Hayal Karavanı 92. bölüm - fantastik roman (son bölüm)

"Ne kadar da acelesin be Lucian. Zaten başına ne geldiyse bu yüzden geldi. Hiç bu açıdan düşünmedin tabi. Az kaldı seninle biraz daha eğlenip bitireceğim veya dur ya ben bitirmeyeceğim. Sonra eğlencesi kalmaz hiç. Zaferimi izlemeni istiyorum ben. Mesela Melvenia'nın ne halde olduğunu görmeli ve bunun tek suçlusunun kendin olduğunu bilmelisin. Ölen arkadaşların için suçluluk duygusunu hissetmelisin."

"İyi de zaferin benim sayemde olacak. Bunun için beni neden cezalandırıyorsun ki?"

"Aslında mantıklı hatta çok mantıklı. Ne yapacağım ben seninle. Düşünüyorum da acı çekmenin de bir anlamı yok aynı yaşamanın anlamı olmadığı gibi. İyi bir çocuksun sen hatta o kadar iyisin ki diğer herkes senin yanında kötü kalır. Sadece biraz şansızsın diyelim, yanlış kararlar verdin sadece. Saçma bir aşkın peşine düştün ama gerçek aşk senin hemen yanındaydı sadece onu göremedin. Onu görseydin çok farklı olurdu ama olmadı. Seni öldürmeyeceğim, burada bırakacağım ve kendini tüketmene izin vereceğim. Aynı zamanda sana çok büyük bir iyilik yapacağım ve bu sayede öğreneceksin."

"Melvenia'ya karşı hissettiğim duygular neden geri geldi? Alıp gitmemiş miydin benden?"

"Güzel sorular soruyorsun aslında aldım onu senden ama nasıl becerdiysen heryerine işlemiş senin. O sen gibi olmuş ve bunu bitirmenin tek yolu seni öldürmekti. Onu tamamen unutmanı sağlamayı çok isterdim inan bana ama yapamadım. Ben gidiyorum seninle sohbet etmek güzeldi, acı çekmeni izlemek de güzeldi. Kitabın hemen yanında masanın üzerinde duruyor. Alıp oku kendi hayatını neler yaptığını gör."

Adam cümlesini bitirdikten sonra koyu renkli bir dumana dönüşerek ortadan kayboldu. Lucian ise hemen yanında beliren masanın üzerindeki kitaba bakıyordu. Koyu mor renkli kitabın üzerinde onun adı yazılıydı ve kitabı alıp okumaaya başladı.

"Saat gece yarısıın geçeli çok olmuştu. Küçük kasabada gökyüzüne bakan herkes yıldızları görebilirdi. Hatta yıldızların çokluğuna hayran kalanlar bile olabilirdi. Ysiera ismindeki küçük bir kasabadaki fazla olmayan evlerden birisinde iki yakın dost karşılıklı oturuyordu. Dışarıda yeni son bulan yağmurun ardında ortaya çıkan toprak kokusu vardı."

Lucian şaşkınlık içindeydi. Orada yazanların hepsini hatırlıyordu. Naserious ile beraberdi daha sonra Melvenia gelecekti. Hızlı bir şekilde sayfaları çevirmeye devam etti.

"“Lucian” Melvenia özlem dolu bir haykırışla ileriye doğru bir adım attı ancak Naserious elini açarak onu durdurdu ve ona acele etmemesini söyleyen bir bakış attı.

“İyi misin Lucian? Kendinde misin?” dedi Naserious.

Ancak Lucian ne konuşabiliyor ne de kıpırdayabiliyordu."

Kitap onun hayatını anlatıyordu. Sayfalarda ilerledikçe yaşadıklarının hepsi gözlerinin önünden geçti. Gözyaşları durmaksızın akıyordu öyle ki kitabın sayfaları ıslanmaya başlamıştı. Kitabın en son sayfasını çevirdi daha sonra ve okumaya başladı.

"Lucian elinde tuttuğu kitabın son sayfasına bakıyordu. Yaşadıklarının hepsini kitabın içinde bulmak onun zihnine bir yıldırım gibi düşmüştü. Bu esnada sol eli belinde asılı duran hançerine doğru gitmişti. Parmakları hançerin kabzasını kavradığı sırada derin bir nefes aldı. Böyle bitmemeliydi. Kitabı masanın üzerine bırakıp kafasını yukarıya doğru kaldırdı."

Yaptıkları her hareketin kitapta yazıldığını görmek onun için oldukça zordu. Kafasını havaya kaldırıp ileriye doğru baktığı sırada hiçbir şey düşünemediğini fark etti ve konuşmaya başladı.

"Seni tanımıyorum, bilmiyorum. Nereden gelip nereye gittiğini de bilmiyorum. Beni duyuyor musun ondan bile emin değilim. Eğer bu bir kitapsa benden başka bir okuyucusu daha olmalı. Bir gün benim hayatımı okuyabilirsin sen. Eğer o gün gelirse hayatımı değiştiremeyeceğini bilmeni isterim. Zaten kim yazılmış bir kitabı değiştirebilir ki?

Nasıl olsa yaptığım, düşündüklerim, söylediklerim hep bu kitapta yazacak. Senden bir isteğim var eğer benim hayatımı okuyorsan benim yaptıklarımı yapma. Eğer bu kitabı okuyorsan yakında bir kötülük ile karşılaşacaksın ve o her yeri ele geçirmeye çalışacak. Eğer onu durdurmazsan bir gelecek olmayacak. Benim seninle konuşmam da bu yüzden işte.

Bak zaman geçiyor ve sen hep kaybediyorsun benim gibi. Sence kazanmanın zamanı gelmedi mi artık? Hep yenilmekten bıkmadın mı sen? Eğer kitabımı okuyorsan hayatı değiştirebilirsin bunu sakın unutma. Benim yapamadığımı yapabilirsin. Ben sonuçta okuduğun herhangi bir kitaptaki birisiyim ama sen gerçeksin. Gerçek olmalısın sen, savaş henüz bitmedi. 

Benim gibi kendini kandırma aşk adında bir yalan seni aldatmaya yetmesin. Unutma gerçek oralarda bir yerde ve sen onu bulabilirsin. Eğer sen gerçek aşkı bulursan hep kazanan olacaksın. Seni kandırmalarına izin verme sakın. Kendine dikkat et.

Lucian cümlesini bitirdiği zaman sol elinde tuttuğu hançerini havaya kaldırıp yavaş bir şekilde karnının sol yanına sapladı. Hançer derinliklerine doğru ilerlemesini bitirdikten sonra onu yana doğru çevirdi ve ilerlemesine izin verdi. Kısa bir süre sonra bedeninden akan kan yerleri kaplamaya başladı ve Lucian daha fazla dayanamayıp yere düştü. Bedeninden akan kan koyu renkli toprağı kaplayarak en son olarak "Beni duyduğunu biliyorum, duy lütfen beni, kendin için duy." dedi. "Hoşçakal."

0/Post a Comment/Comments