Hatıralarda yolculuk 3, yaşama nedeni


Hatıralarda yolculuk 1, şimdiki zaman
Hatıralarda yolculuk 2, zaman karmaşası

Evinden çıktığı zaman hangi zamanda olduğunu bilemedi. Etrafına baktığında bina sayılarının az olduğu fark etti demek ki geçmişindeydi. Ancak neden geçmişte olduğunu bilmiyordu. Nasıl geçmişe geldiğini veya nasıl zamanda yolculuk yaptığı da bilmiyordu. Düşünmemeye çalışıyordu aslında kafasındaki soruları. Sanki bütün bir evren beynindeydi, karışıktı kafası. Her şeyi tekrardan yaşamak, hatırlamak, üzülmek, acı çekmek zordu onun için.

Aslında daha zoru geçmişinde yaşadığı her anın ona acı vermesindeydi. Gerçekten mutlu bir anı yok muydu onun? Hep asık mıydı yüzü? Hep mi ağlamaklıydı gözleri bilemiyordu. Canını en çok bu bilinmezlik yakıyordu. Sahi herkes gitmiş miydi hayatında? Herkes ona bir veda borcu yokmuş gibi gitmişlerdi. Böyle miydi insanlar yoksa o bir kenara atılıp unutulacak kadar değersiz miydi? Değerli olmak ne yapmalıydı ki? Ne yaparsa insanlar onu bir köşeye fırlatıp atmazlardı.

Kendisini yenisi ile değiştirilmek için sokağa atılan eski bir mobilya gibi hissediyordu. Aslında eski mobilyalarda değerliydi ancak bilmezdi bunu insanlar. Onun üzerindeki hatıraları anlamaz, önemsemezlerdi. Sadece yırtılmış kumaşına, solmuş rengine ve eskiyen ahşabına bakar ve bir kenara atarlardı. O eskimiş mobilyaydı aslında. Bu yüzden atılmıştı ve kimse almıyordu onu.

Onun ne kadar gitmek istediği ayrı bir tartışma konusuydu. Tekrar ve tekrar canının yanmasını, tekrar ve tekrar terk edilmeyi istemiyordu aslında. Bu yüzdendi her şeyi. Kabullenmesi gerekiyordu ancak neyi kabulleneceğini bilmiyordu. Bu yüzden tekrardan yaşıyordu acılarını. Bu yüzden kurtulamıyordu geçmişinden.

Bu düşüncelerin arasında sokakta yürümeye devam etti. Etrafındaki insanlar sürekli değişti. Eski okulunu gördü bir an sonra onun yıkılıp yenilenmiş halini. Daha aynı okulun biraz daha büyütülmüş halini gördü. Basket potası eklenip, yerlerin çimen yapıldığı sahneler sürekli değişiyordu. Sanki değişimler düşünceleri ile alakalıydı. Ne zaman aklına yeni bir düşünce gelse zaman değişiyordu. Ancak ikisinin arasındaki ilişkiyi çözememişti.

Sokakta ilerlemeye devam etti ve sola döndü. Neden sola döndüğünü bilmiyordu zaten önemi yoktu. O kadar önemsiz bir andaydı ki ne yapması gerektiğini bile bilmiyordu. Biraz daha yürüdü sonra sola döndü, sağa döndü, tekrar sola döndü ve sağa döndü. Amaçsızca dolaştı sokakta, nereye gideceğini bile bilmiyordu. Daha kötüsü hangi zamanda nereye gideceğini bilmemesindeydi.

"Gitmek" dedi kendi "insan nasıl gidebilir gerçekten. Bulunduğun yeri değiştirdiğin zaman mı gitmiş olursun yoksa kendini geride bıraktığın zaman mı gitmiş olursun?" Cevabını bilmediği bir başka soruydu aslında bu ve sorunun cevabını düşünürken durdu. O durduğu zaman etrafının değişmesi de durdu.

Demek ki zamandaki değişim onun hareket etmesiyle alakalıydı. İleriye doğru bir adım attı ve geçmişe döndü. Bir adım daha attı ve biraz daha geçmişe döndü. Aslında bir mantığı yoktu çünkü hala zamanlar rastgele değişiyordu. Ancak durduğu sürece zamanın değişmeyeceğini anladı ve yolun kenarındaki bir duvarın üstüne oturdu. Zaman durmuştu.

Zamanla birlikte etrafındaki her şey durmuş, sanki bir fotoğraf karesinin içine geçmişti. "Evet" dedi kendine "bundan sonra hareket etmem ve her şey son bulur." Bir süre boyunca hareket etmedi. Yapabilseydi nefes bile almazdı ama yapamadı.

Daha sonra düşünmeye başladı. Daha sakin bir şekilde, iç seslerini azaltarak düşündü. Böyle yapınca bazı şeyler yerine oturabiliyordu. Anlayabiliyordu aslında yaşadıklarını. Hareket ettiği için zamanda yolculuk yapıyordu. İleriye doğru gittiği için geçmişe yolculuk yapıyordu. Bu yüzden durduğunda zamanda yolculuğu sona ermişti. Peki ya geriye doğru yürürsem ne olur diye düşündü ve oturduğu duvardan kalktı.

Geriye doğru adım attıkça zaman ileriye doğru akmaya başladı. Çocukluğunun geçtiği sokak gençliğinin geçtiği sokağa dönüştü ve daha sonra orta yaşlarının geçtiği bir sokağa. O sokağın gördüğü tüm hallerini geçtikten sonra geleceğe gitti. Arabalar değişti, yeni binalar yapıldı. İnsanların elbiseleri değişti, moda farklılaştı, eski binalar yıkılıp yenileri yapıldı ve insanlar yaşlandı.

Artık geleceğe gidebiliyordu ama bu yolcuğun amacını bilmiyordu hala. Belki aradığı bir sorunun cevabı vardı gelecekte. Biraz daha yürürdü geriye doğru ve bir gazete aldı. Sayfalarını çevirdi, her şey değişmişti aslında. Sonra kendi ölüm haberini gördü. Trafik kazasında vefat etmişti. Ona çarpan sürücü sarhoştu, hava yağmurluydu, kırmızı ışıkta geçmişti ve arabasına çarpmıştı. Daha sonra kendi mezarına gitmeye karar verdi.

Mezarının yanına gittiği zaman bir kadın mezarın yanına oturmuş ağlıyordu. Kadının yanına gitti ve baş sağlığı diledi. Kendini nereden tanıdığını sordu ve kadın göz yaşları içinde anlatmaya başladı. Aşktan bahsetti kadın, bir olmayı anlattı. Aynı düşünceyi paylaşıp, aynı soluğu almaktan bahsetti. "Aşk" dedi "yaşadıklarının tümüne ve o an kadının parmağındaki yüzüğü gördü. Kadın devam etti anlatmaya ve "aşk" dedi tekrardan. Asla unutulmayacak bir masal şimdi.

Bu aslında onun sözüydü "aşk unutulmuş bir masal şimdi" derdi hep. Kadın bu sözün ölen eşine ait olduğunu söylediği zaman düşündü demek ki değişecekti zamanla. Yanacaktı, pişecekti ve kavrulacaktı ama değişecekti. Sonra kadın ona kendini anlatmaya başladı. Evet aşk kendin olmayı bırakıp başka birine dönüşmekti gerçekten.

Ne güzel bir hayat yaşamıştı aslında. Sonra durdu ve geçmişe dönmeye karar verdi. O köprünün kenarından atlamaya hazırlandığı sırada olan zamana döndü. "Aşk" dedi kendine "gerçekmiş. Bırakmış olduğu köprünün kenarlarını tekrardan tuttu. Boşluğa doğru attığı adımını geri geçti. Aşağısından akan nehre bakmayı bıraktı ve başını gökyüzüne doğru çevirdi. "Aşk" dedi tekrardan "yaşamak için ne kadar da güzel bir neden!"

0/Post a Comment/Comments