Aşkın mezarı 2. kitap 33. bölüm

Aslında gece boyunca birçok kez uyanmıştı erkek ama gözlerini açıp kızı yanında gördüğünde tekrardan uykuya dalmıştı. Aslında uyumak anlamsızdı onun için sadece bedensel ihtiyaçları için uyuyordu. Hem onun yanında uyumakda ona güzel geliyordu. Bu nedenle uykuya direnmedi hiç. Tadını çıkarmaya çalıştı her defa uyandığında. Hala nasıl ölmediğini anlayamıyordu. Belki de ölmüştü ve istediği herşeyin olduğu başka bir yerde bulmuştu kendini.

Kız uyandığında sabah olmuştu çoktan hatta öğle yaklaşıyordu. Gözlerini açtığında ilk olarak erkeğe baktı ve onun uyuduğunu gördüğünde rahatladı bir parça. Uyanma zamanları gelmiş olmalıydı ve erkeği omuzlarından hafiçe sarstı. Ancak uyanmadığını gördüğü zaman dudaklarını ona doğru yaklaştırdı ve dudakları tekrardan birleşti. Erkekde tam da bu anda uyandı ve gözlerini açmadan bir süre boyunca öpüştüler.

"Hadi uyanma zamanımız geldi."

"Keşke biraz daha kalabilseydim bu şekilde."

"Kalkmamız gerektiğini biliyorsun. Hem şapkalı bekliyordur bizi."

İkiside yataktan çıkıp içeriye gittiler. Tahmin ettikleri gibi şapkalı adam onları bekliyordu "Günaydın ikinize de."

"Sana da günaydın. Şimdi neler yapıyoruz?"

"Uykunuzu almanızı bekledim. Biliyorsunuz şimdi yorucu ve uzun bir yolculuğunuz olacak Aşkın mezarına gideceksiniz bugün ve daha öncede dediğim gibi bu çok kolay bir yolculuk olmayacak."

"Peki oraya nasıl gideceğiz?"

"Aşkın mezarı siyah ayda bulunuyor. Oraya gitmek kolay ama içeriye girmek oldukça zor."

"Konuşmuştuk bunları zaten hadi gidelim."

"Önce bir şeyler yemelisiniz. Yemekten sonra gideriz."

İkisi birlikte yemeklerini yemeye başladılar. Aslında yemekde uyku gibi önemsiz şeyler listesinde üst sıralarda yer alıyorlardı ancak siyah ayda yemek bulamayacakları düşünerek ikiside yemeklerini bitirdiler.

"Şimdi hazırız!"

"O zaman beni takip edin. Şu kapıdan çıktığınızda siyah ayda bulacaksınız kendinizi. Siyah ayın içinde bir yerde olacaksınız ve oradan derinliklere doğru ilerlemeniz gerekecek. Nelerle karşılaşacağınızı bilmiyorum ama ne ile karşılaşırsanız karşılaşın onları aşacağınıza inanıyorum."

"Galiba bundan sonra yalnız olacağız."

"Evet, bu ikiniz için bir yolculuk olacak. Bu arada yaşlılar uyandı ve sizinle tanışmak için sabırsızlanıyorlar."

"Bizde sabırsızlanıyoruz. Görüşmek üzere." erkek konuşurken yeni öğrendiği bir kelimeyi daha kullanmıştı. Kız ile beraber kapıdan çıktıkları zaman kendilerini loş bir odada buldular ve karşılarında eski demir bir kapı bulunuyordu.

"Sanırım buradan devam etmeliyiz." dedi kız ve kapıyı açıp diğer tarafa geçtiler. Karşılarında uzun, karanlık bir koridor bulunuyordu ve koridorda ilerlemeye başladılar.

Koridorda biraz daha ilerledikten sonra bir merdiven ile karşılaştılar ve beraberce merdivenden aşağıya doğru inmeye başladılar. Her iki merdiven sırası bir kat diye düşündü erkek ve bu şekilde 7 kat indiler. En son kata geldiklerinde bir kapı ile karşılaştılar ve kapıyı açıp içeriye girdiler.

Kapının diğer tarafında iki tarafı boşluk, taştan yapılmış bir köprü gördüler. Ancak bu köprü büyük oranda yıkılmıştı ve onlar köprüden geçmeleri gerekiyordu. Kız başını köprüden aşağıya doğru eğip yüksekliği anlamak istediği zaman zemini göremediğini fark etti. Ayrıca köprünün sonu da gözükmüyordu. Onlar için oldukça zor bir yol olacaktı.

İkisi beraber çoğu yıkılmış köprüde ilerlemeye başladılar. Başlangıçta ikisi yan yana rahatça yürüyebiliyorlardı ancak biraz ilerledikten sonra yürümeleri zorlaşmıştı. Hele kızın bastığı yer aşağıya düştüğü zaman işlerinin ne kadar zor olduğunu anladılar. Bu sebeple birbirlerinin elini tuttular her ihtimale karşılık. Birisi düşerse diğeri onu kurtarabilirdi. Bu esnada erkek kızın düşmesi durumunda ne yapacağını düşünüyordu ve o an içindeki bir ses kızın peşinden atlaması gerektiğini haykırıyordu. Onsuz yaşamanın ne anlamı olabilirdi ki?

0/Post a Comment/Comments