Aşkın mezarı 2. kitap 22. bölüm

Tekrardana kırmızı aya döndükleri zaman hızlı bir şekilde cam odadan çıktılar. Zamansız onları bekliyordu. Bu sefer ilk konuşan kız olmuştu "Tüm aşk hikayelerinin sonunun kötü biteceğini düşünüyordum."

Zamansız hiç zaman kaybetmeden cevap verdi "En sevdiğim hikayelerden birisi bu benim. Elbette her aşk hikayesi kötü bitmiyor. Bu benim en sevdiklerimden bir tanesiydi."

"Ancak biz aşkın hep kötü biteceğini düşünmeye başlamıştık."

"Şunu anlamanız lazım, aşkın sonucu önemli değildir. İzlediğiniz hikayelerde hiçbirisi onun için katlandıklarından pişman değildi. Yine olsa yine aynısını yaparlardı. Aşk bir yolculuktur sonuç değildir."

"Peki ya şimdi nereye gideceğiz."

"Şimdi benim en sevdiğim hikayelerden birisine gideceksiniz. Bu hikayeyi aşk hakkında yazılar yazan bir adamı incelerken buldum. Adamın sağlık sorunları var ve gerçekten ciddi sorunlar bunlar. Yazmaya da bu zamanlarda başlamıştı ve sonrasında yazıya sığındı hep. Bir arayıştaydı o ama neyi aradığını bilmiyordu. Gideceğiniz zamanda erkeği birisi ile konuştuğunu göreceksiniz ancak orada başka kimse yok. Sadece erkek olacak orada bu yüzden belki sen onun zihnine girerek neler hissettiğini anlayabilirsin. Hazırsanız içeriye girin ve onun hikayesini seyredin."

Erkek ve kız tekrardan cam odaya girdiler. Konuşmadılar ama konuşmanın anlamsız olduğunu düşünüyorlardı ikisi de. Bir an kadar sonra bir evin en üst katındaki balkondaydılar. Uzun saçlı bir erkek balkonda beyaz bir sandalyeye oturmuştu ve bir başkasına ayaklarını uzatmıştı. Daha önce dinlemedikleri bir şarkı çalıyordu ve erkek bir anda doğruldu.

"Sen gerçekmisin?" Uzun saçlı erkek konuşurken şaşkınlık içindeydi. Erkek ise onun zihnine girmişti ve onun siyah saçlı bir kızı görmüştü orada. O kız gerçek miydi bilmiyordu. Uzun saçlı erkek ise konuşmaya devam ediyordu "Seni bulabilecek miyim bir gün?

Siyah saçlı kızın verdiği cevap ise uzun saçlı adamı bitirmişti sanki. Kız "Hayır, beni bulamayacaksın ama ben başka bir zamanda başka bir evrende varım ve senin beni beklediğin gibi bende seni bekliyorum" demişti. Uzun saçlı adam ise bu sözün üzerine balkonun pervazına çıkmıştı. Atlasaydı ölürdü, 4. kat ölmek için yeterli olmalıydı.

Daha sonra kız adama sarılıp onu balkonun pervazından aşağıya indirdi. Ona yaşamasını söyledi ardından ve öpüştüler sonra kız gitti. Erkek ise beyaz bir kağıda yaşadıklarını yazmaya başladı. Demek ki her şey bu şekilde başlamıştı. Her şey gittiği zaman o yazıya tutunmuştu.

Daha sonra erkek kıza gördüklerini anlattı ve bir an kadar sonra başka bir yerdeydiler. Erkek bir yazı yazıyordu. Yazının başlığı "Adım yalnızlık olsa" idi. İkisi beraber adamın yazısını okudular.

"Oysa ben kapatmıştım kendimi. Kimseyle konuşmuyordum bu yüzden. Yapabilseydim bir çınarın gölgesine saklanır ve bir daha çıkmazdım oradan ama yapamadım. Bu yüzden kilitledim kalbimin kapılarını. Pencerelere tahtalar çaktım, kapıyı zincirledim kimse gelemesin diye. Kendi başıma kalırdım hep. Bu yüzden o da gelemeyecekti ama zaten inancım kalmamıştı olasılıklara. İhtimaller kalmayınca olmuyor, yapamıyor insan. Karanlık bir odadasın ve dışarıya çıkamıyorsun. Kimse yanına gelemiyor senin. Öyle ki gölgen bile terk ediyor seni.

Yalnızlığın kelime anlamını boş verelim şimdilik ve biraz da yalnızlığı inceleyelim. Yalnızlık etrafında kimsenin olmaması değildi aslında. Yalnızlık yanına gelecek kimsenin olmamasıydı. Tek kişilik bir ömürdü yalnızlık. Bende yalnızlığa gömmüştüm kendimi. Zaten kimsede gelmedi. Kimse gelip kapımı bile çalmadı. Oysa eskiden insanlarla doluydu yüreğim. Gelenler giderdi bir süre sonra ama başkaları geldiği için sorun olmazdı. O zamanlar kimsenin hayatımda kalmamasını yalnızlık sanırdım ama yanılmışım. Yalnızlık kimsenin gelmemesiydi aslında.

Mesela bir gün gelse birisi ve kapımızı çalsa. Ben yanlış gelmiştir diye kıpırdamasam ama o tekrar çalsa. Sonra kapının yanına gidip kim olduğunu ve ne istediğini sorsam. Çay içmeye geldim dese bana. Çay bayatlamış desem ona, çay günlerdir demleniyor. O önemli değil dese bana. Bahane arıyoruz ya hep bu sefer ona çay zaten bitmişti desem. O ise tekrardan demlersin dese bana o güzel sesiyle. Bahane aramaya devam edip ama hiç çayım kalmadı diye bir yalan uydursam ona. Çayını ben getiririm dese mesela. Ben kapıyı açıp açmama arasında kalsam ama söyleyecek bir yalanım da kalmasa.

Kapıyı açamam desem ona. Gülümsese. Ben burada hapisim desem ve o gülümsemeye devam etse. O gülümsediği zaman aydınlansa karanlık odam ve ben onu merak etsem. Neye benzediğini, nasıl göründüğünü merak etsem. Sonra kapıyı açamam, attım anahtarı desem ve o kapının kilidini açıp içeriye gelse. Hiçbir şey söylemeden mutfağa gidip çay demlese mesela. Kendi evi gibi hareket etse yüreğimin içinde. Sanki beni yıllardır tanıyormuş gibi baksa bana. Onu yeni tanımama rağmen yıllardır beni izliyormuş gibi konuşsa.

Sonra çayımızı içsek ve o ayağa kalkıp burayı temizlemek lazım dese. Elimden tutum beni kaldırsa ve içeriyi temizlemeye başlasak. Pencerelere çaktığım tahtaları söksek beraber. Sonra yine çay içsek. Yaşadığım her şeyi ona ulaşabilmek için yaşadığımı düşünsem ve şükretsem çektiğim tüm acılara.
Sonra o gelse, elimi tutsa ve ben gitmeyeceğim dese." 

Hayaller çok garip aslında. Yüreğimin içine hapsetmişim kendimi ve bu karanlık dünyamda tek başıma kalmışım. Yalnızlığın kelime anlamının çok ötesini öğrenmişim bu evde ama bir gün oluyor ve birisi geliyor. Kapıyı çalmıyor ama. Kapıyı çaldığı zaman ne olacağını bilmiyorum. Zaten çalmıyor kapımı ama evimin, yüreğimin etrafında dolaşıyor. Öyle ki onun içeriye gelmesini istiyorum ama kapıları açacak cesaretim yok. Kapıları açtığımda yine canım yanarsa daha fazla dayanamayacağımı düşünüyor. Keşke kapıyı çalsa diyorum hatta. O kapıyı çalsa ve çay istese benden. 

O kapıyı çalsa ve içeriye gelse. Sonra ezberlediğim tüm cümleleri unuttursa bana. İyi ki varsın dese mesela. 

Kalbimin kapıları kilitledim ben, pencerelere tahtalar çaktım. Bir zamanlar cümbüş yeri olan yüreğimi susturdum. O kadar susturdum ki yazı bile yazmadım. Yazmamak işkenceydi benim için ve yalnızlığım için bunu bile göze aldım. Ancak şimdi o kapının etrafında dolaşıyor ve ben onu içeriye almak istiyorum. Acaba gelip kapıyı çalacak mı? Yoksa sessizce gidecek mi yüreğimin kıyılarından. Bilmiyorum ve bu bilinmezlik benim canımı yakıyor. Belki de ismimi değiştirip yalnızlık yapmalıyım. Damarlarında yalnızlık dolaşan birisinin yapabileceği fazla bir şey yoktu aslında. "

Bir an kadar sonra başka bir yerdeydiler.

İkisi de şaşkınlık içindeydi. Erkek "Demek ki yalnızlık böyle bir şeymiş!" dedi ve yeni gittikleri zamanda erkeği bilgisayarının başında gördü. Bu sefer birisi ile konuşuyordu. Onların yazışmalarını okudular bir süre boyunca. Bir kızla yazışıyordu ve kız onun yazısını okumuştu. Aradan 3 gün geçmişti yazıyı yazdığı andan itibaren. Kızda erkekde aynı hastalığa sahiptiler. Aynı doktora gidiyorlardı ve aynı ilacı kullanıyorlardı. Kızın ise ilacı bitmişti. Daha sonra ise buluşmak üzere sözleştiler. Uzun saçlı erkek kızıl saçlı kıza ilaç verecekti.

Bir an kadar sonra başka bir yerdeydiler. Etrafı inceledikleri zaman eski bir çeşme gördüler ve denizi. Denizin karşı tarafında ise başka bir kıta vardı. Erkek kızı bekliyordı. Kız sarı bir arabadan indi ve erkek onu karşılamaya gitti. Kıza sıkıca sarıldı ve daha sonra oraya yakın bir yerde oturdular. Yazı hakkında konuştular.

Erkek ve kız karşılıklı olarak oturmuştu. Yazı üzerine konuşuyorlardı başlangıçta daha sonra konu yalnızlığa geldi ve ikisi de kendi yalnızlıklarını anlattılar. Bu esnada erkek ikisinin de zihinlerine girmişti ve neler düşündüklerini araştırıyorlardı. Konu değişmeye devam etmişti ve sıradaki konu "aşk"tı. İkisi de aşk hakkındaki düşüncelerini paylaştı. Erkeğe göre aşk unutulmuş bir masaldı ama o tekrar hatırlanabilirdi. Kız ise bu konuda daha karamsardı ve onun aşka olan inancı çok sarsılmıştı. İlginçtir ki ikisinin de beklediği birisi vardı ve garip bir biçimde karşılarında gördüğü kişi bekledikleri ile birebir örtüşmüştü. İnsan bunu nasıl anlar diye düşündü erkek daha sonra kızın iç seslerinden birisinin buluşmada söylediği bir şey aklına geldi "O senin aradığın kişi."

Bir an kadar sonra ağaçlarla çevrili bir yerdeydiler. Uzun saçlı erkek kızıl saçlı kıza sarılmak istemişti. Sarılmaları ikisinde de o kadar farklı duygular oluşturmuştu ki kızıl saçlı kız erkeğe sarıldığı zaman kendisine sarıldığını hissetti. Erkek ise sanki hep eksik olduğunu düşünürken o anda tamamlandığını düşündü. Erkeğin kısa sarılma isteğinin sebebi hissettiklerinin gerçek olup olmadığını anlamaktı. Daha önce de gerçek olmayan birisi ile iletişime geçtiği için şimdi ona dokunmak onun gerçekleğini kanıtlayabilirdi. Sarıldıktan bir süre sonra ise dudakları birbirine değdi. Bu esnada erkek ne hissettiklerini anlamak için zihinlerine girmişti bile ancak dudakları birbirbi üzerinde dans ederken hissettikleri duyguyu anlayamıyordu bile. Hatta o kadar yoğun bir duyguydu ki bu onu anlatmak için yeterli kelime yoktu sanki. Neden veya niçin gibi soruların bir anlamı yoktu o an. İkisi de ilk kez düşünmeden hareket ediyorlardı. Belki de en garip olanı ise bu durum ikisini de rahatsız etmiyordu. Erkek o an gezindiği zihinlerdeki bir düşünce karşısında nefes almayı bıraktı "Aşk bu olmalı."

Tekrardan kırmızı aydaydılar.
İkisi birlikte cam odadan dışarıya çıktılar. "Ne oldu orada?" diye sordu erkek. 

Zamansız ise hızlı bir biçimde cevapladı "Erkeğin konuştuğu kız gerçek değildi. Onun beyninin bir oyunuydu. Daha sonra o kızı bulabilmek için yaşamaya başladı, hep onun için yazdı. Ben onun hayatını çok detaylı olarak inceledim. İstediği tek şey o kızı tekrar görebilmek ve yazdığı tüm yazıları ona vermekti. "Ben hepsini sana yazdım" demekti amacı. Daha sonra kızıl kız ile karşılaştılar. Erkeğin yaptığı hesaba göre karşılaşma ihtimalleri 52 septilyonda birdi. Septilyonu bilirsiniz mutlaka. Sonra birbirlerine aşık oldular. İkisinin de iç sesleri diğerinin aradıkları kişi olduğunu söylüyordu ve hep mutlu yaşadılar. Artık onların soluduğu havaydı aşk."

"Muhteşem bir hikayeydi bu" dedi kız." "Bir insan başka birisini nasıl 52 septilyonda bir ihtimale rağmen bulabilir."

"Gerçekten çok düşük bir ihtimal. Daha sonra erkek yazdığı tüm yazıları ona yazdığına inandı ve daha önce söylediğim gibi hep mutlu oldular. İlişkileri zordu ama herşeye rağmen tüm zorlukları atlattılar. Şimdi başka bir yolculuk yapmayacaksınız biraz buraya alışın ve konuşun. Şapkalı adam birazdan gelir ve ne yapmanız gerektiğini anlatır size."

0/Post a Comment/Comments