Aşkın mezarı 2. kitap 38. bölüm

Sanki şapkalı adam yerinden hiç kımıldamamıştı. Once şey olmuş, yaşanmıştı ama şapkalı adam aynı yerde aynı şekilde oturuyordu. Tek değişen şey ise yüzündeki ufak bir gülümsemeydi ki onu pek gülümserken görmemişlerdi.

"Lütfen oturun" dedi şapkalı adam. "Konuşacaklarımız var."

İkisi birlikte bir diğer koltuğa oturdular. İkisi de tek kelime söylemeden şapkalı adama bakıyorlardı.

"Öncelikle ikinizi de tebrik ederim. Harika bir iş başardınız. Sayenizde aşk tekrardan yaşayacak ve bu inanılmaz bir şey. Size neler yaşadığını sormuyorum çünkü buna vakit yok. Artık zaman bizim için çok hızlı işleyecek. Aşkı uyandırdığınızı da tahmin ediyorum. Siyah ayda uyandığına göre diğer aylara neler olduğunu öğrenmemiz gerekiyor ve onları kurtarmalıyız. Bu oldukça zor olacak çünkü çok özel yerlerde korunuyorlar ve güvenlik oldukça sıkı olacak. Onları kurtarma planlarını daha sonra yapacağız zaten. Ancak şu anda önceliğimiz sistem bize karşı bir savaş başlatmış durumda ve bizim zarar almadan bu savaşı atlatmamız lazım. Elbette sisteme verebileceğimiz kadar zarar vermeliyiz. Siyah ayın uyanması ile birlikte sistemin kölelerinin bir kısmı da uyandı ve her şeyin farkına vardıklarını tahmin ediyoruz. Eğer böyle olursa işimiz kolaylaşacaktır." Şapkalı adam oldukça sakin bir tondan konuşsada sesindeki heyecanı ikisi de anlamıştı. Bu heyecan ikisini de cesaretlendirmişti.

"Ne zaman başlayacağız?" diye sordu erkek. Sabrsızlığı gözlerinden okunabiliyordu.

"Birazdan ihtiyarlar buraya gelecek. Daha sonra aşkın koruyucularını kuran kişi gelecek. Biz kendisine başkan diyoruz. Sizinle tanışmak için sabırsızlanıyor."

"Biz de sabırsızlanıyoruz aynı şekilde."

"Birazdan gelir buraya. Kafanızdaki soruları ona sorabilirsiniz."

Bir süre boyunca beklediler. Bu zaman diliminde hiç konuşmadılar sadece el ele tutuştular. Başka bir insanın elini tutmanın bu kadar iyi gelebileceğine inanmakta zorlanıyordu ikisi de. Sanki derilerinden geçen bir enerji vardı. Erkek bu enerjinin gücünü merak etti. Kız ise bu enerjinin nasıl olduğunu düşünüyordu.

Aradan bir kaç an daha geçti. Bir kaç andan sonra bir kaç an daha geçti. Bu arada birbirlerinin elini daha sıkı tuttular.

Birkaç an daha geçtikten sonra içeriye uzun saçlı bir erkek girdi. Orta yaşlarının sonlarında diye düşündüler onu görünce. Yüzü kırışmaya başlamış saçlarının üst kısmı ise büyük oranda dökülmüştü. Gri saçları ve yüzündeki kırışıklıklar yaşı hakkındaki diğer ipuçlarıydı.

"Hoşgeldin Başkan" dedi şapkalı adam. "Çok uzun zamandır sizi bekliyorduk."

"Doğru zamanda gelmek gibi bir huyum vardır o yüzden bekledim. Aslında gerçeği söylemek gerekirse onları bekledim." kız ve erkeği işaret ederek.

"Sizi kurucumuz ile tanıştırayım. İstediğiniz yere oturabilirsiniz başkanım."

Şapkalı adam sözlerini bitirdiği zaman kurucu bir diğer koltuğa oturdu ve ikisine bakıp gülümsedi. "Tahmin ettiğimden daha güzelsiniz. Bu görüntü binlerce yıl beklemeye değdi sonuçta."

"Bizi nasıl tahmin edebildiniz? Aşkı arayacağımızı, onu mezarından çıkarabileceğimizi?"

"Size biraz nasıl olduğunu anlatayım. Hayatta herşey olasılıklardan ibarettir. Eğer olasılıkları bilirseniz nelerin olacağını tahmin edebilirsiniz. Bunu aklınızda tutun. Bir diğer taraftan tüm canlı davranışlarıda uzun vadede tahmin edilebilir. Sadece bu tahminleri olasılıklarla birleştirmeniz gerekiyor. Bu hesaplamalara göre sizin geleceğinizi biliyorduk. Sadece neye benzediğinizi, nasıl göründüğünüzü bilmiyorduk ancak bunun bir önemi yoktu. Aşkın koruyucularını kurarken her zaman aralığında sizin gibi başkalarını araştırdık. Bu sayede siz geldiğiniz zaman sizi bulacaktık. Elbette her türlü başka ihtimalin olma olasılığı da vardı bunu da gönderdiğimiz mesajlarla size ilettik ve nasıl kurtulabileceğinizi anlattık. Elbette bu planın gerçekleşmeme olasılığı da vardı. Bu durum için ikinci ve üçüncü planları da yaptık."

"Biz kaçıncı plandayız."

"Bunu bilmek size hiçbir şey katmayacaktır. Sonuçta her plan kendi içinde birçok parçadan oluşuyor."

"Hala bilmediğimiz çok şey var."

"Bazen bilmenin zamanı gelmemiştir. Bazen ise bilmek istediğinizi anlayamazsınız o sizin tam önünüzde olmasına rağmen."

"Bundan sonra ne yapacağız?"

"Bundan sonra sistemi yok etmeye çok yaklaştık ve onu yok edeceğiz. Elbette bu bir anda olmayacaktır. İlk önce diğer ayları bulmalı ve yapabiliyorsak onları uyandırmalıyız. Şu anda bize karşı bir soykırım başlamış durumda ve bu esnada sistem bizden diye birçok masumu öldürecek. Sistem için basit sayılardan ibaret tüm yaşamlar. Bu yüzden onu durdurmalıyız. Siyah ay uyandığına göre bazıları sistemin kontrolünden çıkacaktır. Onları da yanımıza alarak ilk dalgayı durduracağız ve bu esnada aynı zamanda diğer ayları da bulacağız."

"Nerede saklanıyor onlar?"

"Yerlerini bilmiyoruz ama siyah ay bulmamıza yardımcı olacaktır. Bulduğumuz zaman ise tüm gücümüzle saldıracağız. Şu anda kendini gizleyen başka arkadaşlarımızda var. Unutmayın sistem tamamen matematiksel hareket eder. Ancak yaşam matematikten ibaret değildir. Bunu ona göstermemiz gerekiyor. Şimdi izninizi istiyorum yapacak çok işim var ve tekrardan teşekkür ederim yaptığınız her şey için."

Kuruyu geldiği gibi hızlı adımlarla odadan çıktıktan sonra geriye üçü kaldı. Şapkalı adam "Şimdi biraz dinlenin isterseniz. Gücünüze çok ihtiyacımız olacak. Bende çıkıyorum şimdi sizde uzanın isterseniz."

Şapkalı adamda hızlı adımlar odayı terk ettiği zaman erkek ve kız bakışırken buldu kendilerini. Önce ikisi gülümsedi. Birkaç an geçtikten sonra gülümsemeleri büyüdü ve dudakları tekrardan birbirine değdi.

Dudakları birbirine değdiği zaman ikisi bir olduklarını hissetti. Sanki yaşam dudaklarından birbirine doğru akıyordu. İkisi de gözlerini kapattılar. Ellerini birbirlerinin bedeninde dolaştırdılar. Bedenleri birbirlerinin etrafında yavaşça dolaşırken ikisi de o an aradıkları her şeyi bulduklarını düşünüyordu. Yanmaya başladıklarını hissettikleri sırada üzerilerindeki elbiseleri çıkarmaya başlamışlardı. Artık elleri elbiselerin içindeki tene değiyor ve bu yangınlarını daha da büyütüyordu. Birbirlerini keşfetmek sanki galaksideki yeni bir gezegeni keşfetmek gibiydi ve o gezegendeki en ufak bir detayı bile öğrenmek istiyorlardı.

Parmakları birbirinin bedeninde dolaştıkça yangın daha büyüyordu. Artık elbiselerini çıkarmanın da bir anlamı kalmamıştı. Bu yüzden kız erkeğin kucağına oturdu ve yeni gezegeni keşfetmeye devam ettiler.

Bir an için nefes almak için ara verdiklerinde "Seni seviyorum." dedi erkek. "Aşkı seninle öğrendim ben."

"Ben de seni seviyorum. Benim için aşk sensin."

"Bizim dinlenmemiz gerekmiyor muydu?"

"Kendimi hiç bu kadar dinlenmiş hissetmemiştim desem."

"Bende aynısını söylerdim ama haklısın biraz dinlenelim."

"Gözlerine baktığımda orada tüm gökyüzünü görüyorum biliyor musun?"

İkisi son bir kez daha dudaklarını birbirine değdirdikten sonra ikisi de elbiselerini giydi ve kız erkeğin hemen yanına oturdu. Başını onun omuzlarına yasladı ve ikisi de gözlerini kapattı.

0/Post a Comment/Comments