Umudun bittiği yer 16. bölüm - yeni roman


 Aslında öyle bir yer görmemişti hiç. Dikkat etmemiş olabilirdi ama neden bir kahin, falcı uzaklarda bir yerde olurdu. Taksim, Kadıköy gibi bir yerde olması lazımdı ki daha fazla insan gelsin. Daha fazla insan daha fazla para bırakırdı. Belki kahin para istemiyordur? Bu düşüncede çok saçmaydı. İnsanlar geleceği görebilir miydi gerçekten? Geleceğe bir penreden bakmak mümkün olabilir miydi? Sıkışıp kaldığı şimdiden kurtulabilir miydi?

Evden çıkıp yürürken aklındaki sorular giderek artıyor ve şiddetleniyordu. Bir taraftan garip bir heyecan hissediyordu. İç sesleri ise ona yanıldığını söyleyip hakaretler ediyordu. Bu sebeple yürüme hızı oldukça yavaştı. Bir ip ucu bulmaya bu kadar ihtiyacı olmasaydı asla bir kahine gitmezdi. Asla ve asla yapmazdı böyle bir şey, hayır geleceğe inanmıyordu o. Gelecek bir sonraki şimdiydi aslında, geçmişte önceki şimdilerdi. Bu yüzden gelecek ve geçmiş anlamsızdı sadece asla bitmeyen bir şimdi vardı. 

"Ne bekliyorum ki ben? Kahinin sihirli bir değnekle kafama vurmasını mı bekliyorum? Kürekle de vurabilir belki kuru bir sopayla. Kafam kırıldığı sürece suç aletinin bir önemi yok. Eğer bir cinayet oluyorsa kimin yaptığı da anlamsızdır sebeplerde. Sonuç önemlidir sadece ve sonuç hep aynı, sonuç hep yalnızlık, sonuç hep ölüm. Biraz daha hızlı yürümeliyim yoksa şu kısacık yolda kendimi yiyip biteceğim."

Lucian adımlarını hızlandırdığı sırada aklındaki düşüncelerin savaşı şiddetlenmişti. Alışkındı bu savaşa ne zaman doğru bir şey yapmaya kalksa büyük bir savaş çıkardı zihninde. 3. Dünya savaşı onun içindeydi ve bu savaşın sonunda kazanan olmayacaktı. Her kazananın aslında kaybettiği bir oyun vardı ve o bu oyunu oynamak istemiyordu.

Haritalardaki konuma geldiği zaman bir an için durdu ve etrafına bir göz gezdirdi. İki katlı eski ahşap bir bina. Birkaç yüzyıllık olmalıydı orası, tarih kokuyordu resmen. Binanın kapısının üstünde küçük bir tabelada "Geleceğe Bakış" yazıyordu. Oranın bir kahin olduğuna dair başka hiçbir işaret yoktu. Ahşap pencereler, ahşap ve eskimiş duvarlar. Bazı camlar kırılmıştı burada kimse yaşayamaz diye düşündü.

Ne yapacağını düşündüğü kısa bir anın ardından içindeki kararsızlıkla son bir kez mücadele etti. Daha sonra kendine "Ne olabilir ki?" diyerek kapıya bir kaç kez vurdu. Kapıya vurduğu zaman sanki üşümeye başlamıştı ve soğuk bir rüzgar esiyordu. Çok uzun birkaç saniyenin ardından kapı hafifçe aralandı ve kapının arkasından ona bakan bir çift göz gördü. Gözlerinin sahibi yaşlı bir kadındı ve yaşlı kadının gözleri onu gördüğü anda korkuyla sonuna kadar açılmıştı. "Senin ne işin var burada, hayır hayır sen olamazsın. Henüz çok erken. Git şimdi."

Yaşlı kadın kapıyı sertçe vurmaya çalıştığı sırada Lucian eliyle kapıyı tuttu ve kapanmasına engel oldu. "Neden bahsediyorsunuz hiç? Nasıl erken geldim? Neye göre erken? Beni tanıyor musunuz?

"Sorular ne kadar da anlamsız. Ne yaptığının farkında bile değilsin sen, çok yazık. Gel içeriye bütün zaman çizgisini değiştirdin. Neler olacağını kimse bilmiyor artık, gel otur. Sadece şunu bil geleceğin burası ile bir alakası kalmadı. Ben artık geçmişte yaşıyorum. Buraya geldiğine göre 3 soru hakkın var? Sorularını sor ve git buradan? Yakmam gerek burayı sen gittikten sonra."

"Anlamadım ben, ne zamanı neden yakıyorsun burayı? Geleceğin burası ile bir alakası mı var?"

"İşine yaramayacak anlamsız sorular sormayı bırak. 3 soru hakkın var sor ve git şimdi."

"Hiçbir şey anlamadım ama ilk sorumu soracağım. O nerede?"

"Neyin peşinde olduğunu bilmiyorsun bile. O senin asla bilemeyeceğin bir yerde. Bildiğin hiçbir yol ona ulaşmanı sağlamayacak.

"Peki ona nasıl ulaşabilirim?"

"Ona ulaşmanın bir yolu var ancak nasıl soruna cevap veremem ben. O bu dünyada değil ve yolu senin bulman gerekiyor."

"O ne yapıyor şu anda?"

"Adını söyleyemeceğim birinin elinde tutsak. Hadi git daha fazla konuşturma beni, kaçman lazım kaçmam lazım. Tüm evrenin dengelerini değiştirdin az önce. Şimdi git!"

Lucian kapının kapanmasının ardımdan bir süre boyunca eve baktı ve evden uzaklaşarak yürümeye başladı. Arkasından gelen alevlerin seslerini duyduğu zaman geriye döndü ve evin alevlerle kaplandığını gördü. Neler oluyordu? Hiçbir şey anlamıyordu artık? Bir çıkış yolu bulmalıydı. 

O eğer bu dünyada değilse neredeydi? Başka bir dünya daha mı vardı? Başka dünya ne demekti? Paralel miydi dünyalar yoksa zamanlar mı paraleldi? Evrenin dengelerini nasıl değiştirmişti. Cevapların ondan daha da uzaklaştığını gördüğü zaman soru sormayı bıraktı. Derin nefes almalıydı. Burundan alıp ağızdan vermesi gerekiyordu ve bu esnada diaframını kullanması gerekiyordu. Bir yere otursa daha iyi olacak gibiydi yoksa bayılabilirdi. Ne oluyordu o anda?

0/Post a Comment/Comments