Son yolculuk 23

Onunla aynı şarkıda aynı duyguları hissetmiştik. Hammerfall, always will be'ye yaptığı yorum inanılmazdı. Konu Kamelot, Hunting'ge geldiği zaman cevabı bir kurşun etkisiyle zihnime çarptı. "O şarkıda ben kendimi buldum" dedi. "Mecnun ile Leyla vardı o şarkıda. Asla bitmeyen bir uğraş ve asla yılmayan birisi. Kavuşamadığım her şeyi anlatırdı o şarkı. Ulaşmak isteyip ulaşamadıklarım, zaman zaman pes etme isteğim ama tam vazgeçecekken tekrardan ayağa kalkmamı anlatır." Aynı soru bana sorulsa herhalde aynı cevabı verebilirdim. Tek bir fark olurdu ki o farkı ona "Haunting seni ilk gördüğüm şarkıdır" dedim ona ve anlamaya çalışan gözlerle baktı.

Ben tam anlatmaya başlayacakken elini kaldırıp sözümü kesti. Ufacık bir hareketi bile keskin bir kılıç edasıyla indi cümlemin üzerine. "Bu gün kendimi anlatmak istiyorum" dedi ve şimdi dinleme sırası bendeydi. Onu tanımak en çok istediğim şeydi ve şimdi o fırsata kavuşmuştum.

"Eksik bir şarkı gibiydim ben. Belki sadece tek bir nota vardı ama eksikliği hep yaşıyordum. Hiç bir şarkı yeterli gelmiyor hiçbir yere ait hissedemiyordum kendimi. Yakın arkadaşım olmadı hiç. Hiçbir zaman kahkahalarda boğulmadım. Hiç zaman gözyaşlarımda ıslanmadı tenim. Bir şey eksikti ve ben onu bulamıyordum. Ben büyüdükçe içimdeki boşluk da büyüdü. O boşluktan kaçabilmek için bir yere sığınmam gerekiyordu ve resmi seçtim. Kendi dünyamı resimde anlatabiliyordum ve bu benim için inanılmaz bir duyguydu. Uzun zamandır ilk kez huzurlu hissediyordum. Başka insanlar anlamasa da, resimlerimi kargacık burgacık çizgilerden ibaret görseler de benim için önemi yoktu. Sana bir resmimi göstermek istiyorum."

Telefonunu çıkardı ve ekranının üzerine birkaç kez dokundu. İşte benim sınavım şimdi başlıyordu. Eğer resmini anlayamazsam hiçbir şansım olmayacaktı. Bu yüzden anlamak zorundaydım. İçimdeki korku biraz daha büyümüş, heyecandan ellerim titremeye başlamıştı. Telefonu bana uzattığında sol elimi uzatarak aldım onu. Hafifçe gülümsedim sonra ve "teşekkür ederim" dedim. Neden teşekkür ettiğimi sordu zaman "seni tanımama izin verdiğin için" dedim. Gülümsedi, bahar onun gülümsemesiyle gelir mevsimler onun duygularına göre değişirdi.

Telefonu aldığım zaman ekranını kendime doğru çevirdim  ve gördüğüm resim karşısında bir süre boyunca nefes alamadım. Ne söyleyebileceğimi o an bilmiyordum ama sebebini bilmememe rağmen "gerçeği görmüşsün" dedim. "Neden yıktın tüm şehri?" Resimde bir kadın yıkılmış bir şehrin ortasında duruyordu. Yüzünde hafif bir tebessüm, gözlerinde ise gözyaşları vardı. Ağlamamak için gözyaşlarını saklamaya çalışıyordu sanki. Yüzündeki ifadede anlaşılamamayı gördüm ben, yalnızlığı hissettim. Tüm ağaçlar kurumuştu mesela ama o elinde kırmızı bir gül tutuyordu. Resimdeki tek renkli olan şeydi o gül. Gül ise gerçeklerin olmadığı bir yerde kendi gerçeğine tutunmayı simgeliyordu. Çünkü gülü iki eliyle birden tutuyordu ve kendi içindeki gerçekler haricinde hiçbir şeye tutunamadığını gösteriyordu. Resmin arka tarafında küçük bir köpek vardı ve bu onu koruyan birisinin olduğunu gösteriyordu. Ancak köpek uzaktaydı ve daha yavruydu. Bu ise onu koruyanın da korunmaya muhtaç olduğunu gösteriyordu. Aslında o köpeği oraya kendisinin yerleştirdiğini düşündüm. Aslında gerçekte onu koruyan birisi yoktu ve bu düşüncenin eşliğinde onun yalnızlığına tanık oldum.

Daha sonra düşüncelerimi ona anlattım. Şaşırdığını gözlerinin büyümesinden anlamıştım. Aynı zamanda yüzündeki tebessüm bir parça daha büyümüştü. Bu düşüncelerimde başarılı olduğumu gösteriyordu. Onunla bakıştıktan sonra tekrardan resme baktım. Bu sefer daha ince detayları inceliyordum. Yerde iki tane kurumuş yaprak vardı ve gökyüzünde renkleri birbirine karışmış bir gökkuşağı. Kurumuş yaprak kendini nasıl gördüğünü gösteriyordu ve bu yaprağın iki tane olması kendisi gibi başka birisinin de olabileceğini simgeliyordu. Ancak iki yaprak arasındaki mesafe onların ayrı olduklarını gösteriyordu. Gökkuşağı ise renklere yüklediği anlamı ifade ediyordu.

Onu kelime kelime anlıyordum ve tanıdığım kişiyi daha çok sevmeye başlamıştım. Acaba insanın yüreği bu kadar sevgiyi kaldırabilir mi diye düşünürken ona resimde gördüğüm detayları anlatmaya başladım.Anlattıklarım onu şaşırtmışa benziyordu ancak tek kelime söylemedi. Bir süre boyunca sessiz bir biçimde bakıştık ve ardından konuşmaya başladı "bu resmi anlayan tek insansın. Teşekkür ederim."Sözleri benim için inanılmaz bir mutluluktu. Cümlesini gülümsemesi ile sonlandırmıştı ve ben o an yaşamın ne demek olduğu anladım. Sanki evren onun gülümsemesi için yaratılmıştı. O gülümsemeyi sürdürdükçe kötülük asla kazamayacaktı.

Ben hala resmi inceliyordum. Mesela yerlere saçılmış taş sayısını saydığımda 71 olduğunu gördüm. Aslında benim beklediğim bir durumdu bu. 71 bir asal sayıydı ve asal sayıların kendinden başka böleni yoktu. Başka birkaç sayıyı daha saydığımda hepsinin asal sayı olduğunu gördüm. Sadece bir tane iki vardı o da kuru yapraklardaydı. "Asal sayıları benim kadar seviyorsun" dedim gülümseyerek."Nereden anladın" diyerek cevapladı. Sesi o kadar güzeldi ki beni farklı diyarlara götürmüştü. "Açık olan şeyleri nereden anladığımı söylememe gerek yok sanırım. Bu resimde her şey o kadar net ki"

"Daha önce söylediğim gibi kimse bu resmi anlamadı. Herkes yıkılmış binaları gördü ama o kızın elinde tuttuğunun kırmızı bir gül değil umut olduğunu söylemedi." dediği zaman "büyük ihtimalle umudunun aşk olduğunu da anlamamışlardır" diyerek karşılık verdim. "Resmin o kadar tanıdık ki bana yıktığım tüm şehirleri gördüm orada. Yaktığım hayallerimi, gömdüğüm umutlarımı. Tek olmanın zorluklarını hiç ağlayamamanın nasıl hissettirdiğini."

"Bunu nereden anladın?" diye sorduğunda "açık olan bir şeyi anlamak çok kolaydır eğer bakmayı bilirsen. Ben telefon ekranında bir resme bakmadım. Resimde yatan cümleleri araştırdım. Yalnızlığı kabullenmeye çalışmanı ve bunun sana verdiği acıyı hesapladım. Daha sonra acıyı hissetmeye çalıştım, nefesim kesildi, gökyüzündeki yıldızlar döküldü, renkler kayboldu. Dünya üzerinde tek başıma kaldım ve kimsesizliği hatırladım. Söylediğim gibi resminde kendimi buldum ben."

"Anlamanı istemiştim aslında. Anlaşılma isteğini bilirsin, dünyada tek başına olmadığını hissetmek istersin. Çünkü seni anlamayan insanın bir değeri yoktur bu yüzden dünya nüfusu bir anda 8 milyardan 1'e iner. Tek başına dolaşırsın boş sokaklarda ve isyan edersin seni anlamaya bile çalışmayan bu sisteme. Onca yıl sonra anlaşılmak sanki yeniden doğmak gibi."

"Aynı şarkıda aynı duyguları hissedip aynı cümleleri kurduğum birisini anlamamam mümkün değildi aslında. Seni anlamak için çabalamıyorum sadece kendime bakıyorum ve orada seni görüyorum. Aynı yalnızlıkta büyümüşüz birbirimizi hiç görmeden." Ağzımdan çıkan cümlelere inanamıyordum. Başka bir insana karşı kullandığım en güçlü cümlelerdi bunlar. Cümlelerimin devamını getiremeyeceğimi hissettiğimde sustum ve onun gözlerinin içine baktım. Onun gözlerine bakmak yeni bir güneşin doğuşunu izlemek gibiydi sanki.

0/Post a Comment/Comments