Şarkıdaki kız 2 - hikaye



Saat gece yarısını geçeli çok olmuştu. Sonbaharın serinliği gece olduğu zaman iyice kendini hissettiriyor ve gecede dolaşanlara kalın giyinmelerini hatırlatıyordu. O akşam birkaç gündür aralıksız devam eden yağmur şiddetini iyice arttırmıştı. Bu nedenle İstanbul boğazı kimsesizdi. Herkes damlalardan kaçabilmek için evlerine çekilmişti. Öyle ki sokaklarda bir hareket görmek oldukça güçtü. Kimsesizliğe çok alışık değildi İstanbul, o hareketin şehriydi. Hayatın merkeziydi o.

O gece yağmurun altında tek bir kişi vardı. Saat ikiyi geçeli çok olmuştu ama o yağmura aldırmadan boğazın kenarında bekliyordu. Düşen damlalar onu sırılsıklam hale getirmişti ancak bunu önemsemiyordu. Onun için hiçbir şeyin bir önemi kalmamıştı. Dalgın gözlerle İstanbul'a doğru bakıyor ve anlamaya çalışıyordu. "Sende benim kadar yalnız mısın İstanbul? dedi kısık bir sesle. Cevap beklentisi içinde değildi aslında o sadece anlatmak istiyordu. İstanbul onu dinlemeliydi şu koca dünyada birisi onu anlamalıydı.

"Eğer beni duyuyorsan bir işaret gönder bana İstanbul. Artık dayanamıyorum, yapamıyorum. Bunca acı yüreğime fazla geliyor benim, şarkılar söylüyorum yokluğa dair, hiçliğe dair, acıya dair. Mutluluğu unuttum ben, söylesene İstanbul bir çıkışı var mı çukurların? “

Kız yağmurun altında ıslanmaya devam ettikçe gözlerinden akan yaşları saklaması daha kolay oluyordu. Bu yüzden seçmişti zaten dışarıda olmayı. Bu yüzden İstanbul'un gözlerinin içine bakıyordu. "Dayanamıyorum ben, yalanlara, ihanetlere dayanamıyorum. Herkes yalancı şimdi, herkes sahte ve ben onların arasında doğru kalmaya çalışıyorum. Parçaladilar beni, hayallerimi, umudumu, sevgimi, bana dair ne varsa acımadan parcaladılar. En sevdiğim yaptı bunları ve diğerleri. Artık hiçbir şey istemiyorum ben. Kendimi kırmaktan başka bir şey gelmiyor elimden. Bu acı bitmeyecek biliyorum."

Kızın ağlaması şiddetlendi sırada ayakta durmakta güçlük çekiyordu. İstanbul ona cevap vermek istese de şehirler konuşmazdı. İşaretler gösterirlerdi insanlara ancak kimse bunu anlamazdı. İnsanlar yanlarından geçen bir kedinin ne anlama geldiğini bilmezdi veya bir yıldızın ona göz kırpmasını göremezlerdi. O gece üç işaretle cevap verdi İstanbul bunlardan birisi boğazdan geçen mor renkli bir gemiydi. İkinci işaret ise bulutların arasından bir anlığına görünen bir yıldızdı. Sonuncusu ise kızın hemen önünde denizde yüzen bir yunustu. Ancak kız bu işaretlerin hiçbirini göremedi. İnsanlar böyle yapar görmek istemediklerini görmezlerdi. Aslında görmek isteyen için birçok işaret vardı hayatta. 

"Ben nerede hata yaptım İstanbul? Ben hak ettim yaşadıklarımı biliyorum. Hepsi benim suçumdu biliyorum. Aman neden böyle oldu sen bile acımadın bana. Paramparçayım şimdi. Hala ayakta durabildiğim için şaşırıyorum kendime. Yarın yok, yarın hiçbir zaman olmadı. Artık hiçbir şeye inancım kalmadı benim."

O an kız gözlerini kapatmış bir şekilde dururken bir erkek sesi duyduğuna yemin edebilirdi."Sen hata yapmadın. Sadece sen çok iyisin ve herkesi kendin gibi sanıyorsun."

Kız şaşkın bir şekilde sesin nereden geldiğini anlamaya çalıştı ancak kendi etrafında birkaç tur dönse de kimin konuştuğunu bulamamıştı. "Sen kimsin? Neden benimle konuşuyorsun?" 

"Benim kim olduğumun bir önemi yok. Önemli olan senin kim olduğun. Bir yolun sonunda durmuşsun, acı çekiyorsun biliyorum. Acın o kadar derin ki her hücren yanıyor sanki. Bildiğin her şey sahte geliyor sana, inanacak bir şey kalmadı geriye. Sahteliklerden kurtulman gerekiyor senin."

"Sen kimsin ve bunları nereden biliyorsun? Neredesin sen? Deliriyor muyum ben? Evet acı çekiyorum, acı çekmekten başka bir şey gelmiyor elimden. Her kimsen çık ortaya, konuş benimle. Dayanamıyorum artık, anlayamazsın beni." 

"Anlamak ne kadar da saçma şimdi. İnandığın için sevdiğin için kendini suçluyorsun sen. Sanki her şey senin hatanmış gibi davranıyorsun kendine. Sen muhteşemsin aslında, tertemizsin sen. Kirlenmemiş bir beyazsın sen. Kendini suçlama çok saçma, tertemizsin sen. Çıkar artık kendini bataklıktan."

"Benimle dalga mı geçiyorsun sen ben siyahım, geceden daha zifiriyim. Kire bulandım ben, çamura düştüm. Beyaz asla değilim ben."

"Hayır sen beyazsın ve üstün çamurlandığı için kendini kirli sanıyorsun. Sen beyazın en saf halisin. Ileriye doğru bir adım at ve bir tane daha. Göreceksin her şey değişecek."

Kız şaşkın bir şekilde etrafına bakarken "Hiçbir şey değişmeyecek. Daha da kötü olacak ama değişmeyecek." dedi.

"Bana inanmıyorsan kendine inan. Sen istediğin her şeyi yapabilecek güçtesin. Sadece bir adım ve bir tane daha"

Kız "hiçbir şey değişmeyecek" dediği sırada ileriye doğru bir adım attı ve kaldırımın sonuna geldi. "Bak her şey aynı."

"Bir adım daha." 

"Bir adım daha atarsam denize düşerim."

"Kendine güven, sen imkansızı başarabilirsin. Sen istediğin her şeyi yapabilirsin sadece inan."

Kız ne olacağını görmek için ayağını hafifçe kaldırıp ileriye doğru uzattı ve kaldırırım ayağının altında şekillenmeye başladı. Ayağını uzatıp kaldırımın gerçek olup olmadığını kontrol ettiği zaman onun gerçek olduğunu anladı. 

"Bu nasıl oldu?"

"Sadece kendine inan ve ileriye doğru ilerle. Bir kaç adım daha at ve bir kaç tane daha. Her şey değişecek sadece bana gel."

Kız çekingen adımlarla ilerlerken konuşuyordu "Sen neredesin ki? Nasıl geleceğim sana?"

"Bu yol bana çıkacak benim yanıma gelebilmen için sen olman gerek. Yoksa asla gerçek olmayacak, biz asla yan yana gelemeyeceğiz. Sen gerçek olmalısın, sen kendin olmalısın. Seni o kadar uzun zamandır bekliyorum ki."

"Anlamıyorum ama kendim olmak yasak bana, kendim olursam kimse sevmez beni, kimse kalmaz yanımda. Yalnız kalırım."

"Sen kendin olmalısın, kendin olarak gel, sadece sen gel, bırak geri kalan her şeyi. Kendin ol, başkalarını boş ver. Yaşadıklarını da bırak, acılarını da."

Kız daha hızlı yürümeye başlamıştı. Artık korkmuyordu daha fazla. Kaldırımların nereye çıkacağını bilmiyordu, umurunda bile değildi. 

"Sadece kendin olmalısın. Başkaları için değişmeye çalıştığın yetmedi mi. Kendin olarak gel bana. Tüm dünyam senin olsun. Bastığın yerlerde çiçekler zaten yetişir. Güneş sen gülünce doğacak, yıldızlar senin için var. Sadece kendin ol ve bana gel. Sen çok güzelsin, sadece kendin ol. Çok uzun zamandır bekliyorum ben seni."

Kız ne yapacağını bilmiyordu. Giymeye çabaladığı ama onun için yapılmayan elbiseleri çıkarttı. Artık kendisiydi ve bir an için tüm acıları yok oldu."Ben, benim sen neredesin?" 

Kız cümlesini bitirdiği zaman bir anda karşısında siyahlar içindeki bir adam belirdi. Kirli sakalı vardı ve gülümsüyordu. "Geleceğini biliyordum. Ben hep seni bekledim. Cümleler dolusu sustum ben, romanlar dolusu hayaller kurdum. Yaşadığım her an sensizlikteydi. Şimdi sen karşımdasın. Bana geldin, ben senin yürüdün yolu güzelleştiririm merak etme. Her yerine çiçekler eklerim kalbinin. Gel yanıma biz olalım, yeni kelimeler bulalım beraber. Sadece ikimize özel bir dünya yaratalım."

Kız ve erkek sarıldıkları zaman kendilerini boğazın kenarında buldular. Artık yağmur yağmıyordu ve yıldızlar görülebiliyordu. Birbirlerine doğru baktılar ve gülümsediler. O an yeni bir lisanın ilk kelimesi belli olmuştu ve birlikte geçirdikleri her an sözlüklerine yeni kelimeler ekleniyordu.

İstanbul herkese cevap vermezdi. Ancak bazı zamanlarda özel cevapları olurdu onun. Bu cevapları bulmak oldukça zordu sadece hak edenlere cevap verirdi İstanbul ve hak edenlerin hayatını tamamen değiştirirdi. 


0/Post a Comment/Comments