Umudun bittiği yer 13. bölüm - yeni roman

 


"Sana doğru attığım her adımda engel çıkıyor, onları geçiyorum yine engeller ve daha büyükleri. Ne zaman düzlüğe çıkacak hayatım bilmiyorum belki de bilmek istemiyorum. Sana giden yolda karşıma çıkan her engeli aşacak güçteyim bunu çok iyi biliyorum.

Neden birileri kavuşmamızı istemiyor? Kim bu kişi ve neden engel oluyorlar bizi. İki elimle iki farklı dünyayı tutup birleştirmeye çalışıyorum. Bir dünyada sen bir diğerinde ben, bizim yanyana olmamız gerekiyor. İki hayatı birleştirmeliyim ben. Yoksa hep öksüz kalacak şiirler, okuyan olmazsa şiir olmaz bilir misin? Gel mesela bir gün, eksik olan herşeyim sen ol. Tamamla beni, biliyorum ben seni nasıl arıyorsam, bekliyorsam sende beni arıyor ve bekliyorsun. Her kim bize engel olmaya çalışıyorsa onu durdurmam gerekiyor sonra cümlelerden köprüler yapmalıyım. Köprüler yapmalıyım ki iki evreni birleştirip yanına gelebileyim. Beni merak etme sen, sana giden yolda herkesle yüzleşecek kadar güçlüyüm."

Lucian kendi kendine konuştuğu sırada saat geceye yaklaşıyordu. Gün batımında oluşan kırmızı mor karışımı gökyüzü yavaşça yerini siyaha bırakmıştı ve Lucian düşünmek için sahile gitmeye karar vermişti. Temkinli adımlarla ilerlerken bir yandan da gelebilecek tehlikelere karşı kendini koruyordu. Bu esnada kendi kendine konuşmaya devam ediyor ve katili kimin tuttuğunu bulmaya çalışıyordu.

Sahile gittiği zaman en eski banka oturdu ve İstanbul'un ışıklarını seyretmeye başladı. Bir an için kendini çok güçsüz hissetti, omuzları aşağıya doğru çöktü. Yüzündeki kararlı duruş yerini dudaklarının aşağıya doğru eğilmesine bıraktı.

"Benden kurtuluşun yok İstanbul. Öyle bir derdim var ki kime anlatsam anlamaz. Öyle bir sevdaya tutuldum ki ne yapacağımı bilmiyorum. Sanki hayat bizi ayırmak için var, sanki tüm kötülükler bizim peşimizde. Öldürselerde bitse bu hikaye yok yok vazgeçtim bu hikaye bitmeyecek. Ona ulaşmadan nokta koyulmayacak bu satırlara. Beni anladığını biliyorum İstanbul ama hiç yardımcı olmuyorsun. Belki yapamıyorsun belki acı çekmemden zevk alıyorsun bilmiyorum. Sadece senden başka kimsem olmadığını biliyorum. Ne olur bir yol göster bana, onu nasıl bulacağımı söyle. Yoksa daha fazla dayanamayacağım."

Her zaman olduğu gibi İstanbul Lucian'a cevap vermedi. Aslında cevap versede bunu göremedi. Ayın ışıkları üzerinden yansıyan kar beyazı bir martı iki kere çığlık attı. Daha sonra boğazdan geçmekte kahverengi bir geminin düdüğü iki kere çaldı. Esen serin rüzgar bir diğer işaretti ama Lucian hiçbirini göremedi. Anlasaydı eğer İstanbul'un ona iki sayısını, beklemesini ve mücadele etmesini gerektiği söylediğini anlayabilirdi.

Ancak cevap alamayan Lucian'ın yüzü biraz daha asıldı ve sol gözünden tuzlu bir damla yaş aşağıya doğru kısa bir yolculuğa başladı. Bu esnada yumruklarını sıkıyor ve tırnaklarının acuç içine batmasına izin veriyordu. Hissettiği acı içinde olanların yanında hiç kalırdı. Bu yüzden olanca gücüyle sıktı tırnaklarını. Daha sonra "Şimdi duramam, karamsarlığın beni yolumdan alı koymasına izin veremem. Düşmanım sadece katiller değil benim, herşey benim düşmanım. Buna hep yanımda olan karamsarlığım, ümitsizliğim ve yalnızlığım da dahil. Onlar beni durduramayacak, az kaldı kavuşmamıza."

"Sana and olsun ki İstanbul onu bulacağım. Sen aşkın şehrisin ve beni sadece sen anlayabilirsin." Lucian kendi içinde konuşmasını bitirdikten sonra ayağa kalktı ve evine dönmeye karar verdi. Sonuçta bankta yatacak hali yoktu. Aslında aklından geçmişti ama öyle yaparsa katiller için açık hedef olurdu. Durakta beklediği sırada o saatte hiçbir otobüsün geçmeyeceği aklına geldi ve oldan geçen ilk taksiyi durdurup bindi.

Taksiyle evine dönmesi çok fazla sürmüyordu. Zaten o saatte yollar boş olurdu ve kısa bir süre sonra evinin demir kapısını açarak içeriye girdi ve koltuğuna oturdu. Palyaço salondaydı ve onu bekliyordu.

"Katili öldürdüm Palyaço ama başka katillerde varmış. Ne yapayım anca bu kadar öğrenebildim, onu kim tuttuğunu da söylemedi bana."

"Nerden bileyim hemencecik ölüverdi, bilseydim daha yavaş öldürürdüm onu ve konuşması için biraz işkence yapar konuştururdum. Haklısın ben işkence yapamam, başkaları gibi olurum onu da istemiyorum. Başkaları hep öyle yapıyor patlama noktasına gelene kadar işkence yapıyorlar sana. Artık acı çekmenden keyif alamadıkları zaman seni bir çöp poşeti gibi bir kenara atıyorlar. Sonra sen kendini topluyorsun biraz, ayağa kalkıyorsun, gülmeye başlıyorsun ve başka birisi geliyor ve yine bitmeyen işkencler başlıyor. Kesin bir çete bunlar hatta onunla kavuşmamı engelleyenler aynı çete. Bu düzen böyle gitmez, artık değiştirmeliyiz hayatı."

"Efendim hoş geldiniz. Olayları duydunuz sanırım. Bir katil öldü ama başkaları varmış. Nöbet sistemi aynen devam ediyor. İlk nöbeti ben tutarım siz ikiniz biraz uyuyun. Sabaha karşı sizi uyandırırım ve ben uyurum. Efendim neden damacana ile kahve yok. Keşke olsaydı ben sabaha kadar içerdim onu. Tabi kahve damacanasının sürekli sıcak olması da lazım. Düşününce çok zor değil, düşünmeye vaktim olsaydı belki yapardım onu ama hiç zamanımız yok. Haydi şimdi siz uyuyun ben nöbete başlayayım ama önce kahvemi hazırlamalıyım."

Palyaço ve Efendi gittikten sonra Lucian kendine güzel bir filtre kahve hazırladı. Biraz sert yapmıştı çünkü gece çok uzun olacaktı. Avize ile başbaşa kalmıştı kahvesini yudumlarken avize ile konuşma zamanı geldiğini düşündü.

"Off avize off. Olanları duydun, şimdi ne yapmam gerektiğini bilmiyorum. Sürekli bir katilin beni öldürmesini düşünerek yaşayamam ben. Hem ona yaklaşmamış olurum. Fizik kurallarına göre evren sürekli genişliyor yani onu bulmadan geçen her anda o daha da uzaklara gidiyor. Çok beklersem benden çok uzaklaşmış olacak ve benim ona ulaşmam çok daha zor olacak, tabi daha çok beklemem gerekecek. Nefret ediyorum çoktan, çok yalan bir kelime avize, hiçbir şey asla çok oluyor. Çok olan aslında hep az, Neyse ne ya mesela o değil, bir sonraki katili biraz konuşturmam gerek yoksa hemencecik ölüyorlar sonra puf diye kayboluyorlar. Karnına kılıcı soktum, iç organlarını paramparça ettim, sonra kılıcı kalbine doğru çevirip kaburgalarını kırıp kalbini parçaladım. İnsan etrafın kan gölü olmasını bekliyor ama nerede? Sonra o puf diye kayboluyor! Neyse avize gel bu gece türkü dinleyelim, kapanan yaralarımız tekrardan kanasın."

0/Post a Comment/Comments