Hayal Karavanı 62. bölüm - fantastik roman

Yıkılmış binaların arasında ilerlemeye devam ettiler. Su ile alakalı bir şey arıyorlardı ancak bulmak oldukça zordu. Attıkları her adım içlerindeki acıyı giderek derinleştiriyordu ve her adım taşıdıkları ümidi biraz daha azaltıyordu bu yüzden hepsinin yüzü asıktı. Hiçbiri de gülümsemeye veya mutlu görünmeye çalışmıyordu. Mutlu olmak o an için ne kadar saçma bir eylemdi.

"Galiba bizden başka kimse kalmadı."

"Öyle galiba Galdor zaten kalanları da gördük hep."

"O değil de burasının beni tüketmeye başladığını hissediyorum. Siz olmasaydınız şuraya bir yere otururdum."

"O hepimizin isteği ama buradan kurtulmak daha sevimli geliyor be Kylana belki daha kötü yerler vardır ve orayı görmemiz gerekiyordur."

"Evet, haklısın Mel, daha kötü bir yer varsa orayı mutlaka görmem gerekir benim."

Biraz daha ilerledikleri zaman yolun ilerisinde pembe bir tavşanın onlara baktığını fark ettiler. Bir an için hayal gördüklerini düşündüler pembe tavşan oraya geleli beri gördükleri ilk hayvandı. Bir diğer taraftan pembe bir tavşan fazlasıyla sıra dışı görünüyordu onlara. 

"Tavşanı benden başka gören oldu mu yoksa kafayı yemeye mi başladım!"

"Bende gördüm de tavşan pembe değil mi?"

"Evet pembe yakında kafayı yersek ne güzel olacak. Acaba mavi bir deve de görebilecek miyiz?"

"Onlar biraz daha ilerideymiş merak etme Kylana."

Pembe tavşana doğru ilerledikleri sırada tavşan onlara bakmaya devam ediyordu. Pembe bir tavşanın gülümseme ihtimalini düşündükleri sırada tavşan sola doğru dönüp ilerlemeye başladı. Tavşan onları bir yere götürmek istiyor olabilirdi ama o yer hakkında çekinceleri vardı. 

Bir süre daha ilerledikten sonra pembe tavşan sağa döndü ve daha sora tekrardan sola. Uzun bir süre boyunca ilerledikten sonra yarısı yıkılmış bir kuyunun yanına geldiği zaman pembe tavşan onlara bakıp tekrardan gülümsedi ve koşarak uzaklaştı.

"Pembe tavşan bizi kuyuya götürdü. Bana bir gün pembe bir tavşanın bize yardımcı olacağını söyleselerdi hayatta inanmazdım."

"Sanki birisi bize sürekli yardmcı oluyor. Pembe bir tavşan bize yol gösteriyor nasıl bir saçmalıktır bu. Birisi sanki bizi kurtarmaya çalışıyor."

"Şuradaki yarısı yıkılmış büyük bina da kütüphanedir herhalde."

Yarısı yıkılmış binaya yaklaştıkları sırada binanın bir zamanlar oldukça güzel ve heybetli olduğunu fark ettiler. Yıkılmış bir kapıdan içeriye girdikleri sırada büyükçe bir avlu ile karşılaştılar. Avlunun bir bölümü yıkılmıştı ve yıkımın sonucunda her yeri toz kaplamıştı. Etrafta yıkılmış kütüphaneler vardı ve saçılmış kitaplar. 

"Bunların hepsine bakmamamız gerekecek sanırım."

"Umarım gerek olmaz yoksa yıllar sürebilir."

"Bence biraz daha ilerleyelim. Önceki deneyimlere göre kitap buralarda olamaz."

Biraz daha ilerledikleri zaman büyükçe bir kapıdan geçtiler ve içeriye girdikleri zaman daha büyük bir oda ile karşılaştılar. Bu sefer kitaplar yerli yerindeydi ve karşılarında gri cübbeli birisi duruyordu ve onu daha öncede görmüşlerdi. Gri cübbeli adam daha önce onlara kitabı vermişti başka bir kütüphanede. Onun buraya nasıl geldiğini düşündükleri sırada gri cübbeli adam konuşmaya başladı.

"Buraya nasıl geldiğim sorusunun cevabı hiçbir işinize yaramayacak. Benim kim olduğum da aynı şekilde anlamsız bir soru."

"Evet farkındayız sana doğru soruları sormamız gerekiyor."

"Aynı şekilde o çocuk içinde üzülmenin anlamı yok acısına son verdiniz onun. Yapacak hiçbir şeyiniz yoktu."

"Peki bundan sonra ne olacak? Neden buradayız? Neden başımıza bunlar geliyor? Ne yapmamız gerekiyor?"

"Lucian boş sorular soruyorsun hala hiçbirinin cevabı en ufak bir değişiklik yaratmayacak. Bundan sonra ne olacağını söyleyeyim size, biraz sohbet edeceğiz ve sonra birinize kitabı vereceğim ve devam edeceksiniz."

0/Post a Comment/Comments