Aşkın mezazrı 2. kitap 34. Bölüm

Biraz daha ilerledikten sonra yanyana yürümeleri imkansız hale gelmişti ve köprünün sonu hala görünmüyordu. Bazı yerlerde yürümeleri o kadar yavaşlıyordu ki bastıkları gerek köprü parçaları kopuyor gerekse düşmemek için büyük bir çaba sarfediyorlardı. Bu sebeple yürüme hızları da oldukça yavaşlamıştı. İkiside mücadele etmekten yorgun düşmeye başlamışlardı. Ancak ne zaman durmak isteseler birbirinin gözlerinin içine bakıyor ve devam ediyorlardı.

Sadece bir ayak basacak kadar köprü kaldığı zaman bir an için durdular.

"Buradan nasıl geçeceğiz? diye sordu kız.

"Bilmiyorum ama oldukça zor olacak. Düz ilerleyemeyiz sadece yan dönerek ilerleyebiliriz."

"Yine de çok zor olacak gibi gözüküyor."

"Başarabiliriz bunu biliyorsun."

"Evet biliyorum, bizim beraber başaramayacağımız bir şey yok."

Erkek önde kız ise onun hemen yanında ilerlemeye başladılar. Yolun bazı bölümlerinde ayak tabanlarının yarısı bile köprüye değmiyordu. Bu zamanlarda yürümekte oldukça zorlanıyorlardı. Ancak diğerinin gözlerinin içine bakmak onlara yeteri kadar sebebi veriyordu ve devam ettiler.

Öyle bir noktaya gelmişlerdi ki ki artık köprünün kalınlığı ince bir ip halini almıştı. Yıkılan parçanın diğer tarafında diğer tarafında ise biraz daha kalın bir parça vardı. Aradaki boşlupun uzunluğu en fazla 30 adım kadardı. İlk önce ikiside karşı tarafa atlamayı düşündü ancak atlamak onlar için kolay olmayacaktı.

"Ben atlayacağım ilk önce ve daha sonra sen atlayacaksın." dedi erkek.

"Hayır, yapamam. Önce benim atlamam lazım. Senin başına bir şey gelmesine dayanamam ben."

"Aynısı senin başına gelse ben ne yaparım sanıyorsun. Önce ben atlayacağım."

Kız tam cevap vermeye yeltenmişti ki erkek ileriye doğru zıpladı ve ayakları köprünün zeminine değdi. Ancak dengesini sağlamakta oldukça zorlanmıştı. Bu esnada kızın ağzından kesik bir çığlık yükseldi. "İyiyim ben" diyerek cevap verdi erkek.

Birkaç an sonra kız da ileriye doğru sıçradı ve sadece sağ ayağı zemine değdi. Diğer ayağı boşlukta kaldı ve erkek onu omuzundan tuttu. Yere çömeldi bu esnada ve kızın elini yakaladı. O kadar kötü bir durumdaydılar ki erkek kızı tutmakta zorlanıyordu. İşin kötü tarafı ise kız boşlukta sallanırken erkeğinde onunla birlikte boşluğa doğru yaklaşmasıydı. Eğer onu bırakmazsa kendisi de düşecekti.

"Beni bırak." dedi kız.

"Bunu yapamam asla."

"Bırakmazsan sende düşeceksin ama."

"Umurumda mı sanıyorsun benim?"

"O zaman aşkı kim bulacak?"

Kız güçlü görünmeye çalışıyordu ama erkek onun aksine paramparça olmuş gibiydi. Kızı kaybetme düşüncesi damarlarında dolaşıyordu sanki ve o düşüncenin değdiği heryer yanıyordu.

"Sensiz aşkı bulamam ben!"

"Böyle söyleme lütfen. Aşağıda ne olduğu bilmiyoruz. Tekrar buluşacağız biz ve bana söz ver devam edeceğine dair."

Erkek kızın gözlerinin içine baktı ve onu yukarı doğru çekmeye çabaladı. Ancak gücü yetmiyordu.

Kız "Hoşçakal" dediği sırada erkeğin elini öptü. Dudaklarını onun teninden çektiği zaman elini ısırdı ve erkek istemsiz bir biçimde elini serbest bıraktı. Kız ise boşluğa doğru düşmeye başladı. Kısa bir süre sonra karanlığın içinde kaybolduğu sırada erkek olduğu yerde kıpırdamadan kalmıştı ve gözlerinden süzülen damlalar zifiri bir siyahın içinde kayboluyordu.

Bir süre sonra erkek oturmaya karar verdi. Ne yapacaktı şimdi? Onun peşinden atlayabilirdi ama ne anlamı vardı ki bunun? Onun dediğini yapıp yoluna devam edebilirdi ama onun da anlamı yoktu. Hem atlarsa onu bir daha göremezdi ve bunu istemiyordu. Kararsızlığının büyüklüğü o an için evrenden daha büyüktü sanki.

Birkaç an sonra atlamaktan vazgeçti ve devam etmeye karar verdi. Ancak o her ne kadar bunu istese de bedeni bu isteğe cevap vermiyordu sanki. Ancak gözlerinden damlalar düşmeye devam ediyordu. Yine de o yürüdü, istemeye olsa da ileriye doğru attığı her adımda geriye baksa da devam etti.

Yolun devamında yürümek çok daha kolaydı ama onun için orada attığı birkaç adım hayatı boyunca yaptığı en zor şeydi. Onu bırakıp gitme düşüncesi vardı hele onun başına geldiğini bilmiyordu ve bu yüzden tüm gezegeni sırtında taşıyormuş gibi hissediyordu. Hele onun başına bir şey gelme düşüncesi vardı ki onu ölüme bir adım daha yaklaştırıyordu sanki bu düşünce. En kötü tarafı ise devam etmek zorunda olmasıydı. Belki onu tekrar görebilirdi ama bunun ne kadar düşük bir ihtimal olduğunun farkındaydı. En zoruydu onu sonsuza kadar kaybettiğini düşünmek ama devam etmesi gerekiyordu.

0/Post a Comment/Comments