Aşkın mezarı 2.kitap 18. bölüm

Kısa bir süre sonra kız kapıda bekleyen erkeğin yanına geldi "Hadi gidelim, onu çok bekletmemek gerek."

"Hazır olduğuna göre gidelim."

"Dün ne kadar uyudum acaba. Uzun zamandır bu kadar güzel uyuduğumu hatırlamıyorum."

"Sanırım birkaç saat boyunca uyudun. Evet, gerçekten çok güzeldin uyurken."

Bu cümleyi neden söylediğini bilmiyordu aslında. Hele neden o an söylediğine dair hiçbir fikri yoktu. Sanki kelimeler bir kurşun misali ağzından çıkmış ve dönüp onu vurmuştu. Aslında kurşunlar sadece erkeğe isabet etmemişti. Kız da bu cümle karşısında oldukça şaşırmıştı. Hatta birkaç an boyunca ne söyleyeceğini bilemedi. Daha sonra anlamamızlıktan gelmeye karar verdi ve "Nasıl yani" diye sordu. Kendisinin kafasında kurgulayıp senaryolar üretmesine gerek yoktu nasıl olsa erkek açıklardı herşeyi.

"Şöyle oldu ki, ikimiz beraber uyumaya çalışıyorduk. Sonra sen erken uyudun, ben uyuyamadım. Seni uyandırmamak için kıpırdamadım da. Böyle olunca bende seni izlemeye başladım. Nefes alış verişini izledim önce. Sonra kalbinin atışını hissetmeye çalıştım ama bu biraz zordu. Uyuyana kadar seni izledim kısaca, yapacak başka bir şey yoktu. Bende seni seyrettim."

"Daha önce kimse beni izlemediği için şaşırdım biraz sadece." Kız her ne kadar şaşırmış olsa da gülümsemesini bastıramıyordu bir türlü. Komik bir şey yoktu orada ama neden gülümsediğini bilmiyordu.

"Bende daha önce kimseyi izlememiştim aslında. Güzeldi diyebilirim ama. Çok masumdun uyurken, çok güzeldin."

"Desene bir gün bende seni izlemeliyim. Neyse daha sonra konuşuruz bunları. Şapkalı oturmuş bizi bekliyor yemek için."

"Sonunda geldiniz. Bu kadar uykucu olduğunuzu bilmezdim doğrusu. Neyse yemeğimizi yiyelim. Sonra güçsüz düşmenizi istemiyorum."

Hepsi birlikte yemeklerini yemeye başladılar. Aynı anda yemek yerken erkek ve kız birbirlerine bakmak istiyorlardı ama bunu yapmak zordu onlar için. Erkek bir an için şapkalı adamın zihnine girdiği sırada onları izlediğini anlamıştı ve nedense birbirlerine bakarken görülmek istememişti. Bu nedenle doğrudan kısa bakmıyordu, sürekli olarak şapkalı adama bakıyordu.

Yemekleri bittikten sonra şapkalı adam ayağa kalktı ve "hadi beni takip edin." dedi. Şapkalı adam koltuklara doğru birkaç tane büyük adım attı daha sonra kendi yerine oturdu. Erkek ile kız ise onun karşısındaki koltuğa oturdular.

"Öncelikle dün gece yaşanan olay ile ilgili biraz araştırma yaptım. Aslında olan olayı şu şekilde anlatabilirim size, siz yeteneklerinizi kullandıkça beyninizde yetenekleriniz ile alakalı olan bölümler büyüyor. Daha doğrusu beynin diğer bölümlerinden yer çalmaya başlıyor. Bu da beynin o bölümlerinin etkisini kaybetmesine neden oluyor. Ancak yaptığım araştırmalarda bunun bir alış veriş gibi olduğunu gördüm. Yeteneğiniz ne kadar kullanırsanız beyninizin diğer bölümlerinde küçülme olacak. Ancak bunun nasıl olacağını bilmiyoruz. Tahminime göre sizdeki bu yetenekler çok küçükken ortaya çıkmadı ve hayatınız boyunca gördüğünüz, işittiğiniz ve diğer sıradışı olayların sebebi bu yetenekler. Ayrıca zaman içerisinde herşeyin yerine oturacağına inanıyoruz."

"Ben anlamadım." dedi erkek şaşkın bakışlarla şapkalı adama doğru bakıyordu.

"Yakında anlayacaksın merak etme. İkinizde anlayacaksınız. Ancak şu an için daha önemli bir işimiz var. Sizi aşkı anlamanız için bir yolculuğa çıkartmaya karar verdim. Bu yolculukta aşkı inceleyebilecek, onu görebilecek ve daha fazla anlayabileceksiniz." "Sen" dedi kızı işaret ederek "Daha önce benzer bir yolculuk yapmıştın. Sizi geçmişe göndereceğim. Geçmişte büyük aşkların yanına gideceksiniz ve onları izleyerek aşkı anlamaya çalışacaksınız."

"Ben de anlamadım." dedi kız erkek ile aynı yüz hatlarını taşıyarak.

"Hata bende baştan anlatmam gerekiyordu size. Bizde zaman makinesi var. Onu kullanarak zamanda ileri veya geri gidebiliyoruz. Ancak zamanda hareket etmenin zamanın kırılması gibi sonuçları oluyor ve zaman kırıldıktan sonra onu eski haline getirmek mümkün olmuyor. Eskiden sistemi durdurabilmek için sürekli geçmişe ve geleceğe yolculuklar yaptılar ama her yolculuk sonunda herşey daha kötü oldu. Bu nedenle size zamanda müdahale etme izni vermeyeceğiz. Yoksa geçmişte tek bir taşın yerini değiştirirseniz tüm zaman çizgisi değişir."

"O zaman nasıl yapacağız bunu. Hala anlamıyorum ben."

"Sizi göndereceğimiz zaman makinesinde bazı değişiklikler yaptık. Makinenin dışına çıkamayacaksınız ve geçmişte olanlar sizi göremeyecekler, duyamayacaklar, hissedemeyecekler ama siz hepsini yapabileceksiniz. Elimizde bazı olayların tarihi ve konumu olduğu içinde her bir olayda birden fazla ana gideceksiniz. Böylece bir aşk hikayesine tanıklık etme şansınız olacak."

"Hiç bir şey anlamadım ama çok güzel görünüyor. Acaba daha önce benim okuduğum yazıları da görebilir miyim?"

"Hayır onları göremezsin ama onların yaşamdaki hallerini görebilirsin. Aslında güzel bir fikir bu, yolculuklarınızda biraz değişiklikle daha önce karşılaştığın o yazarın yanına gönderebilirim seni. Onu tanımak sizin için oldukça önemli çünkü bu noktaya nasıl geldiğimizi anlamamız gerekiyor."

"Silah almamıza gerek var mı?" diye sordu erkek. Nedense içinde bir endişe kıvılcımı oluşmuştu."

"Hayır elbette silah almanıza gerek yok. Siz sadece izleyici olacaksınız. Böylece de güvende olacaksınız."

"O zaman gidelim. Yani nasıl gidebiliriz geçmişe. Makine buralarda bir yerde mi saklı? Ben artık sussam mı acaba?" kız bir anda aklına gelen her düşünceyi soru cümlesine çevirmek istese de buna engel oldu.

"İlk önce neler olacağını tam olarak anlamanızı istiyorum. Şunu sakın unutmayın her ne görürseniz görün olaylara asla müdahale edemeyeceksiniz. Siz ne kadar çabalarsanız çabalayın bunu yapamayacaksınız ve bunun yerine kendinizi yorarsınız. Ayrıca gittiğiniz yerlerde kimse sizi göremez veya işitemez. Her şeyi anladığınıza göre beni takip edin."

Şapkalı adamı takip etmeye başladılar. Önce sola döndü ve ardından tekrar sola. Daha sonra ise daha önce orada olmayan bir merdivenden aşağıya indiler. Merdiveni bitirdikten sonra uzun bir koridor boyunca ilerlediler. Erkeğe göre gitmek 73 adım sürmüştü. Koridorun sonunda bir kapı vardı ve kapıyı açıp içeriye girdiler.

Kapıdan geçtiklerinde yuvarlak büyükçe bir odanın içindeydiler. Etraftaki yuvarlak pencereleri gören kız onlardan birisine doğru koştu ve dışarıya doğru baktı. Nerede olduklarını anlamaktı amacı ve dışarıya baktığında ilk gördüğü şey yerlerdeki kızmızı topraktı. Daha sonra gökyüzünün olması gereken yerde olan siyahlığı gördü ve siyahlığın içinde loş bir ışıkla parıldayan mavi bir küreyi. "Yoksa biz.." diye soracaktı kız ama şapkalı adam onun sözünü kesti "Evet, kırmızı aydayız..."


0/Post a Comment/Comments