Hayal Karavanı 60. bölüm - fantastik roman

Lucian cümlesini bitirdikten sonra bir süre boyunca hiçbir ses gelmedi. Sanki etrafta büyük bir sessizlik vardı. "Sana yardım etmeye geldik. Seni koruyabiliriz, sana yardım edebiliriz. Lütfen bizi dinle."

Aradan fazla uzun olmayan bir süre geçtikten sonra genç bir erkek sesi duyuldu "Lütfen gidin buradan. Bana kimse yardım edemez. Lütfen gidin kendinizi kurtarın."

"Sana yardım etmek için elimizden gelen her şeyi yapacağız bize inanmalısın. Burada ne olduğunu bilmiyoruz. İnsanlar kafayı yemiş gibi."

"Demek onları gördünüz. Durmuyorlar, herkes öyle sanırım bir ben kaldım. Dışarıya çıkamıyorum, herkes kafayı yemiş durumda. Saklanacak hiçbir yer yok."

"Evet, bizim de karşımıza çıktılar ama biz çok güçlüyüz. Onlar artık yok. Neden böyle oldular biliyor musun?"

"Lanetlendik biz. Sonra herkes aklını kaybetti. Önce kadınları öldürmeye başladılar sonra yaşlıları ve hayvanları öldürdüler. Daha sonra lanetlendiler. Annemi de onlar öldürdü geçen gün babamda onlar gibi oldu ve bana saldırdı. Kendinde değildi beni öldürecekti ve ben bir çatalı boğazına sapladım. Onu camdan attım sonra. Öldürmek istiyorum bende, kendimi kaybettiğimi hissediyorum. Artık düşünemiyorum ben. Kapıyı açarsam size de saldırırım."

"Evlat size ne olduğunu bilmiyoruz neden lanetlendiğinizi de bilmiyorum ama bildiğim tek bir şey var sana sadece biz yardım edebiliriz."

"Bana kimse yardım edemez artık onlar gibi olacağım yakında. İnsanlar kendini kaybetti ilk önce insanları, evleri yakmaya başladılar sonra tecavüz ettiler. Güçlenmek istediler şimdi olduklarından daha fazla sapıttılar, tecavüz edilen ölüler gördüm ben. Kağıt parçalarına tapmaya başladılar ve sonra adamın birisi ateşlerin arasından bir şeyler söyledi. Hepinizi lanetliyoru dedi, hepiniz kendi kanınızda boğulacasınız dedi. Beyaz sakallı birisiymiş, elinde bir asa varmış ve herkes lanetlendi. Çok büyük hatalar yaptılar ve ölüm onlar için hafif bir ceza."

"Evlat onlar cezasını çekiyor diyorsun kabul ederiz ama sen ne yaptın da onlar gibi cezalandırılıyorsun."

"Bende onlar gibiydim sonra babamla kaçtık. Annem öldürülürken onlarla birlikteydim onları durdurmaya çalışmadım bile ve şimdi benim zamanım geldi. Size kapıyı açarım ama tek bir şartım var, beni öldürün. Onlar gibi olmak istemiyorum."

Lucian bir an için arkadaşlarına baktı onların düşüncelerini merak etti. Melvenia yere bakıyordu, Galdor'un gözünden aşağıya doğru birkaç damla yaş akıyordu. Diğerleri dişlerini sıkıyor Naserious ise başını hayır anlamında sallıyordu.

"Onu öldüremeyiz, bu bize yakışmaz."

"Ama o da diğerleri gibi olursa onu öldürmemiz gerekecek."

"Ben bir çocuk öldürmem asla."

"Ben bir çocuk olmayacağım bir yaratık olacağım. Kapıyı açınca ne demek istediğimi anlayacaksınız beni görünce. Ben annemin yanına gitmek istiyorum. Lütfen yardım edin bana."

Çocuk sesinden onun ağladığını anlayabiliyorlardı. Bir süre sonra kapının kilidinin açıldığını duydular. Kısa bir süre sonra kapı açılmıştı karşılarında sarışın bir erkek çocuğu duruyordu. 10 veya 11 yaşında olmalıydı, saçları kirden birbirine karışmıştı. Vucuduna baktıkları zaman uzun zamandır yemek yemediğini anlayabiliyorlardı. Bir an için göz göze geldiler ve çocuk koşarak hemen yanlarındaki cesetlere doğru yöneldi. Birkaç an sonra cesetlerden birisinin bacağını ısırıp onu yemeye başladı. Kafasını kaldırıp onlara doğru döndü ve "İşte ben buyum beni öldürün."

Herkesin içi parçalandığı sırada Lucian sert bir şekilde konuştu "Tek bir şartla aradığımız bir kitap var bize onu nerede bulacağımızı söylersen eğer." Cümleyi bitirmek Lucian için oldukça zordu sadece hissettiği şey öfkeydi ve acımaydı ama hangisinin ağır bastığını bilmiyordu."

"İleride bir tane kütüphane var onu bulmak için suyu takip edin ve lütfen öldürün beni."

Lucian gözlerini kapatıp açtı. Eğer yapabilseydi o çocuğa bunları yapanları paramparça edebilirdi ancak bunun yerine kılıcını çocuğun küçük bedenine sapladı ve hareketsiz bedeni nazikçe yere bıraktı. "Sakın kimse bir şey söylemesin bana!"

"Yapman gerekeni yaptın Lucian. Hepimiz aynı şeyi yapardı. Hadi ilerleyelim ve şu lanet yerden bir an önce gidelim."

Çocuğun işaret ettiği yöne doğru ilerlerken hepsinin aklında sadece çocuğun görüntüsü vardı ve kılıç bedeninin derinliklerine doğru ilerken gülümsemesi vardı. Nasıl bir yere düşmüşlerdi böyle?

0/Post a Comment/Comments