Son yolculuk 3

Komik bir şaka gibiyim aslında sadece hiç gülenim yok. Hüzünlü bir hikaye olsam ağlayanım da yok bu yüzden filmimin türünün çok önemi yok. Ortaya bir karışık diyelim bu türe ama izleyen kimse gülmesin ve kimse üzülmesin. Hatta kimse bu filmin neden çekildiğini anlamasın. Amaçsız, sebepsiz bir film olsun benim hayatım. Hatta mümkünse hiç oyuncu olmasın içinde. Deneysel bir film olabilir belki hatta kimsenin anlayamadığı tablolara benzesin. İzleyenler lanet edip gitsin film ilk dakikasında. Anlamı olmasın hiçbir şeyin.

Bakın hayatımı ne kadar güzel özetleyip kimsenin beni anlamadığını açıkladım. Ancak o kimse diye adlandırılan gurup aslında kimseyi anlamıyor. Karışık bir cümle oldu kafan karıştı, dur hemen açıklayayım sana. Benim canımı sıkan kimsenin beni anlamaması değil sonuçta ben bile anlamıyorum ama kimse birbirini de anlamıyor. İnsanlar birbirini anlamadıkları için yabancılaşıyor. İnsanlar yabancılaştıkça hayattan uzaklaşıyorlar. Aramızda kalsın ama herkes sanal bir hayatı yaşıyor ve bunu dile getirmek yasak. Eğer sistem beni duyarsa peşimi asla bırakmaz. Bu yüzden sana güveniyorum.

Güvenmesem ne değişir diye sorabilirsin açıklarım sana. Zaten sistem peşime düşmüş benim. Her yerde aranıyorum, bulurlarsa ne yapacaklarını bilmiyorum aslında. Önemi de yok güzel şeyler olmayacağını biliyorum bu bana yetiyor. Sonuçta sistem ona zarar vermeye çalışanları sevmez ve ben şehrin göbeğinde bir köprüye çıkmış ona nefretimi haykırıyorum. Olacakların hepsinin sebebinin ben olmam komik değil mi? Evet kendi hikayemin sonunu yazıyorum.

Herkese nasip olmaz bu durum bu yüzden tadını çıkartıyorum yalnızlığımın. Sistemin olmadığı bir dünyayı hayal ediyorum ve bu dünyanın başlangıcı için hazırlanıyorum. Aramızda kalsın ama bu gece sistemin canı çok yanacak ve bu benim eserim olacak. Belki kimse adımı bilmeyecek benim ama "birisi vardı" diyecekler. "O birisi insanları uyandırdı" yazacaklar varsın adım bilinmesin. Bu gece sistemi yeneceğim ben ve her şey atlamamla başlayacak.

Şimdi sistemi boş verelim. Madem bu noktaya geldim anlatacak başka şeylerim vardır mutlaka. Böyle zamanlarda insan anlatacak çok şey bulamıyor ya insanın bu haline gülüyorum çok. Bir benzeri çok hoşlandığınız ama konuşamadığınız karşı cins örneğinde görülebilir. Daha çok küçük yaşlarda başınıza gelir bu. Yanına gittiğinizde diliniz tutulur, nefes alamazsınız. Kalbiniz yerinden çıkacakmış gibi olur ve konuşamazsınız. Zaman geçip büyüdükçe öğrenirsiniz bu zamanları ama o duyguları bir daha asla hissedemezsiniz.

Benim de başıma geldi bunlar bu yüzden iyi biliyorum ama şu an konu bu değil. Konu insanın anlatamaması. Önceleri hep insanın kelimeleri kaybetmesi ile anlatırdım bu durumu ancak aslında insan kelimeleri kaybetse de başka şekillerde kendini anlatabilir. Hoşlandığı insanla karşılaşan kişi örneğine gelecek olursak onun duyguları zaten bedeninden, yüzünden, bakışlarından veya davranışlarından bellidir ama bunu karşı taraf anlayamaz. Aslında bu iletişimin en kutsal halidir ancak anlaşılamayınca insan kelimelerin basitliğine kalır. Zaten sistem aşkı bu şekilde öldürdü.

Sanırım aşk öldüğünde onun mezarında bir tek ben ağladım. Belki de bir tek ben bildim onun öldüğünü. Aşkı öldürdüler ve biz hiçbir şey yapmadık. Yapamadık demiyorum yapmadık. Gücümüz varken kılımızı bile kıpırdatmadık. Aşkı bize sahte bedenlerle sunduklarında sorgulamadık bile. Onu biz öldürdük! Onun kanı ellerine bulaştı ve ellerini asla temizleyemeyeceksin. Dünyanın sonu senin eserin, kendinle gurur duyabilirsin. Evet benim derdim en başta seninle.

Sistem her şeyin suçlusu olabilir. Hiç acımadan her şeyi yok edebilir ama sen ona yardım ettin. Kimi zaman bilinçli kimi zaman ise bilinçsiz yaptın bunu ama hiç umursamadan gerçeği kurşunladın. Altı patlarına gümüş kurşunları doldurdun ve gerçeğin kalbine nişan aldın. Ona zarar verdiğin her seferinde büyük bir iş yaptığını zannettin, ödüllendirileceğini düşündüm. Sistem ödüllendirdi de seni. Teknoloji adını verdikleri yalanlarla kandırdılar seni. Hiç olmadığın kadar yalnızsın ama bunun farkında bile değilsin. İnternette sahte arkadaşların var ama öldüğün zaman kimse ağlamayacak arkandan. Yapayalnızsın ama bunun farkında bile değilsin. Şu dünyada seni düşünen son kişi benim ama ben senin için sadece köprüden atlama videosunu izleyip güleceğin birisiyim. Çok üzülüyorum senin için.

İşte bu yüzden bu noktadayım aslında. Senin için o kadar üzülüyorum ki sadece senin için bu sistemi yok edeceğim ve sen hayatında ilk kez özgür olacaksın. Özgürlüğün anlamını bilmediğinin farkındayım bu yüzden söylediklerimin senin için çok anlamı yok. Ancak anlayacaksın benim neden köprünün ucunda olduğumu. Her şeyi anlatacağım sana ama biraz daha sabret. Saniye ilerliyor ve geçen her saniye zaferim için bir adım. Sabret ve kalan zamanımın tadını çıkaralım. Affedersin sen zamanın tadını çıkarmayı unutmuştun. Sen hep bir yerlere yetişmeye çalışırken hep kaybediyordun. Bunları söyleyerek canını acıtmaz istemezdim ama gerçekle yüzleşmenin zamanı geldi.

Sevmiyorum sondan başlayarak anlatmayı ama fazla şansım yok. Bu yüzden gel sana her şeyin nasıl başladığını anlatayım. Her şey çok uzun zaman önce başlamıştı aslında. Ben yıllar önce sisteme ilk kez kafa tutmuştum. İsimler, şehirler veya zamanlar çok aklımda değil ama olayları hatırlıyorum. Azı dişimin nasıl yerinden söküldüğünü nasıl unutabilirim ki.

Konu bu değil ama daha doğrusu zamanı değil. Her şeyin bir zamanı vardır aslında. Bunun aksini söyleyerek kendimizi kandırırız. Ancak güneşin doğma ve batma vakti olduğunu söyleriz sanki o zamanlar icat ettiğimiz saat kavramı yüzünden varmış gibi davranırız. Gerçek anlamı ile salağız biz, aptalız. Evrenin kendimiz etrafında döndüğünü sanıyoruz. Şu hayattaki en büyük yanılgımız da bu aslında. Gerçekte hiçbir şeyiz biz ama bunu kabul etmek istemiyoruz.

Akıl hastanesinde geçen günlerimi anlatarak da başlayabilirim ama bunun öncesini anlatmam gerekir. Bundan çok uzun yıllar önce ben daha küçücük bir çocuktum. Konuşmaya başlayalı fazla uzun zaman olmamıştı ve o zamanlarda hayatın ilk öğretisini öğrenmiştim "kimseye güvenme." Küçük bir çocuk için fazla ağır bir öğretiydi aslında bu. Ancak ben bununla yaşayabiliyordum. Zaman içinde bana yalnızlığımın ne zaman başladığını soranlar oldu onlara verdiğim cevap ise çok keskin ve çok netti "yalnızlığım ben doğduğumda başladı."

Hayatım kolay değildi benim. Nefes almak bile büyük bir zorluktu benim için. Küçük bir çocuk iken nefes aldığım zamanlarda şanslı hissederdim kendimi. İşte o zamanlar sisteme karşıydım aslında ben. Sadece bunu gösteremiyordum. İlk okulda sıraya ters otururdum ben herkes gibi olmayı kabul etmediğim için. İnsanlar gibi görünmediğim, onlar gibi düşünmediğim için dışlandım hep. Yalnızlığımın duvarları bu zamanlarda inşa edildi.

0/Post a Comment/Comments