Aşkın mezarı 3. kitap 32. Bölüm Distopya romanı

Bu esnada aşkın koruyucuları şehrin sokaklarında dolaşmaya başlamıştı bile. Öncelikli hedefleri gördükleri tüm kameraları yok etmekti. Şehri kör etmek istiyorlardı aslında. Bunu yapmak içinde kameraların bağlı oldukları direklere tırmanıyor ve kameraları söküp alıyorlardı. Kamerayı aldıktan sonra onu aşağıya atıyor ve aşağıda bulunan aşkın korucuları onları paramparça ediyordu.

Ancak her kamera ulaşılabilecek noktada olmuyordu. Mesela bir binanın en üst noktasında oluyordu kamera ve o kamerayı ateş ederek imha ediyordular.

Şehrin her yerine yayılmışlardı 5er kişilik takımlar halinde. Her üç takım bir takım liderine bağlıydı ve her 7 takım lideride bir başkasına. Bu piramitin en üstünde ise bombacı, nişancı, istatistikçi, olasılıkçı gibi kişiler vardı.

Onlar şehirde dolaşırken bir diğer amaçları ise siyahlı adamlara silah bıraktırmaktı. Bunu yapabilmek için ilk önce onlarla konuşmayı deniyorlardı. Eğer bu işe yaramazsa onları korkutmayı deniyorlardı. Eğer bu da işe yaramazsa onları kollarından veya bacaklarından vuruyor eğer hala teslim olmuyorlarsa onları öldürüyorlardı.

İşin garip tarafı ise onlar sokakta ilerlerken başkalarının onlara bakıp gülümsemesiydi. Bu hepsini mutlu eden bir olaydı çünkü onlara ne kadar doğru bir şey yaptıklarını gösteriyordu.

Herkesin yolculuğu hemen hemen aynı şekilde bitiyor ve siyahlı adamları teslim alıyorlardı. Onlara kandırıldıklarını anlatmaları gerekiyordu ve onlara ne kadar boş ve anlamsız bir hayatı yaşadıklarını. Elbette birçoğu bunlara inanmakta güçlük çekiyordu. Ancak onları inandırmak onların işi değildi. Amaçları kimseyi öldürmeden bu işi tamamlamaktı.

Ancak her zaman istedikleri gibi olmuyordu. Özellikle siyahlı adamlardan birisi ateş edip aşkın koruyucularından birini öldürdüğü zaman olduğu gibi. Elbette bu olayın sonunda siyahlı adam aynı ona benzeyen diğerleri gibi öldürülmüştü. Amaçları kimseyi öldürmemek olduğu kadar kimseyi de kaybetmemekti.

Aşkın koruyucuları şehrin merkezine doğru ilerlerken onlardan biraz daha geride sistemin zülmünden kaçan normal insanlar geliyordu. Hepsinin yüzünde büyük bir gülümseme vardı ve büyük bir heyecanla ilerliyorlardı. Hiç birisi ileriden gelen silah seslerinden korkmuyor ve geriye tek bir adım bile atmıyordu.

Şehrin merkezine, sistemin merkezine geldikleri zaman durdular. Aşkın koruyucuları sistemin merkezindeki büyük binanın hemen önünde durdular. Geriye kalanlar ise onların etrafını çevrelediler. onbinlerce kişi bir halka şeklinde dizilmişti. Sadece aralarında bir yerde iki kişinin geçebileceği kadar bir açıklık bırakılmıştı. Bu erkek ve kız geldikleri zaman hızlı bir şekilde ilerlemeleri içindi.

Herkes sabırsız bir biçimde onların gelmesini bekliyordu. Bu esnada hepsi yüksek sesle bağırıyor, alkış tutuyorlardı. Onlar hep istedikleri şeye kavuşmuşlardı ve bunun yarattığı mutluluğu anlatmak imkansızdı. Yasaklanan duygular onların içinde filizleniyor ve özgürlük başta olmak düzere diğer tüm duygular damarlarında dolaşıyordu. Özellikle birbirlerine hayran hayran bakanların veya el ele tutuşanların olması yasaklı duyguların en büyüğü olan aşkın yayılmaya başladığını gösteriyordu.

Sistemin merkezindeki büyük kapının önünde tek başına duran Olasılıkçı "Birazdan gelecekler ve hep beraber zaferimizi seyreceğiz. Sistemden sonsuza kadar kutulmuş olacağız ve aşk tekrardan kazanacak. Hayatın bir kuralı vardır ve aşk ne olursa olsun aşk her zaman kazanır."

Olasılıkçı konuştukça etrafını saranlar iyice heyecanlanıyordu. Hepsi bir devrin bittiğini görmek üzereydi. Aynı şekilde diğer şehirlerdeki aşkın koruyucuları da o şehirdeki sistemin merkezini ele geçirmişti. Sokaklar temizlenmiş, kurtarabilecekleri herkes kurtarılmıştı. Bütün bir gezegen o gün sisteme karşı verilen savaşın birparçasıydı.

Bütün bunlar olurken başka bir yerde son hazırlıklar yapılıyordu.


0/Post a Comment/Comments