Ayrılık oyunu, başlangıç


Huzursuz bir şekilde evinin salonunda dönüp dolaşıyordu. Durmak istemiyordu aslında. Durduğu zaman sanki her şey bitecekmiş gibi hissediyordu. Günlerdir uyumamıştı. Uykusuzluğa dayanmak zordu onun için göz kapakları kapanıyor, rüya dünyasının güzel şarkısı onu çağırıyordu ama onun uyumaması gerekiyordu. Bunları düşünürken yorulduğunu fark etti. Herhalde küçük salonunu binlerce kez tavaf etmişti. Yorgunluğu bedeninde hissetmeye, adımları yavaşlama başladığı zaman koltuğuna oturdu ve televizyonun sesini sonuna kadar açtı. Belki ses uyumasını engelleyebilirdi.

Kahve içmedi ama zaten sürekli kahve içtiği için artık onun bir etkisi kalmamıştı. Koltuğuna oturdu ve arkasına yaslandı. Gözlerini bir an için kapadı ve zihninin geriye doğru çekildiğini hissetti. Bu çekilmeyi iyi biliyordu. Eğe bir şekilde kendini durduramazsa uykuya dalacaktı ve o an için yapması gereken en son şeydi uyumak. Direnmesi gerekiyordu ama bunun için yapabileceği bir şey yoktu. Geriye doğru çekilmesi durduğunda bir sokakta buldu kendini. Hava karanlıktı ve etrafı az sayıda sokak lambasından yayılan sarı ışık aydınlatıyordu.

Aynı zamanda yağmurda yağıyordu hafif bir biçimde. Hani koşmaya kalksan sırılsıklam olabilirdin. Yağmurun yağmasını umursamadı ama sonuçta sol elinde siyah bir şemsiye tutuyordu ve o şemsiye yağmurun serin damlalarının tenine değmesini engelliyordu. Yağmur hızlanmaya başladığı sırada zaman gece yarısını geçmişti. Nereye gideceğini bilmiyordu aslında. Gitmesi gereken bir yerin varlığından emin bile değildi. Hissettiği duygunun ismi kimsesizlikti.

Yağmur şiddetlenmeye devam etti ve şimşekler gökyüzünde parladı. Yürüdüğü sokakta kimse yoktu. Geceleri boş olurdu sokaklar. Bu yüzden gece yürümeyi sever sokakları kendine benzetirdi. Biraz daha yürüdü ve biraz daha. Akan zamanın hızını umursamadı. Sonuçta sabah olacaktı ve daha sonra gece. Zamanın neden aktığını merak etti bu esnada.

Biraz daha yürüdü ve biraz daha. Etrafına bakmadı bile. Sonuçta nelerin olup bittiği umurunda bile değildi. Biraz daha ilerledikten sonra boş bir otobüs durağında oturan bir kız gördü. O saatte otobüs geçmezdi oradan bunu biliyordu kızı da biliyor olması gerekiyordu. Onun yanına gitti ve o saatte otobüslerin çalışmadığını söyledi. Kız cevap vermedi ona sadece avuçları arasına aldığı başını kaldırdı ve adam onun ağlamaktan kızarmış gözlerini gördü. Yağmurdan sırılsıklam olmuştu. Saçlarından akan su gözyaşlarına karışıyor ve hüznünün büyüklüğünü ortaya çıkartıyordu.

İkinci olarak gece kadar siyah olan gözlerine dikkat etti. Sanki gözlerinin derinliğinde kocaman bir evren saklıymış gibi hissetti. Konuşmak istiyordu ama söylenebilecek kelimeler anlamsızdı. Kızın yanına oturdu ve şemsiyeyi onun üzerine tuttu. Kız gülümsedi bunun üzerine ve o an aşkın ne anlama geldiğini anladı adam. "Aşk" dedi kendine "gerçekmiş.

Sonra her yer kararmaya başladı ve birilerinin kızı uzaklaştırdığını gördü. Aldılar onu, sakladılar. Aynı anda birkaç kişi adamı öldüresiye dövdü. Yağmur yağıyordu ve bedeninden akan kan asfalttaki su birikintisini kırmızıya boyamıştı. Aldığı yaralar mı canını daha fazla yakıyordu yoksa onun uzaklaşması mı bilemiyordu bunu. Bedenindeki son gücü zemini yumruklamaya harcarken uyandı çığlıklar içinde.

O kadar öfkeliydi ki önce bacağına daha sonra oturduğu koltuğu yumruk yağmuruna tuttu. Eksilmiş gibi hissediyordu sanki parçalanmış, bölünmüş gibiydi. Her uykudan sonra bu şekilde hissederdi. Her uyandığında hafızasının bir kısmını kaybederdi. Hafızasındaki ona dair anılar teker teker giderdi. Bu yüzden uyumaya çalışırdı. Uyursa eğer kaybederdi. Onun gülümsemesini unutmuştu mesela. Onun kokusunu, saçlarının rengini aynı şekilde kaybetmişti.

Uyumak, eksilmekti onun için ve onun eksilmeye tahammülü yoktu. Kötü tarafı ise kızı nereye götürdüklerini bilmiyordu. Ona nasıl ulaşacağını bilmiyordu. Eğer ona ulaşamazsa bir süre sonra tamamen silinecekti hafızasından.

Bu yüzden gözyaşlarını silip ayağa kalktı. Eski kılıcını kınından çıkardı ve sağ eliyle sıkıca tuttu. Onun adı aşksa eğer aşka ulaşmak için her şeyi yapardı.

Karanlık sokakta ilerlemeye başladığını sırada kızın farklı bir zamanda hapsedildiğini bilmiyordu. Bilseydi eğer değişen bir şey olmayacak ve ona ulaşmak için savaşmaya devam edecekti.

Karanlık sokakta ilerlerken karşısında bir gölge belirdi ve adam kılıcını iki eliyle tuttu. Sokak lambalarının sarı ışığı gözlerinden yansıyordu ve kılıcını tüm gücüyle savurdu.

Devam edecek...

0/Post a Comment/Comments