Son yolculuk 7

Son yolculuk 

Pişman olmak kötü bir duygudur ve onu hiç sevmem. Belki de en az sevdiğim duygudur. Diğer tüm duyguları sahiplenirken onu bir köşede bırakırım. Evet hiç pişman olmadım ben. Attığım tüm yanlış adımları sahiplendim çünkü bütün o yanlışlar beni ben yapıyordu. Bu yüzden pişmanlık bana çok uzaktaydı. Bir gün zamanda yolculuk yapmanın bir yolunu bulursam eğer geçmişimde hiçbir şeyi değiştirmek istemememin sebebi de aslında bu. O yıllar benim için çok zordu. Etrafımda kocaman bir dünya vardı ve o dünyanın içinde bir yerde yalnız oturuyordum. Kendime bol gölgeli bir köşe bulmuştum ve oradan çıkmıyordum.

510 milyon kilometre karelik bir dünyada yaşıyordum ama dünya bana yetmiyordu. Bu yüzden okuduğum ansiklopedilerde hep diğer gezegenleri merak ettim ben. Oralara gitmek istiyordum aslında. Oralara gidip başka bir hayata atılmak istiyordum. Yeni bir hayata atılmak için istediğime dikkat edin. Sanırım bu yalnızlığımın büyüklüğünü açıklamaya yetecektir. İşte bu yüzden kendime yeni evrenler yarattım ben. Sadece hayal gücümde gidebildiğim, insanların farklı davrandığı ve kendimi yalnız hissetmediğim bir dünya düşledim hep.

Bu sürecin bebekliğimden başladığını söylemiştim aslında ben. Daha önce de söylediğim gibi ilk hissettiğim duygulardan birisiydi yalnızlık. Yalnızlık seni anlayacak kimsenin olmaması değildi aslında. Yalnızlık senin kendini anlayamamandı ve ben o zamanlarda çok yalnızdım çünkü kendimi anlayamıyordum. Kendini anlayamayan insan hiçbir şeyi anlayamazmış Bu nedenle oldukça uzun bir süre etrafımda olan biteni anlayamadım ben.

Ömür denilen şey kişinin kendini keşfetme yolculuğuymuş aslında. Kendini anlamasına yardımcı olan şeyler iyi anlamasına katkı sağlamayanlar ise kötüymüş. Yaşadıklarımdan öğrendiğim birkaç şey var benim bunlardan en önemlisi "her gün en güzel gündür" sözü var. Her ne kadar sıkıntılarla dolu olsa da acı çekiyor olsak da onların bile bir güzelliği var. Acı çekmeyen insan kendini bulamaz, hayatı anlayamazmış.

Yine konudan uzaklaştım. Bunu sıklıkla yaptığımı biliyorsunuz artık. Ben konuya geri döneyim tekrardan. Orta okul bittiği zaman ben hep yaptığım gibi o defteri kapattım. Tanıdığım herkesi orada bıraktım ve devam ettim. Bunu neden yaptığımı inanın hiç bilmiyorum. Sanki insanlar bir yükmüş gibi onları sırtımda taşımıyordum. Yanımda da getirmiyordum. Ayrılıklara dair bir inancım vardı aslında benim. Ben her ne kadar hayatı esnek yaşamaya çalışsam da bazı sınırlarım, keskin çizgilerim vardı. Sanırım ayrılıklarda bunlardan birisiydi. Hayatım boyunca böyle kaldı hep. Ayrıldığım bir insan bir daha asla hayatıma giremedi.

Hayatımda insanların olmasını isterken bunu yapmam oldukça ilginç aslında. Hele iyi anlaştığım, güldüğüm insanlara bunu yapmam daha ilginç. Daha önce söylediğim gibi sanki insanlar bir yüktü ve ben onlardan kurtuldukça özgürleşiyordum. Bu yüzden benim hiç eski arkadaşım olmadı. Bir diğer ihtimal ise benim kendi geçmişimden kaçma isteğimin olmasında yatıyor. Her bir aşamada insanları geride bırakıyorum ve o zamana kadar yaşadıklarımda onlarla birlikte geride kalıyordu. Kendi geçmişimden bu kadar kaçmam garip doğrusu.

Aslında benim canım yanıyordu. Dışarıya belli etmesem de var oluşum temel noktalarından birisiydi acı. Seni anlamayan bir dünyada yaşadığını düşün ne kadar mutlu olabilirsin ki bu dünyada? Kaçtığım şey belki de canımın yanmasıydı. "Kaçarsam eğer acılarımı geride bırakabilirim" diye düşünmüşümdür büyük ihtimalle.

Orta okuldan sonra lise gelmişti sıra. Orayı da en az öncesi kadar sevmedim. Ancak büyüyordum ve etrafım da aynı ölçüde değişiyordu. Ancak sessiz , sakin birisi olarak lise bana çok uygun değildi. Orada her şey çok hızlı olup bitiyordu ve ben bu hıza yetişemiyordum. Onlarla aynı yaşta olsam da çocuk gibi görüyordum onları. Sanki aramızda onlarca yaş vardı da bizi aynı yere kapatmışlardı. Dersler zaten saçma olmaya devam ediyordu. Sistem 2 kere 2'nin 4 ettiği konusunda ısrarcı olmaya devam ediyordu ama ben bunu ısrarla reddediyordum. Tabi bunu kabul etmeyince sistemin dışında kalıyor insan.

Ancak bir diğer tarafı ise benim sistemin içine girmeye çalışmamdı. Sanki orada çok bir şey varmış gibi bende orada olmak istiyordum. Bunun için kendimden vazgeçmeye bile hazırdım. Başkaları ile aynı konuları konuşabilmek için kendi hayallerimi bir kenara attım. Sanırım yalnızlıktan o kadar korkuyordum ki etrafımda insanların olmasını istiyordum. Tabi daha sonra o insanları da geride bırakacaktım ben. İnsanları kullanıyorum aslında ben. Bunu herkes yapıyor ama itiraf edebilecek kadar cesur değiller. Ben itiraf ediyorum ama ben insanları kullandım. Bunu hep yaptım ama inanın bana bu onların yaptıklarının yanında gözükmez bile.

Her geçen zaman okula olan tahammül seviyem azalıyordu. Belki başkaları gibi öğretmen dövmedim ben veya okulu yıkmadım ama tüm aykırı hareketlerin arkasında mutlaka bulundum. Genellikle harekete geçirecek cümleyi söylerken buldum kendimi. Sonra etrafımda olaylar olurken keyifli bir şekilde izledim. Bu dönemde öğrendiğim yeni bir yeteneğim vardı artık. Etrafımı, insanları değiştirebiliyordum. Mutsuz birisini mutlu yapabiliyordum mesela ama bir diğer taraftan mutlu birisini mutsuz da yapabiliyordum. Bunları sadece doğru anda söylenmiş birkaç kelime ile yapabilmem daha güzeldi.

Aslında bu özelliğimi kazara buldum. Üzgün bir arkadaşımla konuşuyordum. O yaşlara göre büyük sıkıntıları vardı onun. Biraz konuştuktan sonra yüzünün eski neşeli haline geldiğini fark ettim. Çok fazla bir şey söylememiştim ona. Sadece doğru zamanda söylenmiş bir kaç kelime hepsi o kadar. Bazen insan duymak istemediklerini duymaya ihtiyaç duyar ve bunu yapan ben oluyuordum genellikle. Doğru kelime kullanmanın ne kadar önemli olduğunu anlamıştım ve bu kelimeyi bir çok farklı amaçla kullanabiliyordum. Hayatın hep arka planında kalmıştım ben ama artık arkadan ipleri elinde tutan kuklacı rolünü üstenlemeye başlamıştım. Bu özelliğimi kötü bir amaç için asla kullanmadım. Ben hiçbir zaman insanları kullanıp atan birisi olmadım ancak bu özelliğimi fark etmem kendime güvenimi yerine getirmişti.

Ben her zaman  insanların mutlu olmasını isterdim ve bu yüzden hep bu uğurda çabaladım. Bu durum ise beni sırdaş konumuna yükseltti. Hala arkadaşım yoktu ama etrafımdaki insanların sayısı artmıştı. Aslında insanlar beni sıkıntılarını çözmek için kullanıyordu ama bende onları yalnızlığımı azaltmak için kullandığım için sorun olmuyordu. Bazı insanlar bana çok yakınlaştı bu dönemde. Bazılarına karşı duygular büyüttüm içinde ancak gemiler limana sadece fırtınada sığınırdı. Hava düzelince limanı terk ederlerdi. Bu yüzden hayatıma gelen herkes bir süre sonra gitti.

Bir diğer taraftan deneyimsiz bir lise öğrencisiydim ben. Bir kıza ondan hoşlandığımı söyleyebilmemin imkanı bile yoktu. Bu yüzden onların anlaması gerekiyordu ancak onlar bunu hiçbir zaman anlamadı. Ben insanların fırtınalı havalarda sığındığı bir limandım. Sadece o yıllarda küçük bir limandım ama zaman geçtikçe büyüdüm. Daha fazla gemi aynı anda sığınabilir hale geldi. Konuşamamak çok garip bir duygudur. Onun yanında durursun, gözlerinin içine bakarsın, kalbin o kadar şiddetli atıyordur ki sadece onun gürültüsünü duyarsın ama konuşamazsın. Havadan, sudan, aptal matematik sınavından konuşursun ama içinden geçeni söyleyemediğin için hayatı yakalayamazsın. Hep bir adım geriden gelirsin sen. Bu yüzden yakalayamazsın hayatı. Biliyorum, kendimi tanıdığım kadar seni de tanıyorum.

İnsanlar üzerinde bıraktığım bu etki aslında mutluluk vericiydi. İnsanların gülümsemesini sağlayabiliyordum ve benim için mutluluğun anlamı buydu. O zamanlar bilmiyordum tabi insanları anlamanın ne kadar önemli olduğunu. Bu yüzden insanları dinleyen ve onlara yol gösteren kişi konumundaydım. Ancak onların hayatlarına, düşünme biçimlerine, duygularına müdahale etmeyi öğrenememiştim. Bunu yapmak istediğimi hatırlıyorum ama. Hatta bunu sadece onun bana biraz daha yakın hissetmesi için yapmak istiyordum. Siyah saçları vardı ve yuvarlak bir yüzü. Ayrıca baktığı zaman iyi hissediyordum kendimi sanki ondan bana zarar gelmeyecekmiş gibiydi. Belki de bu yüzden ilgimi çekmişti ama zaten liseye giden bir çocuktum. Hayattan çok fazla beklentim yoktu benim.

0/Post a Comment/Comments