Hayal Karavanı 86. bölüm - fantastik roman

"Hiçbir fikrim yok Melvenia. İşin kötü tarafı da ne yapacağımı bilmiyorum."

"O zaman bekleriz, ne kadar beklememiz gerektiği önemli değil şu anda. Burada seninle hep beklerim ben."

"Yapacak başka bir şey yok. Bari ayakta kalmayalım öyle bekleyelim."

Lucian ve Melvenia siyah odanın ortasında bulunan iki sandalyeye oturdular. Onlar oturduğu zaman masanın üzerinde iki tane içi beyaz renkli bir sıvıyla dolu olan bardak belirdi. Bardakların tam orta yerinde bir kağıt belirmişti ve kağıdın üzerinde "Doğrudan uzak bir yaşam, yaşamaya değmez." yazıyordu.

"Luci benim aklımdan geçenleri mi düşünüyorsun sende."

"Eğer aklından geçenler bu bardaklar ve doğruluk ile alakalıysa büyük ihtimalle aynı şeyi düşünüyoruz."

"Bu beyaz sıvıları içtiğimiz zaman sakladığımızın hepsini söyleyecekmişiz gibi bir düşünce var içimde."

"Benim sakladığım pek bir şey yok aslında, içebilirim ben yani sanırım."

"Senin yoksa benim hiç yok. En fazla içinde zehir vardır ve ölürüz ne olacak ki."

"İyi de neden konuyu ölmeye getirdin. Ne dersin içelim mi?"

"Ne olduğunu bilmiyoruz ama ne yapacağını da bilmiyoruz. Hep söyledim ben sana, başka hangi doğruları ortaya çıkaracak ki?"

"Sende sensiz neler yaşadığımı biliyorsun zaten kızlar herşeyi söylemiştir eminim. Olan biteni de biliyorsun. Ne saçma bir şey böyle."

"Kesinlikle katılıyorum sana biz zaten hep doğruları söylüyoruz birbirimize."

"Eğer öyleyse içmeye gerek yok bence."

Melvenia, Lucian ile göz göze geldiği bir anda içinden "Keşke zamanı durdurabilseydim"  diyordu. "Luci kendimizi kandırmayalım bence. Daha fazla yalan söylemeyelim birbirimize belki de birlikte son anlarımızı yaşıyoruz ve sana herşeyi anlattıp, hep anlattım demek istemiyorum ben. Evet, hepsini anlatamadım sana." Melvenia cümlesini bitirdiği zaman elini bardağa doğru uzatıp içindeki tüm sıvıyı içti ve hemen ardından Lucian da aynısını yaptı.

"Bazen kelimeler, cümleler, kitaplar tek bir anı bile anlatmaya yetmiyor. Gidişinin beni nasıl etkilediğini nasıl anlatabilirim sana. Desem ki sana bıraktığın mektubu okuduğum zaman sanki bütün gezegen parçalandı, her bir parça yüreğime defalarca kez saplandı, ne kadarını anlatabilirim ki. Ölmeyi çok istedim ben, tahmin edemeyeceğin kadar çok istedim hemde ama geri dönme ihtimalin vardı ve ben seni beklemeyi seçtim. Beklemek çok iğrenç bir şey, keşke kimse hiç beklemese, keşke kimse beklemek zorunda kalmasa ama yapabilecek bir şey yok. Beklemek en kötü işkenceden daha beter, çekilen acıyı anlatamazsın ki."

"Neler yaşadığını tahmin edebiliyordum ben ama asla bilemem. Hayatım boyunca attığım en zor adımı senden uzaklaşırken attım ben. Sanki sırtıma devler oturmuştu ve benim ilerlememe izin vermiyorlardı. Tekrar yanına gelene kadar o devler sırtımdan hiç inmedi. Seni düşünmediğim tek bir an bile olmadı. Kendi asla affedemedim ben, kendini hiç suçlama Luci, tüm hatalar bana ait. Sen hiçbir şey yapmadın ki!"

"Ben çok hata yaptım, beklemek hatalardan bir tanesiydi ama o hatayı bilerek yaptım. Boşver be oğlum o kız gitti diyerek yoluma devam etmem gerekiyordu ama yapamadım. Madem yalan söylemiyoruz sen benim sırtıma bir hançer sapladın ama o hançeri çıkarıp kendime defalarca kez saplayan bendim. Senden bana bir tek o hançer kaldıysa başka ne yapabilirdim ki."

"Luci ben biliyorum ya yaptığın anlaşmayı da biliyorum artık hissedemediğini de biliyorum. Belki de geçmişi konuşmanın çok anlamı yok, anlamı olmamasının da bir anlamı olmayabilir. Sadece senin için en doğrusunu yapmaya çalıştığımı sakın unutma."

"Harika o zaman madem hepsini duydun duymadıklarını da anlatayım sana. Sen geri geldiğin zaman ne halde olduğumu gördün. Gittiğin zaman bir süre boyunca hareket edemedim sonra ormana gibip içimdeki öfkemi dindirmek istedim. Belki bir ayıyla savaşırdım o da beni döverdi, güzel olurdu. Sonra onunla karşılaştım bana yardım edebileceğini söyledi. Seni benden alabileceğini ekledi ve yanında hayal karavanını da verecekti bana. Yıllarca acı çektikten sonra senden kurtulmak acılarıma son verir diye düşünmemi sağladı. Sonra karavanı yaptım ve buradayız. Daha fazla dayanamazdım ben, gerçekten yapamazdım. Sana bakıp hiçbir şey olmamış gibi davranamazdım. Aslında yanında olsam da ben gittim senden. Sen yapamamıştın ben yapmak istedim."

"Benden gidebilirsin sen hakkın var, herşeyi yapmaya hakkın var. Beni istediğin gibi öldürebilirdin veya istediğin kadar işkence edebilirdin. Yanına döndüğüm zaman başka birisi ile evlenmiş olabilirdin, çocuğun bile olmuş olabilirdi. Ben seni geri kazanmak için değil sadece seni bir kere daha görmek için geldim. Hep gitmezsem nelerin olabileceğini düşündüm ama."

"Öyle bir noktadayız ki ihtimallerin hiçbir anlamı yok. Ben hepsini silip attım, seni bana getirmeyecek her anın canı cehenneme. Zaten ikimizde değiştik, aynı kalmak mümkün değildi, sen bana o mektubu yazdığın an değiştim ben. Eski ben öldü orada, yeni bir ben geldi, o da hep içti, hep canım yanıyordu. Bir şey söyleyeyim mi sana içimde sana kırgın bir parçam bile yok. Bu yüzden seni affedebilirim, hatta affettim bile. Sen gitmemiş olsaydın bu karacanı asla yapmayacaktım ben."

"Kelimeler bazen anlatmaya yetmiyor. Zaten ben konuşmada çok iyi değildim ama sayende yüzüm gülüyor. Ağlıyor olabilirim ona takılma sen, gözüme toz kaçtı ondan ağlıyorum ben. Ben mutluyum Luci, seni tekrar gördüğüm için mutluyum kendimi sana anlatabildiğim için mutluyum tabi beni öldürmediğin için de mutlu olabilirim. Ben senden hiç gidemedim ki o kadar yol yaptım ama hiçbiri senden uzaklaşmamı sağlamadı. İstersen beni öldür ama ben seni çok sevdim."

"Hissetmediğim bir şey söylemek istemiyorum zaten yapamam doğruluk şeyinden içtik. Sen benim hayalimken, sensizlik kabusumdu benim ve ben hep kabus içinde yaşadım. Ben sensizliği sevdim, bu yüzden sensizlikten vazgeçmek daha kolaydı. Düşünsene adımı değiştirip yalnızlık koydum ben, acıyı sevdim ben sonra bitti. Sonra buradayız."

"Hala gözüme kaçan tozlar var ondan ağlıyorum. Hiç mi temizlemiyorlar burayı? Valla çok ayıp ediyorlar. Merak etme iyiyim ben."

"Ben bir soru soracağım sana diyelim ki içimizdekilerin hepsini anlattık sonra kafa göz daldık birbirimize ama biz neden buradayız."

"Neden buradayız biliyor musun Luci? Seni neden sevdiğimi hatırlamam gerekiyordu."

"Neden sevdin ki beni?"

"Hatırlıyor musun biz çocukken bir ev yanmıştı ve evin bahçesinde yavru bir kedi vardı ve o kedi yanarak ölecekti sonra sen ateşlerin içine atladın. Ben arkadan bakakalmıştım, kıpırdayamadım bile. Aradan fazla zaman geçmedi sonra alevlerin arasından geri geldin, yavru kediyi elbisene sarmıştın. Tabi her tarafın is olmuş senin, hep kabardı sonra onlar. Biliyorum ki o alevlerin izlerini hep bedeninde taşıdın sen. Seni seviyorum ben çünkü hala karşımda o çocuk var. Ondan hiç vazgeçme Luci, ben giderim, gitmek sorun değil ama o çocuktan hiç vazgeçme. Ben giderim ya, acaip fena giderim valla, senden gitmek biraz sıkıntılı bu yüzden beni kovman gerekebilir veya şansıma karavan nasıl olsa gideceğim."

Melvenia cümlesini bitirdiği zaman Lucian'ın sol gözünden bir damla yaş akmaya başladı ve yanağı boyunca ilerledi. "Keşke herşey olsaydı Mel, keşke kalsaydın.."

0/Post a Comment/Comments