Aşkın mezarı 3. kitap 3. bölüm

İkisi birlikte şehre doğru yaklaşıyordu ancak bu yolculukları çok hızlı olmuyordu. Özellikle çevrelerinde olan patlamalar, karşılaştıkları siyahlı adamlar, kurtarmaya çalıştıkları yaralılar gibi sebeplerle sık sık yavaşlamak hatta durmak zorunda kalıyorlardı. İkisi de bu durumu sevmiyordu ama yapabilecek pek de birşeyleri yoktu. Aslında en fazla acele etmesi gerekenler onlar gibiydi ama acele etmek gibi bir şansları yoktu.

Birkaç tane daha siyahlı adam öldürdükten, birkaç parçalanmış beden gördükten sonra şehrin girişinden içeriye giriyorlardı. İlk gördüğü görüntüde bir grup siyahlı adam başka bir grup siyahlı adam ile çatışıyordu. Neden böyle bir şey olduğunu bilmiyorlardı ama tahmin etmek çok güç değildi. Bu savaşın biraz daha arkasında bir adam küçük bir çoçuğu kucağına almıştı. Adam topallayarak yürüyordu, kızın kolundan aşağıya doğru kan akıyordu ve ikisi uzaklaşmaya çalışıyorlardı.

Bir diğer tarafta ise orta yaşlı bir kadın yerde oturuyordu. Bir kolu ve ve bir bacağı kopmuştu. Bedenine takılı olan kolu ile bacağını yerine takmaya çalışıyordu. Büyük ihtimalle ne olduğunun farkında bile değildi.

Diğer tarafa baktıkları zaman siyahlı bir adam gördüler. Siyahlı adam karşısına dizdiği 3 kişiyi kurşuna geçiriyordu.

Bu esnada bombalar patlamaya devam ediyor ve gökyüzünü kaplayan siyah bulut giğderek büyüyordu. Erkek bir an için siyahlı adamların zihnine girdi. Daha sonra bir an boyunca onların zihinlerinde dolaştı. Silahını çıkardı ve bir grup siyahlı adamı oracıkta öldürdü. Kız anlamamış bir şekilde ona bakıyordu ve "Onlar kötüydü" dedi erkek.

Sağ kalan siyahlı adamların yanına gittikleri zaman erkek konuşmuştu. "İyi misiniz?"

"Fena değiliz. Neden kurtardınız bizi?"

"Artık bizim yanımızdasınız ve yardımınıza ihtiyacımız var. Şimdi siz sokakları dolaşın ve sokakları siyahlı adamlardan temizleyin. Yardıma ihtiyacı olanlarayardımcı olun. Tekrar karşılaşacağız."

Erkek konuşmayı bitirdiği zaman siyahlı adamlar ve onlar farklı yönlerde ilerlemeye başladı.Etrafta o kadar siyahlı adam vardı ki hepsini öldürmeleri mümkün değildi. Bunun yerine motorlarını bırakıp dikkat çekmemek için yürümeye başladılar. Bu sayede gölgeler arasında ilerleyebiliyorlardı. Birazdaha ilerledikten sonra bir binanın önüne geldiler. Binanın yarısı yıkılmıştı. Daha önce bu binadan şapkalı adamın yanına gittiklerini hatırladı kız ve binadan içeriye girdi. İlk önce şapkalı adamı bulmaları gerekiyordu.

Yıkılmış binadan içeriye girdikleri zaman kendilerini şapkalı adamla görüştükleri yerde buldular. İlk yaptıkları şey etrafa bakmak ve şapkalıyı aramak olmu ştu ancak onu ilk seferde göremediler. Bunun yerine rastladıkları ilk kişiye -ki o kişi olasılıkçı olmuştu- şapkalı adamı sordular ve "ileride solda" cevabını aldılar.

Biraz ilerleyip sola döndükleri zaman ilk odadan içeriye girdiler. Şapkalı adam orada başkalarıyla konuşuyordu. Onları gördüğü zaman yüzünde kocaman bir gülümseme belirmişti "Hoş geldiniz."

"Şimdi ne yapıyoruz? Dışarıda korkunç bir durum var. Siyahlı adamları durdurmamız gerekiyor."

"Şimdi biraz düşünmemiz gerekiyor. Onlarla mücadele edemeyiz buna gücümüz yetmez."

"Herkesi öldürüyorlar dışarda buna nasıl izin verebiliriz?"

"Elbette izin vermeyeceğiz. Şu anda ilk olarak bir araya gelmemiz gerekiyor. Böylece daha güçlü olucaz. Bunun yanında sistem her ne kadar güç kaybetsede hala çok güçlü ve onun kalan gücünü de kırmamız gerekiyor. Yeni bazı bilgiler var bunları sizinle paylaşacağım. Ancak bana biraz izin verin burada biraz daha işim var. Siz yandaki odaya geçin birazdan geleceğim bende."

Kız ve erkek şapkalı adamın bu sözleri üzerine hiçbir şey söylemeden odadan çıktılar ve yandaki odaya geçtiler.

"Nasıl böyle konuşabilir?" diye sordu kız sesi öfkeden titriyordu.

0/Post a Comment/Comments