Hayal Karavanı 91. bölüm - fantastik roman

 

Lucian kafasını çevirip baktığı zaman daha önce gördüğü gri cübbeli adam ile karşılaştı. "Burası neresi ve sen kimsin?"

"Hala cevaplarının önemli olmadığı sorular soruyorsun. Burası herşeyin sonu diyebilirim sana bitiş burası. Sana dair herşeyin son bulduğu yer, sevdiklerinin, arkadaşlarının hatta evrenin birazdan son bulacak."

"Ben olmazsam onlar da mı olmayacak?"

"Herşeyi var eden sensin aslında. Bu senin kitabın ve bu kitapta önemli olan sensin. Sen gidince, kitabın bitince elbette onlarda olmayacak. Kendi hayatları, kendi kitapları var aynı senin gibi senin hayatının, kitabının sonu gelecek ve oraya başka bir cümle yazılmayacak."

"Söylediklerinin hiçbirini anlamadım artık önemi yok sanırım. Seni anladığımı hissediyorum ben, neden değiştiremeyeceğimi anlıyorum. Sadece mümkünse sonun daha renkli olması için çalışacağım."

"Denemekte serbestsin elbette nasıl olsa herşeyi daha kötü yapma şansın yok. Gel yavaşça yürüyelim seninle, biraz sohbet edelim.Yolumuz çok kısa ve çok uzun."

"Bir şey soracağım sana sen kimsin? Neden bana yardım ettin? Bunları öğrenmem gerekmezmi sence?"

"Haklısın sorularına cevaplandırayım. Benim kim olduğumun önemi yok ama kötülüğün ele geçirmek istediği şeyim ben. Seni ne yapacaklar diye sorabilirsin ki buna hakkın var hemen cevap vereyim bu evreni ele geçirmek için ihtiyaç duyduğu şeylerden birisiyim ben. Şansına senin kitabında bulundum. Bu hikaye burada bitmeyecek ve devam edecek başka kitaplarda."

"Sen düzeltmenin bir yolu var demiştin ama."

"Evet, var ama o yol bu kitapta değil veya diğer kitaplarda. Bambaşka bir kitap var ve orada olacaklar herşeyi değiştirecek. Sana bir şey söyleyeyim mi Lucian? O kitaba etki edebilme şansımız yok. Ben bu kitapta varım diğerlerinde olmayacağım çünkü bu kitabın sonunda kendimin esir alınmasına izin vereceğim. Sende aynısını yapacak ve kendinden vazgeçeceksin. Yumruklarını sıkma boşuna, kılıcını da çıkarma boşuna ileride ona ihtiyaç duyacaksın. Az kaldı bak, karşılaşacağın şeylerde kendini suçlama lütfen sen yapman gerekenleri yaptın. Herkes kendi görevini yerine getirdi ve unutma hiçbiri senin suçun olmayacak. Herkes kendi seçimini yaptı. Az kaldı.

Lucian ve gri cübbeli adam küçük adımlarla ilerlerken etraftaki tüm sesler kesilmiş gibiydi. Onlar konuşmadılar bunun yerine Lucian'ın iç sesleri vardı, onlar diğer tüm sesleri bastırabiliyordu. Ancak onların "Bak işte acımasızca öldürecekler seni! Yine başarısız oldun! Sen hiçbir şeyi haketmiyorsun!" gibi cümleler bile onun yüzündeki hafif tebessümü silmeye yetmedi.

"Çok afilli bir son olacak bu. Gören olsa mesela ağzı açık izleyecek olanları. Bana bir tek sen güveniyorsun tavan bunun farkındayım, kendime bile güvenmiyorum ben ama sana söz veriyorum çok güzel bir son yazacağım hayat kitabıma."

Uçurumun üzerindeki yolun sonuna geldiklerinde yaklaşık 500 metre çapında bir alanla karşılaştılar. Alanın kenarları uçurum ile kesişmişti. Toprak parçasının ortasına doğru ilerlerken aşağıdaki lavlar daha kırmızı bir hale geldi, daha güçlü bir ses çıkartıyorlardı. "Biliyor musun onlar beni çağırıyor?" 

Yuvarlak toprak parçasının ortasına geldiklerinde Lucian'ın daha önce duyduğu bir sesi tekrardan duydu. O ses hayal karavanını yapmasını sağlayan şeye aitti. Dönüp baktıkları zaman onu yüzünde büyük bir gülümseme ile gördüler.

"Hoş geldiniz, bende sizi bekliyordum ama biraz geciktiniz. Sizi çok merak ettim neyse bunun önemi yok. Geç geldiniz diye size acı çektirecek değilim. Ben öyle birisi değilim rahat olun. Lucian görüyorum ki birçok sorun var. Bazılarının cevabını duyarsın belki. Bence çok adil bir anlaşma, Ne da kadar kabayım ben oturmaz mıydınız? Bir şeyler içer misiniz? İlk yapılan şarap bende tadına bakmak ister misiniz?"

"Senden hiçbir şey istemiyorum ben. Ne olacaksa olsun artık."

"Sen neden bu kadar kaba oldun acaba? Ailen ölmüştü değil mi küçükken doğru ya onları ben öldürmüştüm. E tabi sende kendine başına büyüdüğün için böyle oldun. Bak izin vermezsem hareket bile edemezsin. Aslında benden çok şey istedin şey ama hiçbirine tam anlamıyla kavuşamadın. Ne olacaksa olur mu hiç Lucian acı çekmenden çok keyif alıyorum ben. Sende git artık yüceltme, işim gücüm var daha."

Lucian'ın karşısında duran adam, yaratık konuşmayı bitirdiği zaman gri cübbeli adam bir anda ortadan kayboldu ve o konuşmaya devam etti "İyi çocuksun sen. Yalan yok sevdim ben seni hele Melvenia diye ağladığın gecelerde harikaydın. Bende milyon yıllık yaşamımda böyle bir şey görmedim, inanılmazdın hatta o kadar acıdım ki sana onu unutmamanı sağladım. Onun gibi kokan çiçekler falan hep benim eserimdi. Ne bir şey mi söylüyorsun? Seni duyamıyorum ki ben ama ağlıyor musun? İkisine de gerek yok boşver hadi ilk şarabın tadına bak."

"Veya vazgeçtim ben salak gibi bak sen. Zaten hep öyle baktın hayata. Melvenia gittiği zamanda aynıydı hiçbir şeyden haberin yoktu senin. Söylemiş miydim Melvenia'nın gitmesi de benim yüzümden oldu. Ne kadar da kötü birisiyim ben ki bunların hepsini yapıyorum sana? Şu anda fark ettim ben çok kötü birisiyim ama güzel bir şey söyleyeyim sana daha da kötü olacağım. Var olan tüm evrenler ve tüm gerçeklikler benim olacak. Yalan hayat yaşadığın doğru, bazı zamanlarda hayatını yazana ettiğin küfürlerde haklısın çünkü ben tüm kitapların ötesini ele geçireceğim. Bildiğin ve bilmediğin herşey benim olacak ve beni kimse durduramayacak. Çok az kaldı ne sen ne de bir başkası beni durduramayacak."

"Ne güzel artık öfkeli öfkeli bakmıyorsun hadi şarabını iç biraz sohbet edelim."

"Adın ne bilmiyorum önemi yok da zaten. Şarapda güzelmiş teşekkür ederim. Anlamadığım tek bir şey var benim istediğin gibi öldürebilirsin beni. Neden ben?"

"En uygun kitaplardan birisi seninkiydi diyebilirim. Senin kitabına girdikten sonra en başından sonuna kadar değiştirmem gerekti. Ailenin ölümü, Mel'in gidişi gibi. Melvenia çok güzel kız ama neyse artık önemi yok artık güzel değil o."

"Arkadaşlarıma ne oldu peki? Onlar hayallerine kavuştular mı?"

"İşte bu soru için çok güzel hazırlandım ben, çünkü en çok bu sahnede acı çekeceksin sen. Açık söylemek gerekirse hiçbirisi hayallerine kavuşamadı hatta kabuslarına kavuştular diyebilirim. Az kalsın unutuyordum arkana bakarsan ne halde olduklarını görebilirsin.

Lucian arkasına döndüğü zaman havada asılı duran birden fazla görüntü ile karşılaştı. Her bir görüntüde arkadaşları vardı ve bazıları cansız bir şekilde yerde yatarken diğerleri acı çekiyordu. Onları görmek Lucian'ın kısa bir çığlık atmasına sebep oldu. "Şerefsiz, yalancı..." seni.

"Çok ayıp unuttun mu senin veya arkadaşlarının benim için bir önemi yok."

Lucian ona cevap vermek yerine arkadaşlarına bakmaya devam ediyordu. "Galdor bir zindanda işkence görüyordu ve o acıdan çığlık atıyordu. Aranhil ise etrafında toplanan birkaç kişinin arasında yerde yatıyordu. Melvenia ise çöpleri karıştıyor ve içlerinden yiyecek bir şeyler arıyordu. Ölenler, kalanlar, kanayanlar. "YETER ARTIK.. BİTİR BU İŞİ."


0/Post a Comment/Comments