Hayal Karavanı 78. bölüm - fantastik roman

"Kanatlarımın altından akan rüzgarları hissediyorum. Özgürlük şimdi hep hayal ettiğim gibi. Kuşlar gibi özgürce uçmak hep düşlediğim gibi. O kadar yüksekteyim ki şimdi herşeyden çok uzaktayım. Sokaklar, insanlar, yalanlar, acılar hep uzakta kaldı. Ben hepsinden arınmış bir şekilde rğzgarlarla beraberim şimdi."

Lucian gökyüzünde ilerlerken anın tadını çıkarıyordu. Hiçbir şeyi düşünmemek, hiçbir şeyi hatırlamamak onun kanatları olmuş gibiydi. Hatırlamak istemiyordu o, tekrar acı çekmek istemiyordu, acı çekerse eğer olmazdı, tekrar kanardı, kalbinin kemiklerini tekrar kırılırdı ve bu sefer bir daha birleşmezdi. Kendinden bile ayrı kalırdı, bulamazdı kendini. Kendisi olmayınca yapamıyor insan, dayanamıyor. Sadece uçmak, sadece özgür olmak istiyordu.

"Burası çok güzel, fazla güzel. Sahi ben buraya nasıl geldim. Ben buradan geçtim az önce, buraları gördüm, kartalla beraber uçtuk. Ben bunları yaşadım, bir yanlışlık olmalı. Herşey kendini tekrar ediyor. Hatırlamalıyım. Bir rüyaydı burası gerçek değildi, arkadaşlarımın başı belada olabilir. Onları kurtarmam gerekiyor. Hatırlıyorum şimdi ve hatırladıkça canım yanıyor. Uçmak istiyorum ben, unutmak istiyorum ama unutursam olmaz yapamam. Arkadaşlarımın yardımıma ihtiyacı olabilir, acı çekiyorum. Yanıyorum ben, gerçeğin dokunduğu her hücrem yanıyor. Canım yanıyor benim, hatırlamalıyım ne kadar acı çekersem çekeyim hatırlamalıyım. Unutrsam ben olmam, dayanmalıyım. Sırtıma hançerler saplanıyor, oluk akıyor kanım, dayanamıyorum, canım yanıyor."

Lucian yere doğru çekildiğini hissediyordu. Kanatlarını ne kadar çırparsa çırpsın düşmesine engel olamıyordu. Canı yanıyordu, sanki damarlarında kan değilde acı geçiyormuş gibi hissediyordu. Damarlarının patlayacağını düşünüyordu ve yer artık daha yakındı. 

"Ben uyanmak istiyorum, acı çekmek istiyorum. Ben yalnızlığa hapisolmak istiyorum artık. Arkadaşlarımı kurtarayım yeterki. Canım yanıyor, canım çok yanıyor, onların mutluluğu için canımın ne önemi var. Yansın, çok yansın, daha çok yansın, yansın bu hayat, yeter artık. Bir ateşin içindeyim şimdi, yanıyorum ben, adı yalnızlık belki bu yangının ama olsun. Artık kendimi kandırmak istemiyorum, yanmak istiyorum ben."

Lucian etrafını alevlerin kapladığını gördüğü sırada hafifçe gülümsedi. Alevler teninin üzerinde dolaşmaya başladığı sırada teninin kabarmaya başladığını görüyordu. Çok kısa bir süre sonra alevlerden başka hiçbir şey görememeye başladı. Bir süre sonra artık görmüyordu. Alevler bedenini ele geçirdiği sırada hissettiği acı artık yoktu, artık hiçbir şey yoktu.

...

Lucian tekrardan toprağa bastığını fark ettiği sırada oraya nasıl geldiğini kısa bir süre için düşündü. Uçuyordu sonra düşmeye başladı, hatırladı, sonra yanmaya başladı ve olduğu yerdeydi. Bedeninde yangından kalan izler olup olmadığını anlamak için ilk iş olarak ellerini havaya kaldırıp onların etrafına baktı. Yanık izi yoktu, rüyadaydı o. Uyanmış olamazdı o zaman başka bir rüyanın içindeydi ve arkadaşlarını bulması gerekiyordu. 

Bir anda üzerinde bulunduğu kurak toprak yeşil çimenlerle kaplandı ve sonra seyrek ağaçlar belirdi ve çok hızlı bir şekilde büyüdü. Ağaçların büyümesi ile aynı anda topraktan evler yükselmeye başladı. Bir anda farklı renklerde olan evler etrafını doldurmuştu. Bir an kadar sonra evlerin aralarında sokaklar belirmişti ve sokaklarda yürüyen insanlar. İnsanlar hızlı bir şekilde bir yere doğru koşuşturuyordu.

Bir an daha geçtikten sonra Lucian artık kurak toprakta değildi. Büyükçe bir kasabanın içindeydi ve etrafında gördüğü herşey bir anda oluşmuştu. "Bir rüyadayım ben, bir rüyadayım." rüyada olduğunu kendine tekrar ederek gördüklerini anlamlandırmaya çalışıyordu. "Bir rüyadayım ve arkadaşlarımı bulmam gerekiyor."

Sokakta yürümeye başladığı sırada içinde bir ses konuşmaya başladı. İçindeki ses konuştukça Lucian küçüldüğünü hissediyordu sanki o gaddar, acımasız ses onun bütün zihnini ele geçirmişti "Bu yüzden hep kaybedeceksin sen, hep acı çekeceksin, hep eksileceksin sen, hep mutsuz olacaksın."

"Ben önemli değilim hala anlamadın mı arkadaşlarım önemli ve yardımıma ihtiyaçları var."

"Sen acı çekerken hangileri sana elini uzattı, sen yanarken hangileri seni söndürmeye çalıştı. Kendini kandırma boş yere arkadaşın falan yok senin, tek başınasın."

"Beni asıl sen kandırmaya çalışıyorsun, yalan söylüyorsun. Kapa çeneni şimdi, yapacaklarım var benim."

Lucian cümlesini bitirdiği zaman içindeki o gaddar ses susmuştu ve etrafına bakt. Orayı tanıyordu doğduğu, büyüdüğü yerdeydi o. Evler, insanlar tanıdıktı, herşey tanıdıktı sadece insanlar bir yere doğru koşuyorlardı. İlk gördüğü şey insanların yüzündeki nefretti. Daha sonra onların intikam haykırışlarını duyabiliyordu "Öldür.. Öldür.. Öldür..."

Kimi öldüreceklerdi, burada yanlış bir şeyler olmalıydı. Kalabalığın arasında hızlı adımlarla ilerledi. Ne olduğunu görmesi gerekiyordu, yanlış bir şey vardı ve onu durdurmalıydı.

Biraz daha ilerledikten sonra Galdor'un bir kazığa bağlandığını gördü. Yüzü maskeli birisinde elinde bir meşale tutuyordu. Kazığın altı çalılar ile doldurulmuştu, Galdor'u neden öldürmek istiyorlardı? Onu kurtarmalıydı ve kınında duran kılıcını çekti. 

0/Post a Comment/Comments