben şu anda buradaysam eğer ve burada olduğumu biliyorsam eğer aslında nerede olduğumu biliyorum demektir. Mesela şu yönde batı ise eğer onu takip ederek boğaza ulaşabilirim. Ağacın yosunlu yüzüne bakarak yönleri buluyorduk sen nasıl yaptığımızı hatırlıyor musun?"

Lucian seçtiği yöne doğru yürümeye başladığında bir süre boyunca devam etti ilerlemeye. Yaklaşık 10 dakika kadar yürüdükten sonra durdu ve derin bir nefes aldı "Benim sahile yaklaşmış olmam lazımdı. Yoksa uzaklaştım mı sahilden. Hem sahile gitsem ne olacak ki? Sanırım planı yenilemem gerek. Yoksa daha beter kaybolacağım. Keşke birileri olsa da onlara sorsam? Google haritalar'da çalışmıyor. İnternet çekmiyor kesin çok fena kaybolduğum için böyle oluyordur. Biraz daha devam etmeliyim belki birilerini bulurum."

10 dakika daha yürümeye devam etti Lucian. Ne etrafta birisini görüyor ne de boğaza yaklaştığını hissediyordu. İşin garip tarafı ise aynı yerden geçtiğini düşünmesiydi. Sanki hep aynı sokaktan geçiyordu. Mesela o evi görmüştü daha önce. Görüp görmediğinden emin olmak için evin dış kapısını açık bıraktı. Sonra biraz aşağıdaki çöp kutusunu yan çevirdi. Aynı yerde sürekli olarak dolaşması hiç mantıklı değildi ancak neler döndüğünü anlaması gerekiyordu.

10 dakikalık bir yürüyüşten sonra tekrardan aynı evin önünde buldu kendini. Dış kapısı açıktı ve evin hemen yanındaki çöp kutusu yan devrilmişti. Demek ki tekrar eden mekansal bir sorun ile karşı karşıyaydı. Belki de küçük bir cep evrenin içindeydi ve mekansal düzlemin dışına çıkamıyordu. Eğer düşüncelerinin anlamlarını bilseydi belki de bir değişim yapabilirdi ancak hiçbir fikri yoktu. Bu yüzden içinden geçen o garip düşüncelere hiç takılmadı ve yürümeye devam etti.

"Şimdi bu yolun sürekli tekrar ettiğinden eminiz artık. Hiçbir mantıklı yanı olmasa da bu şekilde bir durum var. İki ihtimal var birinci zamanda bir sıkışıklığın olması diğeri ise mekanda bir sıkışıklığın olması ki ikisi de salakça bence. Zamanda sıkışıklık olsaydı ben aynı noktaya her geldiğimde hafızamda aynı anda dönerdi. Mekansal bir şeyler olmuş olsaydı evin dış kapısı her seferinde eskiye dönerdi. Demek ki başka bir sorun var belki de hayatın pistonları falan bozulmuştur. Servis çağıralım bence aman boş vereyim değil mi? Eğer bu yol tıkalıysa bende başka bir yoldan giderim."

Bu sefer batıdan değil de güneyden gitmeye karar verdi. Güney olduğunu düşündüğü yöne doğru birkaç dakika yürüdükten sonra tüm evlerin yıkılmış olduğunu gördü. Sanki bir savaş çıkmış ve uçaklar bombalar atmıştı yerlere. Böyle bir şey olmuş olsaydı patlama seslerini duymuş olurdu. Duymadığına göre başka şeyler oluyordu. Hiç bir açıklama bulamıyordu ne kadar çabalarsa çabalasın.

"Peki şey olduğuna göre şey olursa eğer buraya kesin şey olmuştur. Ben bu yolu hiç sevmedim. Ben bu hayatı da hiç sevmedim. Sen olmasaydın çeker giderdim valla bir an bile bakmazdım arkama. Tamam senin olmadığını sonra benim kimsesiz bir yerde boşlukla konuştuğumu biliyorum ama böyle daha etkileyici olmaz mıydı. Yoksa benim deli olduğumu herkes biliyor. Sence ben deli değilim dimi? Var olmayan bir senle konuşuyor olabilirim bu da deliliğimin bir kanıtı olabilir. Belki sadece senin hayal gücünümdür ve deli olan ben değil sensindir. Ne acaip oldu değil mi?"

"Bu iş böyle olmayacak bir çıkış olmalı. Mesela şurada yerde yatan aynı bana benzeyen ve bedeninden kan akan kişi ben olmalıyım. Ben burada olduğuma göre oradaki başka bir ben ve ölmek üzere. Şerefsiz katil yine iş başında ama onun burada ne işi var, burası nasıl bir cehennem?"

0/Post a Comment/Comments