Bir ölüm yazısı

Boş bir sayfaya bakıyorum yine. Ne yazacağıma dair bir fikrim bile yok. Genelde ne zaman beyeaz sayfa ile bakışsam ne yazacağıma dair bir fikrim olur benim ama şimdi hiçbir bilgim yok. Yazabileceğim cümlelerden korkuyorum bunun farkındayım ve bu yazmamı engelliyor. Aslında bu durumla fazlaca karşılaşmam. Bu yüzden ne yapacağımı, ne yazacağımı bilmiyorum. Birkaç şiir yazıyorum ama yeterli gelmiyor. Yazmak istediklerim ile kalbimden geçenlerin arasında büyük farklar olduğundan oluyor sanırım. Simsiyah cümleler yazmak isterken kalbim tam tersini yapmak istiyor. Beyaz olsun istiyorum kelimelerim.

Bu sebepten ötürü kalbimi mi beynimi mi dinleyeceğimi bilmiyorum. Şimdiye kadar hep kalbinii dinlemiş olan ben sanırım şu anda beynimi dinlemem gerekiyor. Onu da nasıl yapacağımı bilmiyorum açıkçası. Düşünsene kocaman evrenler yarattıktan sonra bir anda hepsinin yok oluşunu görüyorum. Hayallerime, umutlarıma bir anda kıyamet geliyor ve hiçbir şey kalmıyor. Bende bu enkazın orta yerinde oturuyorum.

Ne yapacağını bilemiyorum. En zor şeymiş sözünün arkasında durmak. En zor şeymiş içinden geçmek istediğin kapının bir anda yok olması. Zor şeymiş git demek. Belki de git demenin acısı vardır yüreğimde. Bilmiyorum bilmek dahi istemiyorum hatta. Şimdiye kadar hep bildim de ne oldu diyorum kendime. Ne anlamı var ki diyorum kendime. Bu yazının sert, sivri kelimelerle yazılmasını da istiyorum. Yazarken parmaklarımın paramparça olmasını da istiyorum ama keskin kelimelerin başkasına zarar verir diye yapamıyorum.

Aslında bu yazının bir gömme yazısı olmasını istiyorum. Şimdiye kadar hayallerimden çıkan herkese bunu yaptım ben. Bir yazı yazdım ve o hayallerimi toprağa gömdüm her seferinde. Bunu büyük kolaylıkla yaptım hatta belki yazmak zordu ama o yazıları hep yazdım. Şimdi yazamıyorum ama. Bir gün mezarından çıkarsa diye yapamıyorum bunu. Hayallerin zombisi olmaz belki ama ben o hayallerimi öldürmek veya gömmek de istemiyorum. En zor şey de bu sanırım. İnsanın hayallerini öldürmesi zor gerçekten. Kendi hayallerini elleriyle öldüren birisi katil mi olurum diye soruyorum kendime.

Aynı zamanda hayaller tek bir sebepten dolayı ölmek bunu çok iyi biliyorum. İki kişi gereklidir bir hayali öldürmek için. Katil kalbe bıçağı saplayan mıdır yoksa huzur içinde ölsün diye o bıçağı yerinden çıkaran mıdır? Veya zaten ölmek üzere olan bir hayale ötenazi yapmak katillik midir? Eğer öyleyse neden kendimi katil gibi hissediyorum?

Sanırım ne yapmam gerektiğini biliyorum. Kaybettiğim hayalim için bir mezar kazacağım sonra onu oraya gömeceğim. Belki daha sonra çiçeklerle süslerim etrafını, güzelleştiririm. Oraya gittiğimde gözyaşımı dökerim belki. Sonrasını bilmiyorum. O mezarı ne kadar daha ziyaret ederim. Kalbimdeki acı devam ettikçe giderim büyük ihtimalle. Acımı arttırmak için yaparım bunu hatta. Bir hayal de olsa vedalar her zaman zordur benim için.

Bu bir mezar yazısı olacak. Mezarın kenarında mermere oturup yazacağım hatta. Sonra yazdıklarımı da mezarın içine atacağım. Sonra gideceğim, nereneye veya ne şekilde bilmiyorum ama gideceğim. Bu yazı son olacak. Devamı olmayacak, kalbimi de söküp atacağım mezarın içine. Sonrasını bilmiyorum, sonrasının önemi yok. Artık yok. Ben farkında bile olmadan hayalim ölmüş çoktan. Katili kim bilmiyorum, zaten önemi yok artık bunun.

Sanırım gitme zamanım geldi. Her şey için teşekkür etmeliyim, güzel olan her bir an için, geçirdiğim her bir salise için belki. Cümlelerim sona geldiğine göre gidiyorum şimdi.

Hoşçakalın...

0/Post a Comment/Comments