Adam kılıcını sağ elinde sallandırırken kıpırdamadan duruyordu. Zifiri bir karanlık vardı havada ve tek bir ses bile çıkmıyordu. Yerde kıpırdamadan yatan iki adam ise bu sessizliğin merkezini oluşturuyordu sanki. Adamın kılından yavaşça damlayan kan taş zemine çarptığı sırada bu sessizliğin tek bozulma anını oluşturuyordu.
Kılıcındaki kanı temizlemeyi düşünmedi bile. Sol göğsünü boydan boya kaplayan çiziği veya oradan akan kanı düşünmedi bile. Düşünecek çok fazla şey vardı aslında ama ne bedeninden akan kan ne de yerde cansız yatan adamlar bunlardan birisiydi. Biraz daha bekledikten sonra durdu ve adamların üzerlerini araştırmaya başladı. Belki kızın nerede saklandığını öğrenebilirdi.
İlk adamdan yüklü bir miktar para buldu ama onu almadı bile. İşe yarar bir şey bulamayınca diğer adama geçti ve ondan oldukça eskimiş bir anahtar buldu. Anahtarın kaç yıllık olduğunu bilmiyordu. Zaten bildiği hiçbir döneme ait bir tasarıma sahip değildi anahtar. Uç kısmı daha modern çıkıntılardan oluşurken arka kısmında ejderha motifleri vardı. Sanki iki farklı zamana aitmiş gibi hissetti. İki farklı zamanın bir anahtarda birleşmesi ise oldukça dikkat çekiciydi.
Elinde bir anahtar vardı ama o anahtarın açacağı kapıyı bulması gerekiyordu. Eğer kapıyı bulabilirse kıza ulaşabilirdi belki de.
...
Kız büyükçe bir odada tek başına duruyordu. Odanın içinde bir koltuk ve ahşap bir sehpa haricinde başka bir şey yoktu. Bir de odanın etrafını kaplayan çok sayıda kapı vardı. Her bir kapı diğerinden farklı bir tasarıma sahipti ve her biri ayrı bir güzelliğe bürünmüştü.
Kapılardan birisine doğru ilerledi kız. Kapıya ulaştığı zaman içeriye doğru bir adım attı ve kendini başka bir kapıdan içeriye girerken buldu. O odadaki her kapıyı defalarca kez denemiş ve her seferinde aynı yere dönmüştü. Çıkışı yoktu odanın ve kız kendini hapsedilmiş hissediyordu.
Ayrıca duvarda birçok saat asılıydı. Ancak işin garip tarafı her saatin farklı bir zamanı göstermesiydi. Daha garip olan kısmı ise her saatin farklı bir hızla dönmesiydi. Bazıları hızlı bir biçimde ileriye doğru dönerken bazıları geriye doğru dönüyordu. Birisi bir saniye ilerlediği zaman diğeri bir saat ilerliyordu ve bu yüzden odada hangi zamanın hâkim olduğu anlaşılamıyordu. Ona sorulsa on yıllardır oradaydı ama gerçeği bilemiyordu.
Bir diğer taraftan kız neden orada olduğunu hatırlamıyordu. Daha doğrusu geçmiş ondan çalınmış gibiydi ve hiçbir şey hatırlamıyordu. Sadece yalnız olduğunu hissediyordu ve parçalanmış gibiydi. Sadece boşluk vardı etrafında.
...
Adam sağ avucunda tuttuğu
anahtara baktı ve o anahtarın hangi kilidi açacağını merak etti. Merak ettiği
bir diğer konu ise o kilidi veya kapıyı nasıl bulacağıydı. Bir kum denizinin
içinde farklı renkteki bir kum tanesine aramaya benziyordu onun istekleri. O anahtarın
kilidi her şey olabilirdi aslında. Küçük bir kutu da olabilirdi kocaman bir
kapı da. Daha kötüsü ise ne aradığını bilmediği sürece onu bulamayacağını
düşünmesiydi. Karşısına çıkan her kapıda anahtarı deneyemezdi. Zaten bunu
yapmaya ömrü yetmezdi. Ona ulaşmak için her şeyimden vazgeçerim dese de
hayatından vazgeçerse ona ulaşamazdı.
Bu nedenle o kilidi bulmanın
bir yolunu keşfetmeliydi. Elbette ne olduğunu bilmediği bir şeyi bulmak hiç
kolay değildi. Boş sokakta yürümeye devam ederken bir anda bir isim belirdi
kafasında “Kâhin.” Kâhini daha önce birkaç kere duymuştu ve onun hakkında
bildiği en önemli şey onun birçok şeyi bildiğiydi. Ancak bir diğer taraftan ona
ulaşmanın mümkün olmadığını da duymuştu. Kâhin isterse onun karşısına çıkardı
bunun haricinde onun yaşadığı yeri kimse bilmiyordu.
Kâhini aramak adına boş sokakta
dolaştı bir sure boyunca. O kadar yardıma ihtiyaç duyuyordu ki içinde kalan son
umut bir mumun sönmeden önce çıkardığı son alev kadar güçsüzdü. Beklemekle alakalı
bir sorunu yoktu aslında onun. Onu ömrünün sonuna kadar bekleyebilirdi ancak
beklemek en zor yoluydu yaşamanın ve o yaşadığından emin değildi.
Sokakta ilerlemeye devam
ederken siyahlar içinde bir adam gördü. Adam siyah bir cübbe giyiyor ve
cübbenin kapüşonu yüzünü örtüyordu. Adamla bir an için bakıştıktan sonra
siyahlı adam sağ elini kaldırdı ve onu yanına çağırdı. Bir süre boyunca onun
peşinden gitti. Belki de kâhini bulmuştu. Aslında başka ihtimaller de vardı
ortada ama onları düşünmedi bile.
Siyahlı adam bir ara sokağa
girdi ve ardından bir binanın altına doğru giden merdivenlerden indi. Adam onu
takip ederken kendini siyah bir odanın içinde buldu ve kapı o içeriye girdikten
sonra kapandı. Bir süre boyunca siyaha baktı adam. Bu esnada hiçbir ses
duymuyordu. Daha sonra odanın ortasında bir mum yandı ve oda loş bir ışıkla
aydınlandı.
Kâhin ile karşılıklı
duruyorlardı. Kâhin eskimiş ahşaptan yapılmış bir koltukta oturmuş ve ellerini
önünde birleştirmişti. Tam adam konuşmaya yeltendiği sırada işaret parmağını
dudaklarına götürdü ve ona susmasını söyledi. Kâhin kakında birçok söylenti
vardı. Kimisi onun yaşının binlerle ölçüldüğünü söylerken kimisi onun 40lı
yaşlarında olduğunu anlatırdı. Kimileri onun iyi niyetli olduğunu söylerken
kimilerine göre o kötülüğün vücut bulmuş haliydi. Ancak o anda bu düşüncelerin
hiçbirisinin zihninde yeri yoktu.
“Neden burada olduğunu
biliyorum” dedi kâhin yaşlı ama diri bir ses tonu ile. “Ona ulaşmak için
buradasın.” “Ona ulaşman gerçekten çok zor. İhtimallere bakıyorum ve ikinizin hikâyesinin
tek bir kesişim noktası var ve o nokta çok ama çok uzakta. Şimdi benden bir
cevap bekliyorsun ama o cevabı sana veremem. Sadece bir ipucu söyleyebilirim
sana çünkü aradıkların benim yeteneklerimin çok ötesinde. Aradığın kapı zamanın
durduğu bir yerde saklı.” Kâhin cümlesini bitirdiği zaman mum ışığı söndü ve
içeriye girdiği kapı yavaşça açıldı. Artık gitme zamanı gelmişti.
Dışarıya doğru çıkarken zamanın
durduğu anı düşünmeye çabalıyordu. Aslında onun için zaman tek bir yerde
durmuştu. Sahil kenarında yalnız başına yürürken kızı görmüş ve o anda zaman
durmuştu. İşte o an anlamıştı aşkın zamanın çok ötesinde bir duygu olduğunu. Zamanın
her şey üzerinde etkisi vardı elbette ama konu aşk olunca zaman dururdu.
Onunla karşılaştığı yerde eski
bir ev vardı ve o eski evin eskimiş, paslanmış bir kapısı vardı. O zaman kapıya
hiç dikkat etmemişti ama şimdi kapıdaki anahtar deliğindeki farklılığı
hatırlayabiliyordu.
Sahil bulunduğu yerden çok
uzakta değildi ve hızlı adımlarla ona doğru ilerledi. Kapının yanına vardığında
anahtarı deliğe soktu ve yarım tur çevirdi. Herhalde kapının mekanik açılma
sesini duyması yaşamındaki en mutlu anlardan birisiydi. Kapıdan içeriye girdiği
zaman ise bambaşka bir yerde buldu kendini.
Öyle bir yerdeydi ki sanki tüm
boyutlar iç içe girmişti. Mesela yerde kırmızı bir kaldırım vardı ancak bu
kaldırım sürekli olarak renk değiştiriyordu. İleriye doğru attığı birkaç
adımdan sonra yerçekiminin ve zamanın sürekli değiştiğini fark etmişti. Bazı yerlerde
zıplasaydı eğer gökyüzüne çıkabilirdi ancak bazı yerlerde ise yer çekimi o
kadar ağırdı ki yere yapışmış bulmuştu kendini. Aynı şekilde bazı yerlerde
zaman çok hızlı akıyor ve bir saniyede uzun mesafelere gidebiliyordu. Ancak bazı
yerlerde zaman o kadar yavaşlıyordu ki tek bir adımı atmak günler sürüyordu
sanki.
Bir diğer taraftan her boyut
değiştirdiğinde elbiselerinin rengi de değişiyordu. Mavi olan pantolonu başka
bir boyutta başka bir renge bürünebiliyordu. İşin en garip kısmı ise bu
boyutların düzlemsel olmamasındaydı. İleriye doğru bir adım attıktan sonra
yukarı tırmanmaya başlıyor ve daha sonra ters bir şekilde aşağıya iniyordu.
Ne olduğunu anlayamasa da
bildiği tek bir şey vardı ve bu bilgi onun canını yakıyordu. Orada asla yolunu
bulamayacaktı ve bu yüzden bir haritaya ihtiyacı vardı. Haritanın nerede
olduğunu çok iyi biliyordu aslında. Kızı onun elinden alanlar mutlaka haritaya
da sahipti. Geldiği yoldan dışarıya doğru çıkarken kılıcının kabzasını daha
fazla sıkmaya başlamıştı. O andan sonra karşısında kimin duracağının bir önemi
kalmamıştı ve düşmanlarının evine doğru yola çıktı. Bazı yolların dönüşü
olmuyordu gerçekten.
Resim: Delawer Omar