Aşkın mezarı 2. kitap 9. bölüm

Kız yataktan hiç kalkmadı zaten bir süre sonra kendini uykuya teslim etmişti. Erkek ise yatığında uykunun yolunu aramaya devam ediyordu. Uykunun yolunu bulmak onun için güç olurdu. Özellikle son birkaç senedir, uykuyu hayatında oldukça gerilere atmıştı. Avize bir keresinde ona "Bu hayattan kaçamayacaksın." demişti. Kaçış olarak uykuyu kastettiğini çok iyi biliyordu. Avize ile inatlaşmasının sonucu olarak uykuyu bile hayatından çıkartmıştı.

Göz kapaklarını kapatmıştı. Hala nerede olduğu biliyordu ve hala herşeyi hatırlıyordu. Demek ki uyumamıştı daha. Uyumadan da devam edebilirdi aslında o ama biraz yaşadıklarından uzaklaşmak istiyordu. Bir süre boyunca o kadar yavaş nefes aldı ki kendi nefes alışverişlerini bile duymadı. Mutlak bir sessizliğin içindeydi ve bu sessizlik içinde kendini düşüncelerinden ayırmayı başarmıştı.

Bir süre sonra ki ne kadar süre sonra olduğu asla öğrenemeyecekti, siyah bir dünyada hareket etmeye başladı. Hiçbir ses çıkmıyordu ve o siyah bir yerde hangi tarafa gideceğini bilmeden ilerliyordu. Hangi yöne giderse gitsin değişen bir şey olmuyordu. Hatta bulunduğu yerde yönlerin olduğundan bile emin değildi.

Bir süre boyunca daha ilerledi. Biraz daha ilerledikten sonra bazı siyah şeylerin ona doğru hareket ettiğini fark etti. Başlarda onlardan kenara çekilerek kaçabiliyordu ama zaman ilerledikçe siyah şeylerin hızı artmıştı ve ona çarpmaya başlamışlardı. Ona çarpan siyah şeyler canını yakıyor ve dengesini bozuyordu.

Yaşadıklarının ilginç tarafı ise etrafında herşey siyah olmasına rağmen etrafını görebiliyor olmasıydı. Ona doğru hareket eden siyah şeyleri görüyor ve birçoğundan kaçmayı başarıyordu. Ayrıca bulunduğu yerin sonsuz büyüklükte olduğunu da görebiliyordu. Bu da onun orada sonsuza kadar kalabileceğini gösteriyordu. Eğer sonsuza kadar vakti olsaydı orada kalmayı düşünebilirdi ama onun yetişmesi gereken bir yer vardı.

Siyahın içinde siyah şeylerden kaçarken bir anda önünde siyah bir kapı belirdi ve kapının yanına gitti. Sanki birisi kapıya hızlı bir şekilde vuruyordu. Birisi gelmiş olmalıydı. Bir an için kapıyı açıp açmama arasında kaldıktan sonra kapıyı açtı ve kendini yatağında buldu. Kapıyı açtığında karşısında şapkalı adamı gördü. Şapkalı adam ona "Sabah oldu, yapacak çok işimiz var" dedikten sonra kızın odasına doğru ilerledi. Kızın kapısına yaklaştığı sırada başını geriye doğru çevirip "İyi uyuyabildin mi?" diye sordu.

Erkek cevap vermek istemedi sadece başını evet anlamında hafifçe salladı. Zaten o hiçbir zaman iyi uyuyamamıştı. O gününde farklı olmasını beklemiyordu.

Şapkalı adam kızın kapısını çaldıktan kısa bir süre sonra kız kapıyı açtı ve dışarıya çıktı. İkisi bir an için göz göze gelselerde bu çok uzun sürmedi. Kız kendi gecesini, erkek ise kendi gecesin düşünerek ilerledi ve şapkalı adamla birlikte bir masaya oturdular. Masada birkaç kapsül vardı, o kapsüllerden yemek onları akşama kadar tok tutabilirdi aslında. Hepsi kapsüllerini daha kolay yutabilmek için bir bardak suyla beraber içtiler.

"Şimdi ne yapıyoruz?" diye sordu erkek.

"Hazır olduğumuza göre yeteneklerinizi anlamaya çalışabiliriz. İlk olarak yeteneklerinizi anlayacağız ve ondan sonra onları nasıl kullacağınızı öğreneceğiz."

"Bana anlattığınıza göre ikinizinde çok özel yetenekleri var. Zamanı yavaşlatabilmek sıradışı bir yetenek, düşünce okumak da aynen öyle. Şimdi bilindiği kadarıyla yetenekleriniz istemli veya istemsiz şekilde ortaya çıkabilir. İstemsiz bir şekilde daha önce yeteneklerinizi kullandınız, şimdi sıra yeteneklerinizi kontrol etmeyi öğrenmenizde."

"Ben gece boyunca uğraştım ama hiçbir şey olmadı."

"Yeteneklerinizi fazladan bir organınız gibi düşünün. Kolunuzu kaldırmak istediğiniz zaman kolunuz hareket etmez. Sadece kolunuzu kaldırırsınız ve o kalkar. Düşünmek yeterli gelmiyor genelde. Yeteneklerinizle ilk tanıştığınız zamanı düşünün, siz onları bilmiyordunuz bile. Sadece yaptınız. Yetenekleri ortaya çıkarmanın iki tane yolu vardır. İlki sizin onlarla ilk tanışmanızda olduğu gibi yoğun korku, çaresizlik ve yüksek adrenalin miktarı bir araya geldiği zaman o kendiliğinden ortaya çıkar. Siz farkına varmasanız bile onun varlığı beyninizde kayıtlı durumdadır. İkinci yol ise daha önce söylediğim gibi kendinizi rahat bırakmanız ve sadece yapmanız. Ona daha önce gözlerini bir an için kapamasını ve tüm düşünceleri uzaklaştırmasını söylemiştim. Bu şekilde daha kolay bir şekilde onlara ulaşabilirsiniz."

"Evet, ikinci kerede bu şekilde yaptım ama yeteneklerimizi nasıl fazladan bir organımız gibi düşüneceğimizi tam olarak anlayamadım."

"Şöyle düşünün iki tane kolunuz var ve iki tane eliniz. İki tane eliniz olduğu için aynı anda iki nesneyi kaldırabilirsiniz ama 3 tane eliniz olsaydı ne olurdu? Yetenekleriniz de sizin üçüncü eliniz gibi. Sen o el ile zamanı yavaşlatabiliyorsun, sense o el ile başka insanların düşüncelerini okuyabiliyorsun. Aslında sizin 4 tane eliniz var. Dördüncü eliniz sende yavaşlayan zamanda hareket etmeye sende ise kişinin tüm olası düşüncelerini öğrenmene yarıyor."

"O zaman ben düşünce okumaya başlayayım mı?"

"Başla ve benim ne düşündüğümü söyle!"

Erkek bir anlığına gözlerini kapattı ve tüm düşüncelerinden kendini uzaklaştırdı. Daha sonra üçüncü kolunu uzattı ve şapkalı adamın zihninin içine soktu. İlk başta düşüncelerine ulaşamadı, daha sonra ise düşünceleri parçalar halinde gördü. Ancak parçaları birleştiremiyordu. Bu esnada kendini tüketmeye başladığının farkında değildi ama devam etti taki "yeteneğini en son bizim üzerimizde denemelisin." sözünü duydu ve gözlerini açtı. Dişlerini sıkmış bir şekilde şapkalı adama bakarken o ise gülümsüyordu.

"Güzel bir denemeydi, zihin koruma üzerine eğitim aldığım için seni büyük oranda engellemeyi başardım ama gerçekten zorlandığımı söylemeliyim." Şapkalı adam cümlesini bitirdiği zaman kıza döndü ve "Şimdi sıra sende." dedi.

"Bir tane cam bardak alacağım ve ileriye fırlatacağım. Sende zamanı yavaşlatıp onun kırılmasını önleyeceksin. Elbette cam kırıklarını ikiniz temizleyeceksiniz."

"Şapkalı adam cam bir bardak aldı ve onu tüm gücüyle ileriye doğru fırlattı. Kız bardak şapkalı adamın elinden çıkarken zamanı yavaşlattı ve ileriye doğru koşmaya başladı. Bardak biraz ilerledikten sonra kız onu tuttu ve zaman normal hızına geri döndü. Ancak şapkalı adam gülümseyerek başka bir bardak daha fırlattı. Kız bardak şapkalı adamın elinden çıktığı anda zamanı tekrar yavaşlattı ve havadaki bardağı aldı ve elindeki iki bardağı yere koydu.

Şapkalı adam başka bir bardağı sağ eline aldı ve sol eline başka bir bardağı. Daha sonra iki bardağı farklı yönlere doğru fırlattı. Kız zamanı tekrardan yavaşlatıp önce bir bardağı aldı. Onu aldıktan sonra diğer bardağa doğru yöneldiği sırada nefes almakta güçlük çektiğini fark etti ve bardak büyük bir gürültü ile paramparça oldu.

"Harikaydın, ikinizi de tebrik ederim. Tahmin ettiğimden daha başarılısınız. Yeteneklerinizi 3. bir kolunuz gibi düşünmenizi söylemiştim size ancak onları kullanmaya yeni başladınız ve 3. kollarınız çok güçsüz. Onları kullandıkça daha da güçleneceksiniz. Sen benim düşüncelerimi kolaylıkla okuyabileceksin, sense aynı anda çok sayıda bardağı kurtarabileceksin. Harikaydınız."

"Şimdi çok daha iyi anlıyorum." dedi erkek, yüzünde düşünceli bir gülümseme yapmaya çalışırken.

"Şunu da söylemeliyim size şu anda gördüğünüz yeteneğinizin en temel hali, onu geliştirdikçe daha farklı yönlerini de fark edeceksiniz."

"Ne gibi mesela?"

"Mesela sen zamanda ileri veya geri hareket edebilirsin kısa zaman aralıklarında olsa da. O ise bir kişinin değil birden fazla kişinin düşüncesini aynı anda okuyabilir veya başka şeyler de olabilir. İlk olarak yapmanız gereken yeni organlarınıza alışmanız. Onlara alıştıktan sonra onları kullanmanız kolunuz kadar kolay olacak."

"Devam edecek miyiz?"

"Biraz ara verelim. Siz anlattıklarımı biraz düşünün ve yeni organlarınızı hissetmeye çalışın. Hareket ettirmeyin ama. Sadece istediğiniz zaman hareket ettirebileceğinizi bilin. Ben biraz izninizi istiyorum, geldiğim zaman kaldığımız yerden devam ederiz."

Şapkalı adam ikisine de başıyla selam verip daha önce görmedikleri bir kapıdan geçti ve daha önce gitmedikleri bir yere gitti. Geriye kalan ikisi ise bir süre boyunca birbirlerine baktılar. Sahi ilk konuşan kim olacaktı.


0/Post a Comment/Comments