Aşkın mezarı 3. Kitap 15. Bölüm distopya romanı

Erkek ne kadar uyuduğunu bilmiyordu. Aslında fazla uyumak istememişti o. Köpeği sıcak tutabilmek için ona sıkıca sarılmıştı ve sırtını donmuş ağaca yaslamıştı. Hiç rüya görmedi yine. Neden rüya görmediğini bilmiyordu. Sadece onu rüyasında da olsa bir kez daha görmek istiyordu. Ancak onu nasıl görebileceğini bilmiyordu.

Erkek gözlerini açtığında ilk gördüğü şey kumlardı. Demek ki yine çöldeydi. Aynı yerdeydi, etrafındaki herşey aynıydı. İkinci gördüğü şey ise güneşin yükselmekte olduğuydu. Üçüncü olarak ise köpeğin iyileşmiş olduğunu gördü. Bunlar nasıl olabilirdi ki? Bir anda çöldeyken sonra kendini buzullarda buluyordu ve sonra tekrardan çölde uyanıyordu. Belki uyandığı zaman mekan veya mevsim değişiyordu. Uyumaması mı gerekiyordu acaba, bilmiyordu.

Köpeğini yanına alıp yürümeye devam etti. İlerledikçe havanın sıcaklığı artıyordu. Güneş tepeye ulaştığı zaman yürümek onun için daha zordu. Matarasına aldığı suyun birazını içti ve biraz köpeğe verdi. Hepsini içmek istemişti ama dikkatli davranmak zorundaydı. Yoksa su biterdi ve bu yolculuğunun da bitmesi anlamına geliyordu.

Bir diğer fark ettiği şey elbiselerinin eski haline döndüğüydü. Yaptığı yolculuğun gerçekliğinden şüphe etti bir süre boyunca. Ancak hissettikleri gerçekti sadece yaşadıkları aynı gerçeklikte değildi sanki. Belki de gerçeklik bozulmuştu, belki sistem bu hale getirmişti herşeyi.

Cevaplarının olmaması ilerlemesi için bir engel değildi. Yürümeye devam etti köpekle beraber. Onlar ilerledikçe hiçbir şey değişmiyordu sadece yerin şekilleri farklılaşıyordu ama ona göre aynı tepeyi defalarca kez geçmişti. Bu tekrarların bir anlamı olmalıydı veya o kafayı yemeye başlamıştı. Her yeri aynı görmesinin sebeplerinden birisi bu olabilirdi.

Biraz daha ilerledikten sonra hava kararmaya yaklaşmıştı. Köpeği yanına aldı ve kısa bir ağacın altına oturdular. Hava serinlemeye başlamışken biraz dinlenmek iyi gelirdi onlara. Ağacın dallarından birkaç tane yaprak kopardı ve köpekle birlikte o yaprakları yemeye başladı.

Bu esnada bir zamanlar beyaz bir elbise giyen birisini gördüler. Daha doğrusu onu fark etmeleri köpeğin havlamaları sayesinde olmuştu. Adamın yanına doğru yürüdükleri zaman onu bir yerden tanıdığını fark etti ama nereden tanıdığını hatırlamıyordu.

Adamın yanına vardıkları zaman yırtılmış beyaz bir elbise giydiğini gördü onun. Siyah geniş bir şapka takıyordu ki o şapkayı da tanıyordu ama nereden tanıdığını hatırlamıyordu.

"Sen nereye gidiyorsun." diye sordu adam. Ancak beyaz elbiseli adam cevap vermedi.

"Sana sesleniyorum lütfen cevap ver bana."

"Lütfen yardımına ihtiyacım var!"

Beyazlı adam bir an durup adama doğru baktı ve gülümsedi ancak hiçbir şey söylemedi ve yürümeye devam etti.  Köpek ile birlite adamı takip ediyorlardı.

Bu esnada o adamın kim olduğunu ve bu ıssız çölde ne aradığını düşündü. Belki de o da benim gibi bir arayıştadır diye düşündü. "Hey sen eğer sende benim gibi arıyorsan onu beraber bulabiliriz."

Beyazlı adam tekrar durdu ve geriye doğru baktı artık gülümsemiyordu. "Sen bulabilirsin ama benim için çok geç. Ben ölümü bekliyorum."

"Neden ölümü bekliyorsun?"

"Ona ulaşmak için."

Ne diyeceğini bilemedi bir süre boyunca. Daha sonra aklına bir fikir geldi "Ölmeni istemiyorum ama bu senin kararın. Bana yardımcı ol, ona nasıl ulaşabilirim."

"Bu soruyu soruyorsan devam etme sen. Anlamamışsın demektir. Şu anda yürüdüğün her yol ona ulaşır. Attığın her adımda onu görmelisin, onu hissetmelisin. Eğer bunu yapamıyorsan dön geriye!"

Şimdi anlıyorum ben kaybolduğumu düşündüğüm için ona ulaşamıyorum. Eğer onun bir adım uzağımda olduğunu düşünürsem ona ulaşabilrim. Neden veya nasıl olduğunu anlayamıyorum ama demek istediğini anlıyorum. Biz biraz dinleneceğiz eğer ona ulaşacaksam dinlenmem gerekiyor. Sana iyi yolculuklar, umarım aradığın şeye gittiğin yerde ulaşabilirsin."

Beyazlı adam uzaklaşırken erkek köpeğe sarılıp sırtını küçük bir ağaca yasladı. Kızı bulacaksa dinlenmesi gerekiyordu. Dinlenmezse eğer ona hiçbir zaman ulaşamayabilirdi.


0/Post a Comment/Comments