Aşkın mezarı 3. Kitap 13. Bölüm distopya romanı

Erkek gözlerini açtığı zaman ilk gördüğü şey etrafını kaplayan altın sarısı kumlardı. İkinci gördüğü şey ise etrafında hiçbir şeyin olmamasıydı. Üçüncü olarak tam tepede olan güneşi görmüştü ve dördüncü olarak havanın sıcaklığını fark etmişti. Hava gerçekten çok sıcaktı.

Bir anlık şaşkınlığı üzerinden attıktan sonra neler olduğunu hatırlamaya başladı. Bir çöldeydi. Uzun zamandır bu çölde ilerliyordu ve bu ilerleme onu gerçekten çok yormustu. Ne doğru düzgün yemek yiyebiliyor ne de su içebiliyordu. Ancak devam etmesi gerekiyordu.

Neden devam etmesi gerektiğini hatırlaması biraz daha sürmüştü. Devam etmesi gerekiyordu çünkü sistem kızı kaçırmıştı ve onu sadece erkek kurtarabilirdi. Çölün diğer tarafına götürmüşler onu ve oraya gitmesi uzun zaman alacaktı. İkisini ayirabilmek için yapmıştı bunu. Aşkın koruyucularından sadece ikisi kalmıştı. Hepsi sistemle yapılan savaşta öldürülmüştü ve sistemi yenmek için tek şans onlardı artık.

Bu esnada erkek yerde üstüne uzandığı kumları üzerinden kalktı. Acaba neden yerde yatıyordu? Ne olmuştu ki ona? Sorularının cevaplarını hatırlaması daha uzun sürmüştü. En son hatırladığı şey çölde ilerlediğiydi. Daha sonra dengesini kaybettiğini hatırladı. Onun için oldukça zor olsa da devam etmeye çalışmıştı. Sonrasını hatırlamıyordu.

En garip tarafı ise hatıralarını parça parça gelmesiydi. Büyük ihtimalle fazla su içmediği için bayılmıştı. Çok su kaybetmesi de bayılmasının sebeplerinden birisi olabilirdi. Neden bayıldığı önemli değildi aslında önemli olan kalkıp devam edebilmesiydi ve topallayarak da olsa yürümeye devam etti.

Devam etmek zordu. Ucunda ona ulaşmak olmasaydı o an bırakabilir ve kendini kumlara atabilirdi ancak bu düşünce her ne kadar sıcak gelse de o yürümeye devam etti. Biraz daha ilerledi ve biraz daha.

Güneş batmaya yaklaşıyordu ve bu gecenin yaklaştığını gösteriyordu aslında. Gece daha serin olurdu ve gece ilerlemek çok daha hızlı olurdu bu nedenle. Ancak gece tehlikeliydi onun için. Gece olduğu zaman karşısına neyin çıkacağını bilemezdi ve bu büyük bir tehlikeydi. Güneş gitmeye biraz daha yaklaştığı zaman kumlara oturdu. Biraz dinlenmesi gerekiyordu belki biraz uyuması.

Uyuması fazla uzun sürmemişti. Hiçbir rüya gördüğünü hatırlamıyordu aslında sadece tekrar gözlerini açtığı zaman yüzünde ufak bir gülümseme vardı ve kendisi bile bu duruma şaşırdı. Biraz daha ilerledi ve biraz daha. Gece yürümek daha kolay olurdu hava biraz serinlemişti.

Biraz daha ilerlediği zaman hava tamamen kararmıştı ve gökyüzündeki yıldızları görebiliyordu. Beyaz ve kırmızı ayın ışığı yıldızlarla birlikte etrafını aydınlatıyordu. Biraz daha ileride bir ağaç gördüğü zannetti. Belki gerçek olmayan bir görüntü görüyordu ki bulunduğu şartları düşündüğü zaman bu oldukça normaldi. Ağacın yanına yaklaştığı sırada onun gerçek olduğunu düşündü. Çöldeki bir ağacın büyümek için suya ihtiyacı vardı demek ki orada su da bulabilirdi.

Ağacın yanına vardığında onun tahmin ettiğinden daha küçük olduğunu fark etti. Ağacın hemen yanında küçük bir su birikintisi vardı. Büyüklüğü birkaç adımı geçmiyordu ama o an bunu hiç umursamadı. Suyun temiz veya kirli olduğunu da hiç umursamadı ve içebileceği kadar su içmeye başladı. Avuçlarının arasına aldığı suyu içiyor ve sonra tekrardan avuçlarını suyla dolduruyordu. Bu şekilde devam ettikten sonra durdu ve matarasını souyla dolurmaya başladı. Acıkmıştı ve ağacın yapraklarını koparıp yemeye başladı. Yaprakların zehirli olup olmadığı umurunda değildi o anda. Bol miktarda yaprağı yedikten sonra sırtını ağaca yasladı. Bedenine bir rehavet çökmüştü. Uyku zamanı yaklaştığında böyle olurdu genelde. O ise etrafındaki tehlikeleri düşünmiyordu ve kendini rüya diyarında buldu.


0/Post a Comment/Comments