Gözlerimi açmak
istemiyorum. Yaşadığım her şeyin bir rüya olmasını istemiyorum. Yavaşça
siliniyor yaşadıklarım. Ellerini ne zaman tutmuştum ben senin. Gözlerini ne
zaman görmüştüm. Kaç kere sarılmıştım ben sana. Hatırlayamıyorum ve gözlerimi
açamıyorum. Gözlerimi açtığımda aynı karanlık odada uyanmaktan korkuyorum.
Hala gözlerimi
açamadım. Korkuyorum. Boş duvarlar beni bu kadar korkutuyor olamaz. Yoksa aynı
yalnızlık mı beni korkutan. O dövmeyi kalbime kazımayacaktım, adımı yalnızlık
yapmayacaktın ama artık çok geç biliyorum. Bense hala gözlerimi açamıyorum.
Acaba hala uyuyor muyum?
Rüya olmalı
rüyanın içinde rüya gibi. Ben bir türlü uyanamıyorum, hiç uyanamadığın bir
kabus gibi. Rüya içinde rüya, yalnızlık içinde yalnızlık. Kaç kere yalnız
olabilir ki insan? Sorumun cevabını bilmiyorum aynı nerede olduğumu bilmediğim
gibi. Hiçbir şey hatırlamıyorum. Kesin bir rüyanın içindeyim, uyanamıyorum
evet.
Kendimi
hatırlamaya zorluyorum bu esnada. Gözlerini hatırlamaya çalışıyorum, gözlerindeki
evrenleri mesela. Saç tellerinin her birini mesela. Hatırlarsam belki tekrar
görebilirim seni diye düşünüyorum ama yapamıyorum. Bir yolu olmalı,
uyanmamalıyım. Hep aynı senli rüyada kalmalıyım ben ancak uyanmamalıyım.
Uyanırsam eğer yine kaybederim seni.
Adım yalnızlık
olmasın artık, istemiyorum. Pencerelere çaktığım tahtaları da istemiyorum.
Güneşi görmek istiyorum artık ben, gözlerinin güneşini belki. Uyanmamalıyım,
uyanırsam olmaz. Rüya diyarını fersah fersah gezmem gerekir seni tekrardan
görebilmek için. Unutuyorum, seni hatırlamaya çabaladıkça siliniyorsun.
Seninle başka bir
rüyada karşılaşmak istemiyorum. Uyanmamalıyım, uyanırsam olmaz yapamam.
Duvarlara sen diye sarılmaktan sıkıldım artık. Başka bir yazı yazmalıyım belki
de sonu mutlu, senli biten. Uyanmamalıyım.
Uyanma zamanım
geliyor hissediyorum bunu, göz kapaklarım açılmak istiyor. Bedenim ayağa kalkıp
tahtalarla kaplı pencerenin önüne gidip beklemek istiyor ama o kadar güzelsin
ki seni bırakıp gidemiyorum. Ne olurdu ki tekrar uyusam, tekrar görsem seni.
Belki bir satırda buluşturduk seninle. Çay içerdik cümleler boyunca. Uyanmak
istiyorum.
Gözlerimi hafifçe
aralıyorum, parlak bir ışık giriyor göz kapaklarından içeriye. Benim evime ışık
girmez. Neredeyim ben bilmiyorum, gözlerimi biraz daha açtığımda pencerelere
çaktığım tahtaların olmadığını görüyorum. Hangi rüyadayım şimdi ben? Ne kadar
değecek tenim tenine? Kaç kere öpüşeceğiz her şiirin bitiminde? Uyanmak
istemiyorum. Rüya içinde rüya evet.
Gözlerimi biraz
daha aralıyorum. Yanımda yatan sen misin yoksa uyanmadan önce son kez mi
görüyorum seni. Yüzünü ezberlemek istiyorum önce sonra her bir saç telini.
Bedeninin coğrafyasını hafızama kazımak istiyorum. Tüm cümlelerim senden
kurulsun, senden ibaret bir roman yazmak istiyorum o anda.
Gözlerin kapalı,
hafifçe nefes alıp veriyorsun. Ne görüyorsun rüyanda yoksa ben mi senin
rüyandayım. Seni uyandırmak istemiyorum, uyanırsan eğer her şeyin gideceğinden
korkuyorum. Boş duvarlar, bomboş bir kalp sonra. Korkuyorum seni kaybetmekten.
Her gün doğumunda korktuğum kadar korkuyorum.
Nefes
alışverişlerin hızlanıyor. Uykunda hafifçe gülümsüyorsun ve ben o an meleklere
inanmaya tekrar başlıyorum. Dışarıdan gelen kuş sesleri, evet bu bir rüya
olmalı. Başkası mümkün değil, boş duvarlar evet.
Hafifçe gözlerini
açıyorsun ve korku seviyem giderek artıyor. Bana bakıp gülümsüyorsun,
rüyandayım evet, öyle olmalı. Sarılıyorsun bana ve ben kokunu içime çekiyorum.
Konuşmaya başladığında evrenin en güzel melodisini dinlediğimi düşünüyorum.
Rüyada olmalıyım.
Yataktan kalkıp
beni de kaldırıyorsun. Kahvaltı hazırlıyoruz sonra ve çay içiyoruz. Bütün
bunlar bir rüya olmalı, rüya içinde rüya evet. Yoksa hiçbir gerçek rüyalar
kadar güzel olamaz diyorlar. Sahi kaç ömür geçti seni sevdiğimden beri. Belki
de adımı değiştirmeliyim, yalnızlık artık odamın kokusu olmamalı sen
geldiğinden beri.