Aşkın mezarı 2.kitap 2. bölüm

Diğer odaya göre daha küçük bir odaya girmişlerdi. Oda duvardaki görünmeyen ışıklarla aydınlatılıyordu. İki tane siyah koltuğa neredeyse eş zamanlı olarak oturdular. İçeriye girdikleri andan öncesinde dayanan bir süredir kızın aklı erkekteydi. Sadece onu kurtarmak istediğini biliyordu. "Aşk için" diyordu kendine. "O olmazsa aşkı asla bulamam." Ancak bu düşünce ona eksik geliyordu fakat o eksikliği nasıl tamamlayacağını da bilmiyordu.

 Kısa bir süre boyunca bakıştılar. Kız ne söyleyeceğini bilmiyordu bu nedenle ilk konuşan erkek olmuştu "Yeteneğinle ilgili her şeyi anlat bana'"

Kız bir an süresi boyunca ne söylemesi gerektiğini düşündü. Daha sonra yaşadıklarının ne kadarını cümlelere dökebileceğini merak etti. Bir an kadar daha geçtikten sonra şapkalı adamı ilk kez sabırsızlanırken görmüştü. Geçen ikinci anın sonunda her şeyi anlatmaya karar verdi ve siyahlı kızla olan yolculuklarından başlayarak anlatmaya başladı. Daha sonra sırası ile yüzeye çıktıklarını ve çatışmanın arasında kaldıklarını anlattı. Ardından yanlarına düşen küreyi ve erkeğin onu geri atmak için hamle yapmasını anlattı. İşte her şey bu anda olmuştu. Ona göre zaman yavaşlamıştı. O an için pek dillendirmese de zamandan daha hızlı hareket ettiğiydi ancak bu kuramı düşünecek fazla vakit bulamamıştı. Son olarak dokunduğu nesnelerin de onunla aynı zamanda aktığını söyledi. İşte bu durum onun anlama sınırlarının oldukça ötesindeydi.

"Anladım" dedi şapkalı adam.

Nasıl anlayabilirdi ki o? Daha anlaşılabilecek bir durum bile ortada yokken o nasıl anlayabilirdi. Kurşunlardan daha hızlı hareket etmesini nasıl anlayabilirdi? Bu ve bir çok başka düşünce bir an boyunca zihnin içine çarpıp durdu. Ancak onlardan hiçbirini söylemedi. Çünkü o an nasıl sorusu için yeteri kadar vakit yoktu ve asıl sorması gereken soru olan "Ne anladın?" diye sordu.

"Hemen anlatayım sana. Bazılarında özel yetenekler bulunur. Mesela kimisi çok hızlı koşarken kimisi ise çok güçlüdür. Kimisi zihinlerde yolculuk yapabilirken bazılarının başka yetenekleri vardır. Bu yetenekler çok nadir görülür. Genellikle sistemin kendisi için yetiştirdiklerinde vardır. Senin de onlardan birisi olduğunu hesaba kattığımız zaman böyle bir yeteneğin ortaya çıkması şaşırtıcı olmuyor. Bu noktada ilerleyen zamanlarda o yeteneğini nasıl ortaya çıkartabileceğimizi bulmamız gerekiyor."

"Nasıl yani?" diye sordu kız şaşkınlık içerisinde "Beni sistem özel mi yetiştirdi?"

"Kesinlikle öyle. Eğer benimle tanışmasaydın sistemin yanında yer alacaktın ve aşkı öldürenlerden birisi olacaktın."

Bu düşünce bile kızın yüzünün asılmasına sebep oldu. O anlık durumunun etkisiyle derin bir nefes aldı ve bir süre boyunca aldığı nefesi geri vermedi.

"Yeteneğini nasıl tetikleyebileceğin hakkında bazı düşüncelerim var ancak bunlar için daha zaman var. Şimdi en temel tetikleyiciyi bulmamız gerekiyor. Tahminime göre o an yaşadığın heyecan veya onu kaybetme korkusu sebep olmuş olabilir. Şu aşamada bunu bilmemiz bile yeterli bizim için."

"Başka yetenekleri olanlar da var demiştin. Onların hepsi sistemin elinde mi?"

"Hayır elbette ama bir çoğu onun elinde ve bu ona büyük bir güç veriyor. Onu yenmek için bu gücü elinden almamız gerekecek ama buna da daha zaman var. Sözü fazla uzatmadan, yetenekli insanların bazıları da bizimle birlikte. Ancak sistemin elindekilere göre sayıları oldukça az. Sistem nasıl onlara sahip oldukları için güçlü oluyorsa bizde onlara sahip olduğumuz için güçlüyüz."

"Tam olarak anlayamadım ama sanırım anlamama gerek yok şu anda. Ne zaman onu kurtarmaya gideceğiz?"

"Siyahlı kızı keşif için dışarıya gönderdim onun gelmesini bekliyoruz. Olasılıkçı ise daha detaylı hesaplamalar yapıyor. Ben de fazladan birisine ihtiyacımız olacak mı diye düşündüm. Bir kaç saat içinde hazırlıklar bitmiş olur. Plana göre gidip onu alacağız."

"Peki ona bir şey olursa?" diye sordu kız konuşurken aralarda duraksamış ve sesi harf arası boşluklarda kısılmıştı. Neden böyle olduğunu da bilmiyordu ama önemli değildi. Zaten herşeyi bilmediğini anlamıştı.

"Onu ilk olarak sorguya alacaklardır. Ancak kalabalık olduğunu için detaylı sorguya hemen başlayamazlar. İlk başlangıçta onu fazla zorlamazlar. Bu esnada her birisi için bir sorguyu görevlendirilir. Eğer o başarısız olursa daha acımasızı gelir ve bu şekilde istedikleri bilgiyi almış olurlar."

"O zaman bir an önce harekete geçmemiz lazım." kız yine heyecanlanmış ve ayağa kalkmıştı. Ona kalsa tek başına bütün bir sistemi yok edebilirdi. Ancak şapkalı adam elini kaldırdı ve ona oturmasını işaret etti.

"Şimdi çıkarsak hepimiz ölürüz!"

Şapkalı adam son sözünü söyledikten sonra derin bir sessizlik oldu ve bir süre boyunca bakıştılar. Bu esnada kız soracak milyonlarca sorusu varken susuyor ve hepsini ileriki zamanlarda sorulmak üzere sıraya diziyordu. Tahminine göre bütün soruları sorabilecek kadar uzun yaşamayacaktı. Yani kimse o kadar uzun yaşayamazdı.

Şapkalı adam ise her zaman olduğu gibi sakin bir duruş sergiliyordu. Koltuğa rahat bir şekilde oturmuş ve kollarını iki yana doğru atmıştı. Bu esnada sağ bacağını sol bacağının üzerine koymuştu ve onun bu sinir bozucu rahatlığı kızı deli ediyordu ama yine hiçbir şey söylemedi. Konuşmanın zamanı gelmemişti. Aklındaki en büyük soru "Acaba o bunların olacağını da biliyor muyduydu."

Bir süre sonra ki kız geçen zamanı saymaya başlamıştı, aradan tam 7135 saniye geçmişti. Bu o an için var olan en uzun zamandı.

"Hazırız sizi toplantı odasında bekliyoruz." dedi siyahlı kız aynı soğukkanlı ses tonuyla.

"Nasıl yani başka bir oda daha mı var?" aslında bunu söylemek istememişti. Ancak o garip yerde başka bir odanın daha olmasını ona hiç mantıklı gelmiyordu. Hele bulundukları yer imkansız bir yerse eğer mantığı orada çalışmıyordu.

Siyahlı kız çıktıktan sonra şapkalı adam ayağa kalktı ve kız onu takip etti. Dar sayılabilecek ama aslında oldukça geniş bir koridordan geçtikten sonra karşılarına çıkan bir merdivenden aşağıya indiler ve soldan 3. kapıya girdiler. Bu esnada şapkalı adam hafifçe gülerek "Burada kaç tane oda olduğunu ben bile bilmiyorum" dedi.

Kız içeriye girdiğinde kocaman bir masanın üzerinde çizili kağıtlar vardı. Ayrıca masanın üzerinde garip aletler bulunuyordu. Bu aletlerin ne işe yaradığını iri yarı adamın kafasına taktığını görene kadar anlamamıştı. Demek ki kafaya takılma işine yarıyordu.


0/Post a Comment/Comments