Aşkın mezarı 2. kitap 15. bölüm

Erkek ve ayrı odalarda yataklarına uzanmıştı. Erkek eksik bir şeyler söylediğinin farkındaydı. Kendini en önemli kelimesi alınmış bir cümle gibi hissediyordu. İşin garip tarafı ise o kelimenin ne olduğunu bilmediği için en doğrusunun susmak olduğunu düşünüyordu. Ancak o cümleyi söyleyebilmek onun hayatındaki en önemli amaç olmuş gibi hissediyordu. Sanki o cümleyi söyleyemeden ölürse boşa yaşamış olacaktı. Ancak o cümleyi söylediği taktirde hayatı bir amaca kavuşacaktı. Bu nedenle o cümleyi söylemeden ölmeyeceğim dedi kendine.

Kız ise yatın üstüne oturuyordu. Aklından belki milyonlarca farklı düşünce geçiyordu ama içlerinden bir tanesi hepsini örtebiliyordu "Neden öyle bir şey söyledi bana?" Hangi açıdan bakarsa baksın, hangi kapıyı açarsa açsın bir sonuca ulaşamıyordu. İşin garip tarafı ise onun da benzer şeyler hissetmesiydi. Tabi bunları erkek konuşana kadar bilmiyordu belki o an fark etmişti her şeyi. Cevap olarak o ne söylemeliydi acaba? Yeterli miydi sözleri, davranışları, mimikleri? Eğer yeterli değilse ne yapması gerekirdi?

Erkek uzandığı yatağında doğruldu ve oturmaya başladı. Yatağının hemen yanında silahı uzanmıştı. Bir süre boyunca parmakları silahın soğuk yüzünde dolaştı. Bir süre sonra ise silahı boynuna astı ve etrafa doğru nişan almaya başladı ama ateş etmedi. Bir süre sonra bundan da sıkıldı ve silahı tekrardan yanına yatırdı.

Kız ise gözlerini kapatmış ve başını duvara yaslamıştı. Hiç bir şey düşünmemeye çabalıyor ama yapamıyordu. İşin kötü tarafı ise ne yapacağını bilmiyordu. Saatler boyunca oturacaktı, yatacaktı geçen her bir anı bile sayarak. O anları saymaya devam ettikçe zaman daha yavaş akacaktı ve zaman yavaş aktıkça içinde olduğu an asla son bulmayacaktı.

Erkek ise bu esnada olan herşeyi sorguluyordu. Uyumadığı müddetçe yapacağı en doğru şey düşünmekti hem belki bu şekilde zamanın hızlı akmasını sağlayabilirdi. Gözlerini kapattı ve zihninden geçen düşüncelerin arasında dolaşmaya başladı. Bu yeteneğinin bir özelliği olmalıdı. Kendi zihninin içinde sanki odalarda hareket edebiliyor gibi hareket edebiliyordu. Bu sayede birbiriyla alakalı tüm düşüncelere sadece birkaç kapı açarak ulaşabiliyordu. O düşüncelerin arasında dolaşırken kızla ilgili düşüncelerin yanına gitmemeye çalışıyordu. Onların yanına giderse eğer bu zihnindeki soruların sayısını arttırabilirdi. Bu nedenle onunla ilgili düşünceleri uzaktan takip etti. Ancak işin bir diğer trafı ise bazı düşüncelerin birbiri içine geçmiş olmasındaydı. Bu nedenle o düşüncelerden kaçamazdı. Tam da biribiri içine geçmiş düşüncelerden birisine geldiği sırada kız karşısında gülümsüyordu. Ona doğru yakınlaşmak ve onu incelemek istediğinde yüzünde bir korku ifadesi gördü ve ne olduğunu anlamak için elini kızın alnına koydu. İşte tam o anda kızın sesi her yeri kapladı "Yardım et bana, sana ihtiyacım var."

Erkek bu sözleri duyduktan sonra yatağından fırladı ve silahını kuşandı. Daha sonra hızlı adımlarla odasının kapısını açtı ve kızın kapısının önüne geldi. Kapı kilitliydi ve bir kaç kere kapıya vursada kapıyı açamadı. Bu nedenle kapının kilidinin olduğu yere doğru ateş etmeye başladı. Birkaç kurşundan sonra kapının kilidi yere düştü ve erkek hızlı bir biçimde içeriye girdi. İlk olarak etrafa baktı ama orada hiçbir şey göremedi. Daha sonra kızı gördü, elbiseleri parçalanmıştı demek ki birisiyle mücadele etti.

"İyi misin sen?"

"Bilmiyorum, anlamadım hiçbir şeyden."

"Benden yardım istediğini hissettim ve geldim. Elbiselerini kim parçaladı?"

"Bilmiyorum. Gözlerimi kapatmış düşünüyordum sonra çekildiğimi hissettim ve gözlerimi açtım. Karşımda ne olduğunu bilmiyorum ama daha hiç onun gibisini görmemiştim. Yüzü yoktu mesela veya bir bedeni. Beni çekti ve bana saldırdı. Daha sonra bıçağımsı bir şeyi boynuma yaklaştırdığı sırada sen geldin ve o kayboldu."

"Bunun bir açıklaması olması lazım ama şu an onu aramaya gerek yok. Dinlenmelisin şimdi ve ben yanındayım senin. Sana zarar vermelerine asla izin vermem." Erkek konuşurken farkında olmadan kızın yanına oturmuştuç Yine aynı farkındalık yoksunu olduğu bir anda sağ eli kızın elinin üstüne gitmişti. Bir an için kızın elini tutan eli kızın elini kavramıştı. O anda ikisi de birbirlerinin gözlerinin içine bakıyorlardı. Konuşmadılar, konuşamadılar çünkü söyleyebilecekleri anlatabileceklerinden çok daha fazlaydı.

İşte tam bu andan sonra şapkalı adam ve öfkeli içeriye girmişti. Hızlı adımlarla hareket edip ne olduğunu sordu şapkalı adam. Kız ise olanları anlattı ve daha sonra erkek ise kendi tarafında olanları anlattı.

"Şimdi her şey yerine oturuyor işte. Bu yaşadıklarının sebebi güçlerin. Şöyle söylemem gerekir ki sen zamana müdahalede bulundukça o da sana karşılık veriyor. Bunun olacağını düşünmemiştim ama olduğuna göre yeteneklerin tahmin ettiğinden çok daha güçlü. Sana gelince ise ikinizin arasında bir bağ oluştu senin zihninde. Bu bağ sayesinde ondan haber alabiliyorsun ama bu ileride neye dönüşür bilmiyorum. Bundan sonra önemli olan yeteneklerinizi gerekmedikçe kullanmamanız yoksa bugün yaşadıklarınızın çok daha şiddetlisini yaşayabilirsiniz. Bu nedenle sizi ayırmaktan vazgeçtim. Böylece her birbirinizin yanında olup diğerini koruyabilirsiniz. Senin gördüğün şey ise zamanın her hangi bir yerindeki bir görüntüyü bu güne çektin. Sonuçlarını biliyorsun zaten."

"Bize bunları hiç söylemedin?" dedi erkek sesi hala kız için endişeliydi.

"Çünkü yeteneklerinizin ne kadar güçlü olduğunu bilmiyordum. Merak etmeyin bu olayların önüne geçebilmek için elimden geleni yapacağım. Şimdi ikinizi de başka bir odaya götürücem."

"Ben ona benzer şeyleri daha önce de gördüm. Hatta hep görüyordum onları. Zihnimin bir oyunu sanıyordum onları."

"Sen bilinçsiz olarak yeteneğini kullanıyordun demek ki. Yeteneğini kullandıkça da zaman sana karşılık veriyordu. İkiniz de inanılmaz derecede güçlüsünüz ama bu gücün sizi tüketmesine izin vermememiz gerekiyor."

"Anlamadım ama nereye gideceksek gidelim. Onun sakinleşmesi gerekiyor."

"İyiyim beni, bir şeyim yok."

"Ayrıca istediğiniz elbiseyi dolaplardan alabilirsiniz. Siz sadece ne istediğinizi düşünün ve elbise sizin olur." dedi şapkalı adam gülümser bir şekilde.

"Bunlar nasıl oluyor anlayamıyorum."

"Anlamanıza gerek yok hiç. Şimdi yeni odanıza gidelim. Beni takip edin."

Şapkalı adamı takip ettikler ve önce sağa ardından sola döndüler. Daha sonra tekrar sağa döndüklerinde eski odalarının yaklaşık olarak 4 katı büyüklüğünde bir odaya girdiler. Odanın farklı taraflarında iki tane yatak vardı ve iki tane dolap, iki tane koltuk. Aslında birleşmiş iki ayrı oda diye düşündü erkek. Şapkalı adam odayı kısa bir şekilde gösterdikten sonra "şimdi benim araştırma yapmam lazım. Siz de biraz konuşun, rahatlayın." dedi ve onları yeni odalarında yalnız bıraktı.


0/Post a Comment/Comments