Aşkın mezarı 2. kitap 4.bölüm

Bir süre daha beklediler. Bu esnada şapkalı adamın yüzüne hafif bir gülümseme yerleşmiş, parmaklarını masaya vurarak bir ritm tuturmuştu. Kız ise hızlı ve kısa soluk alıyordu. Bunun gergin olmasının bir göstergesi olduğunu düşünmedi bile. O an erkeği kurtarmaktan başka bir şey düşünemiyordu. Ancak şapkalı adama göre sakin olması gerekiyordu eğer sakin olmazsa yeteneğini kullanamaz ve belki de onu asla kurtaramazdı.

Kız hala hızlı ve kısa soluk almaya devam ederken içeriye bir gürültü eşliğinde büyük geldi. "Silahlarınız hazır. Bunlara dokunmak yok hepsi benim."

"Benim seçimimi biliyorsun zaten" dedi şapkalı adam ve sağ elinden biraz daha büyük metal bir silah aldı.

"Ben zaten benimkini aldım. Bak şimdi bunu da senin için ayarladım. Hem hafiftir hem de kullanması daha kolaydır." dedi siyahlı kız.

"Şimdi burdan nişan alıyorsun. Mesela büyüğe ateş etmek istersen önce ön tarafını oda doğru çevir. Sonra vurmak istediğin bölgesine nişan al. Bence kalbine nişan al, beynine diyecektım ama olmayan bir şeyi vuramazsın."

"Sözlerine dikkat et siyahlı. Hele o parmağı tetiğe bir yaklaşsın."

"Evet şimdi parmağını tetiğin üzerine koy. Parmağını geriye doğru çektiğin zaman ateş edersin. Geri tepmesi fazla olmadığı için vurma ihtimalin artacaktır."

"Bana bak siyahlı, eğer silahı hemen bırakmazsa neler yapacağımı biliyorum ben." büyük konuşurken iki elini yumruk yapıp masaya vurmuştu. Çıkan büyük gürültünün ardından şapkalı adam elini kaldırdı ve "sakin ol büyük. Silahta zaten kurşun yok, bu kadar korkak olma."

"Bana korkak diyene bak. Hep en önde giden ben olurum, hep savaşan ben olurum, hep ben vurulurum ama korkak yine benim."

"Şaka yapıyoruz sadece büyük. Senin ne kadar cesur olduğunu bilmeyen yoktur zaten. Şimdi silahlara kurşunları takalım ve yola çıkalım. Kurtaracak bir dost oldunu unutmayalım lütfen."

Şapkalı adam cümlesini bitirdikten sonra herkes silahına şarjörü takmaya başladı. Büyüğün silah sayısı fazla olduğu için onun işleri biraz daha uzun sürmüştü. İki elinde iki tane büyük silah tutuyordu ki kız onların ne işe yaradığını bile bilmiyordu. Boynuna astığı diğer silah daha tanıdıktı. Siyahlı kızda olanla aynıydı o silah ve belindeki silah da şapkalı adamın silahına benziyordu. Hala onların ne işe yaradığını bilmesede kendi içlerinde sınıflandırmayı başarmıştı.

Dışarıya doğrı giderken büyük önce gidiyor ve onu siyahlı kız takip ediyordu. Siyahlı kızı, kız takip ediyor ve en arkadan şapkalı adam geliyordu. Olasılıkçı geride kalmayı seçmişti. Büyüklüğünü asla bilemeyeceği odadan çıktıktan sonra biraz ilerlediler ve ilk soldan içeriye girdiler. İçine girdikleri binada 3.odaya geçtiler ve kapıyı açıp içeri girdiler. İçeriye girdikten sonra bir odaya girdiler ve şapkalı adam elini duvarda bulunan birkaç noktaya koydu. Bir an kadar sonra duvarın bir bölümü sola doğru kaydı ve onlara geçecek bir yol açtı.

"Devam ediyoruz."

Aynı dizilimde yürümeye devam ettiler. Yol boyunca hiç konuşmuyorlardı. Kız ne zaman konuşmak istese içindeki bir ses ona susmasını söylüyordu ve o konuşmamayı seçiyordu. Yerin altında ilerliyorlardı. Yine bastıkları zemin zemliydi. Buraya benzer bir yerden daha önce geçmişti kız. Bu nedenle bulunduğu yeri çok sorgulamadı. Sadece her ihtimale karşılık yaptıkları her dönüşü hatırlamaya çabaladı. "Sol, Sol, Sağ, Sol, ikinci sağ"

Biraz daha yürüdükten sonra siyahlı kız "geldik" dedi ve orada durdular. "Hadi patlayıcıları yerleştirelim."

"Ben yaparım hepsini, burayı havaya uçurucam." büyük konuşurken bir anda heyecanlanmış ve elindeki silahları yere bırakmıştı."

"Hayır, sen burayı havaya uçurursun ve hepimiz burada ölürüz. Kontrol sende siyahlı kız."

Daha sonra siyahlı kız ile büyük bir çantayı açtılar ve çantadan çıkardıkları dikdörtgen şeklindeki bir şeyleri duvarın belirli yerlerine yerleştirdiler. Daha sonra siyahlı kız onların hepsini kablolar ile birbirine bağladı.

"Hazırız, şimdi geri çekilelim." siyahlı kız konuştuğunda hepsi geri çekilmeye başlamıştı "Büyük sen en geride kal ki patlamadan korursun bizi."

Hepsi birlikte tam 93 adım kadar geldikleri yöne doğru gitmişlerdi. Şapkalı adam elinde üzerinde kırmızı bir tuş olan siyah bir kutu tutuyordu. "Bir, İki, Üç" dediği anda ileriden büyük bir ses yankılandı ve oluşan basınç onların hepsini yere düşürmeye yetti. Sadece büyük dengesini kaybetmemişti. "Hadi şimdi gidiyoruz" diye bağırdı siyahlı adam ve hepsi birlikte koşmaya başladılar.

Patlamanın olduğu yere geldikleri zaman siyahlı kız cebinden bir şey çıkardı ve onu yıkılmış olan yere doğru tuttu. Parmağını hareket ettirdiği zaman yukarıdaki bir yere doğru dört tane ok yola çıktı ve oklara bağlı olan ipler. Okların duvara çarma sesini duydukları zaman siyahlı kız ipe tırmanmaya başladı. Onu büyük takip ediyordu üçüncü olarak kız geliyordu.

0/Post a Comment/Comments