Aşkın mezarı 2. kitap 40. bölüm

Hep birlikte merdivenlerden aşağıya doğru inmeye başladılar. Her adımları oldukça yavaştı ve dikkatliydi. Erkek ve kız en arkada ilerliyordu. Herkeste büyük bir heyecan ve bir parça endişe vardı. Ancak orada bulunan kimse korkmuyordu. İnandıkları bir doğru vardı ve o doğru için mücadele ediyorlardı.

Merdivenlerden indikten sonra bir koridor ile karşılaştılar. Koridorun sonunda iki tane nöbetçi kulubesi vardı ve kulubelerin içinde 4 tane siyahlı adam bekliyordu. En öndeki arkaya dönüp önce iki parmağını havaya kaldırdı daha sonra orada bekleyen siyahlı adam sayısını göstermek için 8 parmağını havaya kaldırdı. Herkes onun ne demek istediğini anlamıştı ve zaten sessiz olan ilerlemeleri çıt çıkmaz seviyesine yükselmişti.

Herkes aşağıya indiği zaman ki hala fark edilmemişlerdi erkek ve kız bakıştılar daha sonra kız iki tane keskin nişancının omuzundan tuttu ve zaman o an yavaşladı. Daha sonra keskin nişancılar ateş etmeye başladı. Her kurşun bir siyahlı adamın kafasına çarpıyor ve kurşun kafatasını delip geçtikten sonra siyahlı adamların beyninin parçaları kulübenin camlarına yapışıyordu.

8 tane siyahlı adamın yere yığılması fazla uzun sürmemişti ve kız zamanı normal haline getirdi. Bu esnada herbir kulübenin camların kurşunlar yüzünden delik değiş olmuştu ve geriye kalan bölümler ise kırmızıya bölünmüştü.

Biraz daha ilerlediklerinden karşılarında oldukça büyük bir metal kapı gördüler. Herhalde 3 kişi uzunluğunda ve 6 kişi genişliğindeydi kapı. Bir süre boyunca kapıyı açmaya çalışsalarda kapı hiçbir şekilde açılmıyordu. İçlerinden birisi ki kendisinin adı patlatıcıydı geri çekilmelerini işaret etti. Herkes onun ne yapacağını anlamıştı ve o hapının etrafına patlayıcıları yerleştirmeye başladı. Patlayıcılar yerleştikten sonra o da uzaklaştı ve ardından büyük bir gürültü duyuldu. Gürültünün hemen ardından bir toz bulutu heryeri kapladı.

Bir an için görüşleri toz yüzünden neredeyse sıfıra kadar azalmıştı. Bu esnada parçalanan metal kapının yere düşme sesi de bir süre boyunca yankılandı. Ancak kapının diğer tarafından mekaniz bir ses geliyordu ve hemen ardından kurşun sesleri duyuldu. Karşıdan gelen kurşunlar yüzünden bazı aşkın korucuları o an can verdi. Herkes bir anda bulabilecekleri heryere siper almıştı.

Birkaç an geçtikten sonra kapının diğer tarafından içeriye doğru gelen iki tane oldukça büyük makine gördüler ve makineler aralıksız olarak ateş ediyordu. Hiçbirisi saklandıkları yerden kafalarını kaldırmaya cesaret edemiyordu. Bir an için erkek ve kız bakıştılar ve kız tekrardan zamanı yavaşlattı. Bu esnada ikiside başlarını kaldırıp etrafı incelediler. Makineler 2 insandan daha uzundu ve omuzlarında roket atarlar vardı. Ayrıca ellerinde silahları bulunuyordu. Erkek hiçbir şey söylemeden karşılarındakinin bir makinemi yoksa başka siyahlı adamlar olup olmadığını anlamak istedi.

İki kişinin zihnini okuduğunu hissetti o an erkek. Birincisi nefretten başka hiçbir şey düşünemiyordu. İkincisi ise amaçsız gibiydi sanki. O an neden ateş ettiğini bilmiyor gibiydi. Düşünceleri takip ettikçe bu durumun yakın zamanda ortaya çıktığını anladı ve o andan sonra herşeyin onun için anlamsız olduğunu. Zihninden ona bir söz iletmek istedi ve "Bize ateş etme." dedi. "Biz senin yanındayız."

Erkek kıza baktığı zaman başını hafifçe aşağıya doğru indirdi ve tekrar saklandıkları yere geri döndüler. Zaman normale döndüğünde kurşunlar gelmeye devam ediyordu ve bazı aşkın koruyucuları o kurşunlara hedef oluyordu. "Onları bu şekilde öldüremeyiz." dedi erkek. "Patlatıcı sağdakine bütün patlayıcılarını atsın sen zamanı durduğunda. Belki ona zarar verebiliriz. Diğeri bizden birisi ama henüz farkında değil."

Bu sefer kız patlatıcının omuzundan tuttu ve zamanı yavaşlattı. Zaman yavaşladığında patlatıcı tüm patlayıcıları sağ taraftaki makineye doğru fırlatmaya başladı. Her patlayıcı onun elinden çıktığı anda yavaşlıyor ve aynı kurşunlar gibi ağır bir şekilde ilerliyordu.

Daha sonra kız zamanı eski haline getirdi ve birkaç ay sonra patlayıcılar patlamaya başladı. Peşpeşe gelen patlamalar makinelere yakın olan birkaç kişinin bir süre boyunca duymamasına sebep oldu. Aynı anda sağdaki makinenin parçalandığı ve yere düştüğünü gördüler. Soldaki makine ise ateş etmiyor ve bekliyordu.

Bir anlık sessizlikte hepsi yerlerinden fırladı ve ileriye doğru koşuşturmaya başladı. Bir tanesi parçalanan makinenin içinde birisinin olup olmadığını anlamaya çalışırken birkaç kişi onun ne olduğunu anllamaya çalışıyordu. Bu esnada erkek diğer makine ile zihinsel bir bağlantı kurmayı denedi ve "Teşekkür ederim." dedi ona.

Soldaki makinenin üst tarafındaki bir kapak açıldı ve orada bir tane siyahlı adam göründü. Herkes silahını ona doğrultup ateş etmeye hazırlandığı sırada erkek konuştu "O da bizden birisi. Sakın ateş etmeyin" dedi.

Makineden çıkan adam hızlı bir şekilde aşağıya indi ve dizlerinin üzerine çöktü ellerini kaldırıp. "Ellerini bağlayın ama sakın zarar vermeyin. Konuşacaklarımız" var dedi erkek. Ardından iki tane aşkın koruyucusu adamın ellerini bağladılar ve erkeğe doğru getirdiler.

"Neden bize ateş etmedin." diye sordu erkek sakin bir ses tonuyla.

"Bir süredir burada ne yaptığımı düşünüyordum. Siz kapıyı patlatıp içeriye girdiğinizde ateş etmeye başladım çünkü bize bunu yapmamız gerektiği söylenmişti ama neden ateş ettiğimi bilmiyordum. Sonra senin sesini duydum kafamın içindeydin sanki ve ben ateş etmeyi bıraktım. Sanki o an yaptığım herşey yanlıştı ve ben doğru olanı yaptığımı hissediyordum."

"Doğruyu söylediğini biliyorum. Şimdi neler olduğunu anlatayım sana sistem hepinizi kontrol altında tutuyordu ve düşünmeniz bile engelleniyordu. Bu kontrol zayıflamaya başladı ve sende düşünmeye başladın. Buradan çıkınca özgür kalacağını düşünüyorum ama her ihtimalle seni bağlamak zorundayız. Şimdi bize Beyaz Ayın nerede olduğunu söyle."

Siyahlı adam elini kaldırdı ve ileriyi işaret etti. İşaret ettiği yerde bir kapı vardı. "İçeride bir tankın içinde beyaz saçlı bir kadın var. Onun kim olduğunu neden orada olduğunu bilmiyorum. Kendisi tankın içinde uyuyor. Sanırım onu arıyorsunuz."

"Evet onu arıyoruz. Yardımın için teşekkür ederiz. İleride bizi bekleyen başka tehlikeler var mı?"

"Hayır, yok. Şimdi düşündüğüm zaman içimdeki o yabancı sesin fazla kendini beğenmiş olduğunu düşündüm. Ondan ne kadar nefret ettiğimi anlatamam size. Bir şey sormak istiyorum, eğer yaşadığım herşey sistemin bir oyunuysa gerçek nedir?"

"Gerçeğin ne olduğu anlayacaksın merak etme. Senin yaşadığın kafa karışıklığını bizde yaşadık. Şimdi bizimle beraber ilerle.

0/Post a Comment/Comments