Aşkın mezarı 3 kitap 10. bölüm Distopik Roman

Etraftaki adamları farklı yönlere yönlendirdiler. Dikkat ettikleri en temel şey her grupta yaraları iyileştirmek için bir kişi, bir tane silah taşıyan ve bir tane insanları sakinleştirebilecek birisnin olmasıydı. Şehrin merkezi için ise daha kalabalık bir grup oluşturdular. Orada daha fazla yaşayan vardı ve bu daha fazla yardıma muhtaç anlamına geliyordu.

Erkek ve kız ayrılıp farklı yönlere gitmeyi bir an bile düşünmediler. Önlerindekilerle birlitke hızlı adımla ilerlerken erkek ve kız biraz geride kalıp konuşmayı tercih etmişti.

Önce kız başladı konuşmaya "Bu gün harika bir iş başardık. Onların yüzündeki bir anlık mutluluk her şeye değerdi bence."

"Kesinlikle öyle, özellikle o küçük çocuğun sarılmasını hiçbir zaman unutmayacağım."

"Umarım hep böyle kolay olur işimiz."

"Umarım öyle olur ama büyük ihtimalle planlarımızın dışında olaylar olacaktır."

"İkimiz beraber onların da üstesinden geliriz."

Bu esnada erkek kızın elini tutmuştu. O eli bırakmayı hiç istemiyordu. Sanki eli kızın elini tutmak için vardı, sanki elinin tek amacı oydu.

Biraz daha ilerledikten sonra yaralı kalabalıkla karşılaştılar. Bir çoğu saldırılardan kaçabilmek için binaların içine sığınmıştı ve kız yüksek sesle konuşmaya başladı "Korkmayın yardım etmek için geldik."

Yine yaralılarla ilgilenmeye başladılar. Etrafta ne kadar da çok parçalanmış ceset vardı, onları görmek bile acı veriyordu onlara. Hele yaralıların durumu daha vahimdi. Bir kolu kopmuş birisinin son nefeslerini verdiğini gördüler. Bir diğer taraftan etraflarında kurtarılamayan çok kişi vardı. İkisi de daha fazla şey yapabilmeyi istediler ama bunu yapmaya güçleri yetmiyordu.

Bu bölgeye daha yoğun saldırı olmuş diye düşündü erkek. Bunu yıkılan binaların sayısından, yerlerdeki parçalanmış cesetlerden veya yaralılardan çok rahat anlayabiliyorlardı.

Bu esnada ileriden onlara doğru yaklaşan bir grup siyahlı adam gördüler. Bunun olacağını biliyorlardı ancak işin önemli kısmı gelenlerin onların mı yoksa sistemin mi tarafında olduklarını bilmemeleriydi.

Siyahlı adamlar onların yanları geldikleri zaman bir süre boyunca bakıştılar sanki siyahlı adamlar ne söyleyeceklerini bilmiyordu. Siyahlı adamların yaklaşmasıyla yaralılar arasında bir korku oluşmaya başladı. Bunun olması çok normaldi sonuçta onlara bunca zararı verenler siyahlı adamlardan başkası değildi.

İlk konuşan erkek olmuştu "Neden geldiniz buraya?" Sesi sert ve ciddiydi.

Siyahlı adamlardan birisi bir adım öne çıkıp "Size katılmaya geldik." dedi.

En zor zaman gelmişti şimdi onların kimin tarafında olduklarını anlamaları gerekiyordu ve bunun için erkek onların düşüncelerine girdi. İlk siyahlı adamın düşüncelerindeki boşluğu ve kaybolmuşluğu hissetti ve bu duygu ona çok tanıdık geliyordu. İkinci siyahlı adamın düşüncelerinde sorgulamayı hisetti, sanki bunca yıl ne yaptığını anlamaya çalışıyordu sanki ilk kez soru soruyor gibiydi. Üçüncü siyahlı adamın düşüncelerinde sorgulamayı gördü ancak garip bir şey vardı. Düşüncelerinin bir bölümüne ulaşamıyordu sanki bir kapı vardı ve o kapıyı geçemiyordu. Bu sebeple biraz daha araştırmaya karar verdi. Sistem tarafından esir alınmışlığı gördü orada, sisteme olan nefret de gördü ama eksik olan bir şey vardı. Sanki özgürlük hissi eksikti. Biraz daha araştırdıktan sonra duyguların hep aynı olduğunu farketti. Duygularda hiçbir değişim olmuyordu ve bu normal bir durum değildi. Kafasını çevirip kıza baktı ve başını iki yana salladı.

Bunun üzerine kız "Onu yakalayın" diye bağırdı ve 3 kişi yanlarına gelip önce siyahlı adamın ellerini bağladı ve ardından onu uzaklaştırdılar. Erkek onlar giderken soğukkanlılıkla başını öne doğru eğmişti bu onun işini bitirin demenin bir diğer yoluydu aslında. Kalan siyahlı adamları yanlarına alıp kalabalığın yanına döndüler. İlgilenmeleri gereken daha çok kişi vardı ve zaman her geçen an azalıyordu.

0/Post a Comment/Comments