Hayal Karavanı 65. bölüm - fantastik roman

Lucian uyumakta zorlanmıştı. Aklı hala Kylana'daydı neden hiçbir şey hissetmediğini sorguluyordu. O kadar soru vardı ki aklında soruların sayısı artmaya devam ederse kafasının patlayacağını düşünüyordu. Bu düşüncenin etkisiyle bir süre boyunca gülümsedi kafası patlasaydı komik olabilirdi tabi patlayan kendi kafası olacağı için çok bir anlamı olmazdı. Neden bu yolculuğu başlatmıştı ki? Melvenia'dan kurtulmak istemişti, özgürleşmek istemişti, mutlu olmak bile istemişti ama bu isteklerinin sonucu böyle olmamalıydı. Kendini çok kötü hissediyordu özellikle arkadaşları gittiği için. Belki onların mutlu olma şansı vardı ama emin olamıyordu bir türlü. Onların mutlu olduğunu görseydi çekeceği acıların bir önemi olmazdı ama hiçbir şey bilmiyordu.

Daha kötüsü ise kendisi ile alakalı bilinmezlerle birleşince bu düşünceler onu tüketiyordu. Arkadaşları içim mücadele etmeye devam edecekti ama boşuna uğraşıyorsa ve herşey daha kötü olacaksa buna dayanamazdı. Bir diğer taraftan neden elini tuttuğu herşeyi mahvettiğini düşünüyordu. Neye dokunduysa hepsi parçalanmıştı, ne istediyse hem olmamıştı. Sanki mutsuzluğun merkeziydi o, tüm gezegene ondan yayılıyordu mutlusluk. Böyle olmaması gerekiyordu, hayat bu şekilde olmamalıydı. Lanetli olan oydu aslında ve gittiği heryere lanetini beraberinde götürüyordu. Bu yüzden arkadaşlarından özür dilemeliydi. Keşke daha fazla bir şey yapabilseydi onlar için ama elinden bir şey gelmiyordu.

Yatağında uzanmış bir şekilde tavana bakarken kapıdan tıkırtılar geldi ve Lucian "Gelebilirsin." dedi. Uyumadığını göstermek ve gelen arkadaşını içeriye davet etmek için yapmıştı bunu.

Kısa bir an sonra içeriye Naserious girdi. "Görüyorum ki sende uyumamışsın Lucian."

"Uyumak mümkün değil ki be dost buranın havasından sanırım uyku tutmuyor beni.

"Havada bir sorun yok biliyorsun bunu, nemle de bir alakası yok. Çok şey yaşadık ondandır hep, çok yorucu bir yolculuk oluyor farkındayım ve konuşmaya pek fırsat bulamadık. Galdor yine horluyor, Mel'in odasından da bir ses geldiği yok. Biraz konuşmak istedim seninle."

Lucian yatağının üzerinde oturdu ve Naserious'da onun yanına oturdu bu esnada aslında birbirine açıklama yapmaya gerek duymayacak kadar uzun zamandır tanıyorlardır birbirlerini. Birinin bir sıkıntısı olsa diğeri bilirdi bunu. Belki de dostlukları bu yüzden çok güçlüydü, birinin en ufak sorununu diğeri bakışlarından anlayabiliyordu. "Ne iyi yaptın dost. Bunca koşuşturmacanın içinde unutuyoruz birçok şeyi."

"Öyle yapıyoruz evet. Biraz konuşmak istedim, belki de bu son konuşmamız olacak ikimizden birisi gidecek buradan ve son anları değerlendirmek istedim. Kendine çok fazla yükleniyorsun sanki herkesi sen kurtarmak zorundaymışsın gibi davranıyorsun ama bu koca bir yalan. Sen sadece kendi hayatından sorumlusun ve diğer herkes de kendi hayatından. Buna bende dahilim diğer herkes gibi, seninle bir çok şey yaşadık, ağladığımız da oldu güldüğümüz de. Şunu sakın unutma sen sadece kendinden sorumlusun. Hatalar yapabilirsin hepimiz yaptık."

"Bilge Naserious yine konuştu, hep böyle yapmak zorundasın değil mi? İçimde ne güzel bir acı büyütüyordum ama sen gelip bunu bozmak zorundasın. İyiki de böyle yapıyorsun yoksa ben kendimle kalmak için çok tehlikeliyim biliyorsun bunu."

"Bilmez miyim ama sana bir şey söyleyeyim sen bu şekilde olmasaydın bende olmazdım. Sen hep beni ileriye gitmeye zorlamasaydın kesin bir yere oturur ve orada kalırdım. Çok uzun yıllar yaşamadık ama çok şey gördük. Dediğim gibi acılar gecti hep bizim yolumuz olsun ya acı zaten en iyi öğretmen olmuştur. Senin kadar dik kafalı birisi bile acı çekerek öğreniyor, hepimiz öğrendik. Artık doğrunun ve yanlışın olmadığı bir yerdeyiz. Bu yolun sonu mutluluğa çıkacaksa, hayallere çıkacaksa varsın öyle olsun ama daha büyük acılara çıkacaksa yapacak bir şey yok. Hepimiz bunun için yaşadık, geliştik, büyüdük. Acıdan korkacak halimiz yok artık bizim."

"Güzel söylüyorsun Nas da onların acı çekmesinden ben sorumluyum, öyle hissediyorum. Sanki tüm gezegenin yükü benim omuzlarımda, sanki herşeyi sırtlamış gidiyorum ve dayanacak gücümün kalmadığını düşünüyorum artık. Bu Melvenia veya Kylana olayı değil, ben böyle bir yolculuk istememiştim. Herkesin mutlu olmasını istemiştim sadece yoksa acıdan korkacak halim yok benim. Böyle olmamalıydı sadece."

"Bazı yollar acı ile çizilir bizimki de böyle ama yapacak bir şey yok. Hem nasıl olsa en kötü anımızda Galdor gelip bizi kurtarır."

"Sonra da ağzımızı burnumuzu kırar biliyorum bunu. Güldürme beni ya biraz acıma gömülmek istiyorum."

"Şunu sakın unutma sen sadece kendi seçimlerinden sorumlusun ve diğerleri de kendi seçimlerinden sorumlu. Sen kendini düşün biraz yoksa beynin patlayacak evet odalarımız yanyana evet o esnada sesli düşünüyordun."

Tam bu esnada kapı büyük bir gürültüyle açıldı ve içeriye Galdor girdi. "Vıdı vıdı uyutmadınız beni bir türlü. Az konuşmayın da uyuyalım."

"İşte şimdi tamam olduk, oğlum sen uyanıkken de horlayabiliyor musun ki?"

"Geç dalganı Naserious. Acı macı dediniz bende sizin bir temiz pataklamak istedim. Çünkü acıyı bilmiyorsunuz siz."

"Ne biçim adamsın be Galdor. Gel otur sende iki sohbet edelim. Biraz neşelenmeye ihtiyacımız var sanırım."

"Melvenia'da dışarıda dolanıyor onu da çağıralım o da gelsin. Yoksa beni çağırmadınız diye ağlar falan kız milleti nasıl olsa. Mellllll!!!"

"Efendim Galdor. Ne istiyorsun yine benden. Yoksa yine ağalamaya mı başladın sen. Siz gittiniz Galdor hüngür hüngür ağlamaya başladı iki gözü iki çeşme tabi. Susturdum biraz bira verdim de uyumak istedi. Bu arada hepiniz toplanmışsınız keşke beni çağırsaydınız yoksa birazdan ağlayabilirim."

"Gel Melvenia, otur şuraya. Sanırım hepimizin bir veda etmemiz gerekiyor artık. Şurada kaç kişi kaldık ki. Bu arada söylediğim herşeyi duydunuz mu?"

"Tabi ki duyduk Lucian. Senin ses ayarında bir sorun var ve mutsuz olduğun zaman daha yüksek sesle konuşuyorsun. Naserious haklı hepimizin kendi seçimiydi ve büyüdük artık biz kendi kararlarımızın sorumluluğunu taşıyabiliriz. Kafanı patlatmana gerek yok yani."

"Melvenia yalan söylüyor inanmayın ona ağlamadım ben. Sen ne biçim birisi oldun ya böyle yalan söylenir mi hiç! Benim de bir karizmam var sonuçta garip garip de bakma bana tamam biraz karizmam olabilir ama bu bir şeyi değiştirmez."

"Şu anda herşeyi boşverin ya ne olursa olsun nasıl olsa biz yine üstesinden geliriz. En kötü ne olabilir ki başımız derde girer Galdor hepimizi kurtarır sonra döver bizi."

"Çok fena yapacağım sizi de hepinizi seviyorum ben. Sizin başınıza bir şey gelmesini istemediğim için böyle biliyorsunuz yoksa melek gibi birisiyim ben."

"Bilmez olur muyuz Galdor. Biz de seni seviyoruz. Sanırım geriye bizim kalmamız bir tesadüf belki ondan daha fazlası ama siz benim en iyi dostlarımsınız."

"Sen de bizim için öylesin Melvenia. Şu ekip olmasaydı hayat ne kadar çekilmez olurdu düşünmek istemiyorum hele bir ara Galdor'suz bir hayat düşünmüştüm ve bizi neşelendirecek bir şey kalmıyordu geriye."

"Ne güzel oldu, biliyorsunuz ki yolculuk daha bitmedi ve daha çok güzel bir macera daha yaşayacağız. Hem en kötü zamanda Galdor gelir hepimizi bir araya getirir, bize bira ısmarlar. Bence o an için bile yaşamaya değer. Sanırım uyku vakti geldi, sabaha görüşelim yeni bir macera bekliyor bizi."

Oda içindeki herkes birbirine veda edip dışarıya çıktığı sırada Lucian onların gidişini izliyordu. Galdor belli etmemeye çalışarak küçük bir çocuk gibi yumruğuyla gözlerini siliyordu. "Daha güzel olmalı herşey, herşey daha güzel olacak, bunun için elimden geleni yapacağım." Lucian içinden konuştuktan sonra tekrar tavana baktı "İyi geceler tavan, galiba sona sadece ikimiz kalacağız." dedi ve kısa bir süre sonra uykuya daldı.

0/Post a Comment/Comments