Aşkın mezarı 3. kitap 17. bölüm - distopya romanı

Erkek ve kız karşılarında çocuğu gördükleri zaman şaşırmışlardı. Hatta öyle ki bir süre boyunca birbirine baktılar. Onlar ne olup bittiğini anlamaya çalışırken konuşan çocuk olmuştu.

"Tekrardan tebrik ederim sizi. Neler olduğuna gelirken ki büyük ihtimalle bunu düşünüyorsunuz. Şapkalı'nın sizin için son bir sınavı vardı. Sizin beklenen insanlar olduğunuzdan emin olmak istiyordu. Aslında bu sınavı kendisi yapacaktı ama o öldü ve bu sınavı ben yaptım. Hatta onu bir kere daha hatırlamanız için sınavın içine onu da yerleştirdim."

"Nasıl yani, yaşadığımız her şey bir sınav mıydı?"

"Evet öyleydi. Ben rüyalara şekil verebiliyorum. Böyle olunca bu görev bana kaldı. Aslında anlamalıydınız belki, mevsimler sürekli olarak değişiyordu mesela. Neyse şapkalı adam söylediğim gibi bu sınavı sizin için kurgulamıştı. Bu yüzden ikinizin de kararlılığı test etti. Eğer içinizden birisi vazgeçseydi o zaman başarısız olacaktınız. Mesela sen ona ulaşmak için ısrar etmeseydin veya sen onun geleceğini bildiğin halde beklemeyip çıkıp gitseydin başarısız olurdunuz."

"Hala anlamıyorum."

"Şu anda bu oldukça normal. Aslında fazlasıyla normal, kısa bir süre sonra alışacaksınız. Böyle bir sınav yaptığım için bana kızıyor olabilirsiniz hatta benden nefret ediyor bile olabilirsiniz. Belki beni şuracıkta öldürmek istiyorda olabilirsiniz. Ancak bu sınavı yapmasaydık sizden emin olamazdık ve sizden emin olamazsak herşey boşa çıkardı."

"Şapkalı bu işin neresinde."

"Aslında biliyorsunuz o herşeyi organize ediyordu.  Hatta bu sınav için çok uzun bir süre boyunca düşündüğünü biliyorum. Ölmeden önce beni yanına çağırdı ve sınavı bana anlattı sanki öleceğini biliyormuş gibi sanki ölmek istiyormuş gibi. Böyle olunca bende sınavı ufak değişikliklerle yaptım."

"Başka sınav olacak mı?"

"Bundan sonra başka sınav olmayacak. Artık sistemi yok etmenin zamanı yaklaşıyor. Tabi neden size sınavdan bahsemediğimi merak ediyor olabilirsiniz. Size sınavdan bahsetsetdim bu sınav olmazdı."

"Şimdi ne olacak peki?"

"Bundan sonra sistemin gerçeklik üzerinde oynadığı oyunları bozacağız. Nasıl yapılacağını bilmiyorum ama bunu yapabileceğini düşünüyoruz. Bir saniye bunu benim değil başkanın söylemesi lazım size. Ağzımdan laf mı almaya çalışıyorsunuz?"

Erkek ve kız tekrardan birbirinin gözlerinin içine baktı. İkiside oldukça yorulmuştu ve bundan sonra neler olacağını merak ediyordu. Ancak ikisi de konuşmadılar. Hepsi şapkalının garip oyunuydu sanki, o zaten herşeyi farklı bir biçimde yapmayı severdi. Şapkalı adamı düşünmek ikisinde de onu özlediklerini fark etmelerini sağlamıştı. Böyle oluncada konuşmak anlamsız geliyordu onlara.

"Her şey yolunda olduğuna göre benim gitmem gerekiyor. Ağzımdan bir şey kaçırmadan hemen gitmeliyim. Aslında fazla bir şey bildiğim yok ama size yanlış bilgi vermek istemem. Şapkalı sizi odasında bekliyor. Hoşçakalın." Çocuk konuştuktan sonra hızlı adımlarla odadan ayrıldı. Soracak onlarca soruları vardı ama hiçbirisini soramadılar.

"Senden vazgeçmemi beklediler sanırım ama bunu asla yapamayacağımı bilmiyorlardı."

"Ben biliyordum ama, geleceğini çok iyi biliyordum."

"Bu yüzden bende geldim zaten. Sanırım şüphelerimizin olup olmadığını öğrenmek istediler."

"Ancak bizim hiç şüphemiz yok. Belki diğer herşeye şüphemiz var ama birbirimize hayır."

"İşte bu yüzden sistemi biz yeneceğiz."

"Hadi gel başkanın yanına gidelim. Söyleyeceklerini çok merak ediyorum."

0/Post a Comment/Comments