Umudun bittiği yer - yeni roman 1. bölüm


- Efendim neden hep böyle olmak zorunda? Neden hep kaybediyoruz biz?
- Hayır efendim neden kaybetmeyi isteriz ki biz? Hiçbir şeyim kalmadı geriye. Elimi neye uzattıysam kurudu. 
- Hayır efendim ben kurutmadım onları. Belki de sorun bendedir yanlış seçimler yapmışımdır.
- Haklısınız efendim ben hep yanlış seçimler yaptım belki de yanlış olan benimdir.
- Bilmiyorum ben artık hiçbir şeyi bilmiyorum. Kendimi bile kaybettim sanırım. Daha kendimi bulamamışken onu nasıl bulabilirim ben. Onu bulamadan bir anlamı kalmıyor hayatın. Herşey aynı, herkes aynı. Sanki hayat sadece siyah ve tüm renkler onda. Onu bulamadan nasıl renklere kavuşurum ben?
- Evet, efendim hayat sadece siyah. Renk diye bizi kandırıyorlar sadece zaten hep kandırıyorlar bizi. Aptal yerine koyuyorlar, biz de anlamıyoruz, görmüyoruz. Görseydik çok farklı olurdu, anlasaydık çok farklı olurdu. Dümensiz bir gemiye benziyoruz, rüzgar nereye eserse oraya sürükleniyoruz. Hepimiz aynı gemideyiz ama birbirimizi tanımıyoruz, birbirimizi görmüyoruz. 
- Sessizliğiniz haklı olduğum anlamına geliyor sanırım. Haklı olmak istemiyorum ben, hiçbir zaman da istemedim. Herkes aynı gemide ama kimse bir diğerine dokunmuyor, biz burada hata yaptık işte. Tüm bağları kopardık birbirimizden. Yanlız daha iyi oluruz diye kandırdılar bizi. Kocaman bir dünyada tek başımıza yaşamaya çalışıyoruz.
- Haklısınız efendim yine kafanızı şişirdim ama hoş görün beni sizden başka kimim var ki benim! Sahi palyaço neden gelmedi? Haberiniz var mı?

Efendiden cevap alamayan Lucian başını mor renkli koltuğunun arkasına yasladı ve kollarını serbest bıraktı. Gözlerini kapattığı sırada aklından geçen binlerce düşünce arasında yolunu bulmaya çalışıyordu. Kaybolmaya çok yakındı, geriye dönmek çok zordu onun için. Daha fazla karanlık oluyordu her yer. Dikenlerin arasında yolunu bulmaya çalışıyordu, attığı her adım canını yakıyordu, kanıyordu sadece. Hem bedeni hem de ruhu parçalanıyordu. "En sonunda geriye bir ben kalmayacak. O da beni bulamayacak ben kendimi bulmadan o nasıl bulsun beni? Eksiliyorum, siliniyorum hayattan. Bulamıyorum ben onu, aramaktan yoruldum artık evet aramaktan değil bulamamaktan yoruldum. Aramak ve bulamamak ikiz kardeşmiş, arayan bulamıyormuş. Çok mu şey istedim ben, siyah bir dünyanın renklenmesini istedim. Onun gözlerine bir kez olsun bakmak istedim. Demek ki çokmuş istediklerim."

Koltuğu yumruklamayı bıraktığı sırada hiçbir şeyin değişmeyeceğini düşündü Lucian. "Sanki dünyanın merkezindeyim ben. Her yanım alev, her yanım lav ve ben yanıyorum yalnızlığın soğuğunda. Dayanamamak değil ki mesele bir hayali görüp ona ulaşamamak kötü, çok kötü, en kötü, kötünün de kötüsü. İnsan ulaşamayacağı hayalleri görmemeli bence, hayatı ulaşabilecekleri ile sınırlı olmalı. Neden imkansız diye bir şey var kim buldu onu? O neden imkansız? Ben neden imkansızı arıyorum? Trilyarda bir ihtimal bile yok mu onu bulmam için. Olması lazım, bir çıkış yolu olması lazım, onu bulmalıyım ben."

- Hoş geldin Palyaço. Gelir gelmez canımı sıkmaya başladın. Onu bulacağım ben, yapacağım son şey olsa da bulacağım. Şakalarını dışarıya sakla, canım yanıyor benim ve sen komik değilsin.
- Kırmızı burnun komik değil, dışarıda gül istediğin kadar ama burada kendin ol. Kimse kendisi olamadığı için böyleyiz zaten. Herkes birilerine benzemeye çalışıyor onu yapamıyorlar kendilerini unutuyorlar sonra. Herkes kayıp."
- O anlattığın hikayede komik değil. Birisinin seni nasıl terk ettiği neden komik olsun ki. Sen acı çekerken ben nasıl gülebilirim sana. Ben cani değilim, ben vahşi hiç değilim, ötekiler gibi de değilim. Ben sadece ben olmaya çalışıyorum. Boş ver şimdi bunları, yüzünü de asma sen. Hadi kadehimi doldur sen yoksa bu gece bitmeyecek, sabah olmayacak. Güneş zaten doğmuyor ya hep gece şimdi.
- Teşekkür ederim Palyaço, bazen sinir etsen de iyiki varsın sen. Sen de olmasaydın çok sıkıcı olurdu hayat yani zaten çok sıkıcı daha da sıkıcı olurdu. Gel otur sende, bu gece kayıplarımıza ağlayalım. Biliyorum palyaçolar da ağlar ama sen ağlama yoksa seni ağlatanları bulmam gerekir ve her göz yaşının karşılığı almam lazım. Zaten palyaçolar ağlayınca çok çirkin olur, makyajın akar sonra.
- Evet, bu komik oldu. Sayende güldüm bende, bayağıdır gülmüyordum ben. Tabi içimiz hep kan ağlıyor, bataklık var bizim içimizde ve herşey yok oluyor. Çok sivri senin dilin ama kızamıyorum ben sana. Şarkıyı değiştirsene palyaço, bu şarkı canımı fazla yakmıyor. 
- Evet, hayattaki tek gerçeğim çektiğim acı kalan her şey sahte.
- Olur mu öyle şey sen sahte değilsin merak etme. Bu gece de bitecek ve numarası farklı olan aynı bir gün başlayacak. Biliyor musun palyaço benim hayatım sadece iki gün olmalı. İlk gün onu bulmadan önce geçen zamanı ikinci gün de onu bulduktan sonra geçen zamanı anlatmalı.
- Arama ayrı bir gün olmaz çünkü ben hep onu aradım. Doğduğum ilk günden beri hep onu aradım.
- Geçmişi konuşmak istemiyorum ne zaman geçmişi konuşsam hep borçlu çıkıyorum. Hadi uyu sen, bende uyumaya çalışacağım. Hem belki rüyamda onu görürüm, güzel olur belki hiç uyanmam hep yanında kalırım onun. 

Lucian mor renkli koltuğuna uzandı bir süre boyunca boş gözlerle tavana baktı. Sonra gözleri avizeye kaydı. 
- Onca zamandır bizi izliyorsun Avize ve hala sıkılmadın bizden. Sen çok iyisin, gerçekten sensiz ne yapardım bilmiyorum. Biraz uyumak istiyorum ben, belki onu rüyamda görürürüm belki biraz tamamlanırım. Çok ihtiyacım var ona. Sana da iyi geceler Avize. Hoşçakal!

0/Post a Comment/Comments