Hayal Karavanı 88. bölüm - fantastik roman

"Ben sana ne olacağını söyleyeyim mi Luci.." Melvenia konuşurken sesi titriyordu, birkaç damla gözyaşı göz kenarlarına baskı yapmaya başlamıştı. "Yine kavuşamayacaktık biz. Seni ne kadar sevdiğimi anlatmak için kelimeler bile yetersiz. Yine ölecektik işte, farklı zamanda olsak, farklı yerde olsak ne olurdu ki. Biz ölümün gölgesinde beraber olduk artık biz öleceğiz seninle. Ne kadar uğraşırsak uğraşalım hayat yanyana gelmemize izin vermiyor anlamalıyız artık bunu. Hayat mutlu sonları sevmiyor Luci, bizim mutlu bir sonumuz olmayacak."

"Biz hep mücadele ettik, hep savaştık. Hayatımız hep mücadele ile geçti, eğer mutlu olmayı hak eden birileri varsa onlar biz olmalıydık ama haklısın hayat bize izin vermiyor. Belki de hiç tanışmamalıydık seninle, zamanın her bir köşesi şişko Lucian'larla dolmalıydı ve hepsi ölmeliydi bir gece vakti. Sen gittiğin gün öldüm ben, ben senden gittiğim gün öldüm. Giden ve kalan aynı biliyor musun? Ben senden gidemedim doğru ben kendimden gittim. Geri dönüşün bir yolu da kalmadı artık."

"Bak Luci, ağlamak üzereyim ve yemin ediyorum çok fena döveceğim seni. Hep yanlış yaptık biz aslında, sonunda da buradayız. Sonsuza kadar ayrılacağız birbirimizden ve ben geriye şişko bir Lucian bırakmak istemiyorum. Beni hatırlarsın diye bekledim hep ama ben hatırlayacağın kişi değilim. Seni görmek için yanına geldim ama sen eski sen değilsin, bende eski ben değilim. Bu yüzden hiç geri dönmedim ben sana. Çok fazla farklı zaman falan var, sonsuza kadar izleriz hepsini. Biz seninle asla mutlu olamayacağız ve her mutluluk mücadelesi ölümle bitecek. Sakın dokunma bana, gözyaşlarımın bir önemi yok şimdi."

"Aslında ne gidebildim ne kalabildim bu arada kalmışlık beni parçaladı, salak gibi oldum belki olduk. Bizim hikayemiz ozanlarca anlatılmalıydı aradan bin yıllar geçse bile bizim adımız yaşamalıydı. Düştüğümüz duruma bak, ben kendim değilim artık. Benim için çok özelsin sen, unutamıyorum ama garip bir şey oldum işte ben. Sanki bana dair ne varsa alınmış gibi benden. Belki de hiçbir zaman olamadım bilmiyorum. İstediğin gibi ağlayabilirsin, bende ağlıyorum zaten. Sahi ben neden ağlıyorum, beni benden almamışlarmıydı?"

"Sorular ve sorular hep böyle devam ediyor. Sakın kendine zarar verme, lütfen yapma bunu. Şişko Luci gibi yapma sakın. Zamanların hiçbir bölümünde beraber olamıyorsak bizde farklı yerlerde eksiliriz. Zaten hep uzakta eksildik biz. Evet, hatalıydım ben senden asla gitmemeliydim ama korktum ben. Senden korktum, sevginin büyüklüğünden korktum, ölmekten korktum. Bu yüzden hep ayrılıyoruz biz çünkü hep aynıyız. Bu hayatı kim yazdıysa umarım karşıma çıkar bir gün. Onu çok fena yapacağım ben."

"Öyle bir zamandayız ki neler hissettiğimizi konuşmak yerine süslü cümleler seçiyoruz hep. Oysa acılarımız hiçde süslü değil, hep siyah, hep acı. Beni bu hale sen getirmedin, ben kendime yaptım hepsini. Yani senin suçun yok. Bekle deseydin beklerdim seni, sonsuza kadar beklerdim ama sen bunu yapmadın ve kaçtın. Korkaksın sen ve ben senden beterim. Seni arayıp bulmam gerekiyordu ama gururum bana izin vermedi. Kimseyi suçlamanın anlamı yok şimdi. Ben ve sen diye bir şey olmadı asla da olmayacak. Yalandık biz, ve bu yalana inanacak kadar salaktık."

"İşte sözler bitti, içimizde ne varsa döktük sanki. Benim gitme zamanım yaklaşıyor. Bence bizim birlikte mutlu olabildiğimiz bir zaman var mı diye bakalım. Sonra buradan çıkışı bulalım."

Melvenia cümlesini bitirdiği zaman ekranın üstünde yerde cansız yatan Lucian belirdi ve daha sonra Lucian sayıyısı ikiye katlandı. Sonra dört tane oldu sonra tekrar ikiye katlandı ve tekrar. Kısa bir an sonra karşılarındaki duvar yerde cansız bir şekilde yatan Lucian görüntüleriyle doldu. Aralarında ufak tefek farklar vardı. Aldıkları yaralar farklıydı, giydikleri elbiseler, yattığı yerler farklıydı ama öyle bir ortak nokta vardı ki tüm görüntülerde Lucian yerde cansız bir şekilde yatıyordu."

"Ah be Luci, demek ki olmuyormus, yapamıyormuşuz biz. Büyük ihtimalle bende ölmüşümdür bir yerlerde önemi yok ki. Tüm gerçeklerden daha büyük bir yalanı yaşamışız biz ve öyle bir yalanmış ki hepsinin sonu aynı. Gitmek lazım artık, burada daha fazla kalmanın anlamı yok. Gitmek de zor be ama işte elden ne gelir."

"Evet gitmelisin, bende gitmeliyim. Ne hissediyorum bilmiyorum şu an, parçalanmadım, bölünmedim de ama sadece bilmiyorum. Bilmek zaten saçma, çok saçma hatta. Hiçbir şey için söz veremem ben. Sadece içimde bir süredir hissetmediğim bir duygu var onunda ne olduğunu bilmiyorum. Gidelim artık, hayallerimiz bizi bekliyor."

"Yanılıyorsun Luci, benim hayallerim sendin ve sen beni beklemiyorsun artık. Umarım mutlu olursun."

Melvenia cümlesini bitirdiği zaman masanın üzerinde üzerinde "Melvenia" yazan bir kitap belirdi. Kitabı gören Melvenia hafifçe gülümsedi ve elini masaya doğru uzatıı. Kitaba dokunmadan önce Lucian'a son bir kez baktı ve "Hoşçakal Luci, hoşçakal.." dedi ve kitabı aldı.

Bir an kadar sonra Lucian karavanda buldu kendini.

0/Post a Comment/Comments