Aşkın mezarı 3. kitap 19. bölüm Distopya romanı

Erkek ve kız odalarına gittikleri zaman önce biraz yemek yediler. Daha sonra ikisi koltuğa oturup ayaklarını uzattılar. Öyle bir andaydılar ki dinlenmek için uyumaya ihtiyaçları yoktu. Diğerinin elini tutmaları onlar için yeterliydi dinlenmek için. Öyle de yaptılar, diğerinin elini sıkıca tutup birbirlerine sarıldılar. O an için gezegenin en huzurlu yerindeydiler sanki.

Bir an için herşeyi unutmuşlardı. Sadece diğerinin nefes alış verişlerini dinliyor ve onun sıcaklığını hissediyorlardı. Konuşmaya ihtiyaçları yoktu, biraz dinlenmeleri gerekiyordu ve kalan diğer şeylerin önemi yoktu onlar için. Konuşmadan da anlaşabildiklerini gördükleri zaman mutlu oldular. Demek ki konuşmaya ihtiyaçları yoktu, demek ki aşk böyle bir şeydi.

Her ne kadar uykuya ihtiyaçları yok deselerde uyumaları fazla uzun sürmedi. Bir süre boyunca uyudular. Uyandıkları zaman fazlasıyla dinlenmişlerdi. Bu yüzden ayağa kalkıp dışarıya çıktılar. Deliyi bulmaları gerekiyordu.

Kapıdan geçip deliyi aramaya başladılar.

"Sence deli neye benziyordur?" diye sordu erkek.

"Bilmiyorum, her hangi biri gibidir büyük ihtimalle. Ancak onda bir farklılık olmalı."

"Umarım onu görünce tanıyabiliriz."

Şehrin yıkılmış sokaklarının arasında yürümeye başladılar. Aralardan, saklanarak ilerliyorlardı. Siyahlı adamlarla karşılaşmayı istemiyorlardı o an.

Sokakları geçtiler, yürüdüler ancak sokakta kimseyi göremediler. Yürürken ses çıkarmamaya çalışıyorlardı.

Biraz daha ilerledikten sonra siyahlı adamları gördüler. Yaklaştıklarında siyahlı adamların birisinin etrafını çevirdiklerini fark ettiler. İki tanesi yerde oturan bir adamı kaldırmaya çalışıyorlardı. Biraz daha ilerdikleri zaman adamın söyledikleri durmaya başladılar.

"Bırakın beni. Hepiniz kandırılıyorsunuz, yalandan yaşıyorsunuz, bunların hiçbiri gerçek değil."

Bu sözleri duyan kız ve erkek bir an için birbirine baktılar ve o an ne yapacaklarını çok iyi biliyorlardı. Önlerinde 5 tane siyahlı adam bulunuyordu ve onları alt etmek kolay olacaktı. Kız önce adamın elini tuttu ve zamanı yavaşlattı daha sonra erkek peşpeşe ateş etmeye başladı. Her kurşun namludan çıktıktan sonra yavaşlıyordu. Bu şekilde erkek on el ateş etti. Aslında her siyahlı adam için bir kurşun yeterliydi ama o an risk almak istemiyordu erkek.

Kız zamanı normal hızına getirdiğinde siyahlı adamlar yere düştü ve ikisi koşarak adamın yanına gitti.

"İyi misin?" diye sordu erkek.

"İyi değilim. Kandırılıyoruz ve bana iyi misin diye soruyorsun. İyi değilim, hiçbir zaman iyi olmadım."

Ondan doğru bir cevap alamayacaklarını düşündüler bu nedenle onun deli olduğunu düşündüler. Doğru soruları sormaları gerekiyordu ona.

"İyi değilsin biliyoruz, hiçbirimiz iyi değiliz. Ancak nasıl kandırılıyoruz. Bunu bize anlatırsan kandırılmamızı engelleyebiliriz."

"Hayır, hayır engelleyemezsiniz. Herşey yalan diyorum size, herşey sahte. Sen, ben, o sahte."

"Biz sahte değiliz ama."

"Sizde sahtesiniz, aslında yoksunuz bile."

"Gerçeği nasıl görebiliriz bunu söyle bize. Bizde gerçeği görelim. Senin gibi olalım."

"Benim gibi olmayın kendiniz gibi olun. Tabi kendinizi biliyorsanız."

"Hiçbir şeyi bilmiyoruz ama bize herşeyin nasıl yalan olduğunu anlatmalısın. Yoksa gerçeği bulamayız."

"Gerçeği bulmak istiyorsunuz demek, hayır hayır kimse gerçeği istemez. Gerçek acı doludur ve herkes gerçekten kaçar."

"Biz gerçeği istiyoruz."

"O zaman size gerçeği anlatayım. Sistem herşeyi yalan yapmak istedi çünkü gerçekte sistem var olamazdı. Hayır, hayır sistem kendi yalan gerçeğini oluşturmak zorundaydı yoksa bom diye yok olur o. Neyse, nerde kalmıştım ben. Hatırladım sistem diyordum, gerçek de dedim. Sistem gerçeğin üzerini örten bir üst gerçeklik yaptı ve herkes bu üst gerçekliği gördü siz bile. Bu gerçeklikte herşey sistemin istediği gibi oldu."

"Bu üst gerçekliği nasıl yıkabiliriz?"

"Yok, yok bunu yapamazsınız. Yoksa yapabilir misiniz? Düşüneyim bi, Bulamadım. Neyse benim sorunum değil bu, başka birinin sorunu yani sizin. Ne kadar da büyük bir sorun değil mi? Bence harika bir sorun. Sizce de öyle değil mi? Sistemin denizin altında yerin dibinde bir yeri var, orayı kimse bilmiyor. Oraya gitmelisiniz, oraya gidip makineyi yok etmelisin. Gitmek içinde balığa binmelisiniz."

"Balığa mı?"

"Daha balığı bile bilmiyorsunuz bende kalkmış size gerçekliği nasıl geri getireceğinizi anlatıyorum. Boş verin şimdi ve yalanlara devam edin. Ben gidiyorum."

Deli cümlesini bitirdikten sonra hızla koşmaya başladı. Onun o kadar hızlı koşması ikisini de şaşırtmıştı ve onun peşinden koşmaya başladılar. Deli ne kadar hızlı koşuyordu böyle




0/Post a Comment/Comments