Zincirler, sanrılar

Zincirler

Çok uzun zamandır konuşamıyorduk ama inanın bunu ben istemedim. O kadar fazla sakinleştirici verdiler ki bana kafamı kaldırmaya fırsatı bulamadım. Sanki beni sakinleştiricilerle öldürmeye çalışıyorlar. Sanki beni tedavi etmeye çalışıyorlar. Sadece terapistim yok onun yerine bana acı çektiriyorlar. Hani acı dünyadaki en iyi öğretmenmiş ya herhalde buna güveniyorlar. Ancak işin garibi ben hiçbir şey anlamıyorum. Herhalde uyumsuzum, deliyim ondan oluyor bunlar. Evet, itiraf ediyorum ben deliyim. Hani onlar gibi olmayan herkese deli diyorlar ya ben de zırdeliyim. Hem deli olmanın bütün işaretlerini taşıyorum. Gölgelerle konuşuyorum, fare yiyorum, saçma sapan şeyler düşünüyorum ve sisteme karşıyım, kuralları umursamıyorum. Bakın işte hepsi var sonra beni neden buraya tıktılar diye düşünüyorum. Ben tedavi edilemeyecek bir deliyim. Herhalde bana yaptıkları da modern psikoloji falandır bilemiyorum.

Sakinleştiricilerin etkisi tam olarak geçmemiş ki arada ne söylediğimi unutup karanlığa boş boş bakıyorum. Sanırım burada gece hani karanlık olan zamana gece diyordum ya ben. Sende hemen unutuyorsun hani burası hep karanlıktı, hep geceydi. Ne diyordum az önce onu hatırlamaya çalışıyorum ama bu pek mümkün gözükmüyor. Başka bir konudan devam edelim o zaman. Bak az kalsın unutuyordum. Bana çok iyi davranmaya başladılar. Günde iki kere yemek veriyorlar sonra arada çok az da olsa müzik duyuyorum. Duvara zincirli değilim ki bu beni oldukça rahatlatıyor. Artık zindanımda özgürlüğümün tadını çıkartıyorum. Buraya gelmeden önce de aynıydı aslında yine zindanım vardı ve ben yine kelepçeliydim. Herkes aynı aslında sistem onları hapsediyor, işkence ediyor. Bana özel ilgi gösteriyor kendimle ne kadar övünsem azdır. Nasıl gurur duyuyorum anlatamam.

Sistem hakkında konuşmaya başladım ya kesin sakinleştirici iğne ile vururlar beni. Alıştım artık ama şu anda uyumak değil konuşmak istiyorum. Bu yüzden konuyu değiştireceğim izninizle. Aslında burası giderek daha yaşanılabilir bir hal alıyor. Sevmeye başlıyorum. Bu cümleyi kurunca bir garip hissettim şimdi kendimi niye burayı seveyim ki. Neyse önemi yok ben gelişmeleri anlatayım. Bir kız var sevgili günlük. Günlük ne alaka diye sorma içimden geldi. Yoksa bir kalemim bir yok günlük benim neyime. Aslında günlüğüm olsa ve kendi kanımla yazsam. Gerçekten çok karizma olurdu. Sahneyi canlandırsana bir de kitap çıkarırım arkasında bir not "bu kitap kanla yazıldı." Karizmaya baksana sen. Acaba kanım bir kitap yazmaya yeter mi merak ettim şimdi.

Konuyu fazlasıyla dağıtıyorum farkındayım ama sakinleştiricinin etkileri olmalı bunlar. Gözlerimi bile tam olarak açamıyorum maruz görün lütfen. Bir kız var diyordum. O çok güzel be günlük. Gölgelerin içinden geldi buraya. Sanki gölgelerin içinden bir kapı açtı ve geldi. Belki de orada gizli bir kapı var bilemiyorum bunu. Hep ilgilendi benimle. Geçenlerde ben yine sinir krizi geçirirken duvarları yumruklamıştım ve sol parmaklarımı kırmıştım. Tabi ilgilendi benimle ve büyük ihtimalle parmaklarım yanlış kaynadı ama önemi yok. O geldi ve bandaj yaptı elime. Sonra bana güzel yemekler getirdi, tatlılar getirdi. Bir tavuk göğsü getirmiş bana resmen kendimden geçtim onu yerken. Herhalde 4,5 yıldır tatlı yememiştim. Nasıl güzel geldi anlatamam.

Tabi 4,5 yıldır sevmemiştim de o da pek bir harika geldi. Elini tuttum onun günlük. Elini tuttum. Teni yumuşacıktı, sıcacıktı. Gölgelerden geldiği ve gölge olduğu için gözlerinin rengini göremedim. Yine de bunun önemi yok. Onun ben olduğu gibi kabullendim varsın gölgeden olsun. Hem burada kalmaya devam edeceksem bende gölgeye dönüşürüm ve onunla mutlu mesut yaşarız. Yine de bazı sorunlarımız var mesela hiç konuşmuyor. Acaba sesi kötü de bu yüzden mi endişeleniyor anlamadım ki. Zaten benim sesim de kötü, çirkinim. Ben konuşuyorsam onun hiç susmaması gerekir. O kadar güzel ki hiç susmamalı.

Hani siz hatırlamazsınız, balık hafızalısınız ya hani, ama bana yemek getiren bir kız vardı. Sonra bir anda ortadan kaybolmuştu. Benimle ilgilenme biçimi bana onu hatırlatıyor. O da sevgi dolu ve şefkatliydi. O kadar acınası bir haldeyim ki elimi tutan herkese aşık olabilirim. Evet sana da aşığım fare. Yine de güzel duygular bunlar. İnsanın içinde kelebekler uçuyor, kalbinde yanardağlar patlıyor. Sonra zihninde süper novalar kendi etrafında dönerken kara delikler güneşleri yutuyor. Sonra kan basıncı artıyor insanın. Kalbi infilak edecekmiş gibi atmaya başlıyor. Karnımı çıkarıp açsan mesela içinde milyonlarca kelebek bulabilirsin. Hemen uçmaya başlarlar odanın içinde burası da renklenmiş olur. Hep aynı siyah, gerçekten çok sıkıcı.

Uzun lafın kısası günlük aşık oldum. Neden birisi benim gibi bir delinin yanında olup elini tutar bilemiyorum ama yine de çok güzel bir şey bu. Belki o da delileri seviyordur. Belki o da delidir ve onu zindana değil de gölgelere hapsetmişlerdir. Işık olan bir yere gidemiyordur. Eğer böyleyse kendimi şanslı hissederim. En azından zindanımda özgürüm, iskeletlerim ve farelerim var. Umarım gölgelere hapsedilmemiştir o. Eğer böyleyse çok üzülürüm çünkü. Garip duygular bunlar günlük. O kadar uzun zamandır hissetmemiştim ki öldüklerini düşünmüştüm. Evet duygularda olur bunu başka bir gün konuşuruz çünkü artık uyumam gerek ve gözlerimi açık tutamıyorum.

Sanki karnımda kelebekler varmış da hiç ölmeyeceklermiş gibi hissediyorum. Oysa onların ömrü bir gün. Bilemedin üç gün olsun ama ben ölmeyeceklerini düşünüyorum. Sanırım aşık oluyorum. Onun elini tutmayı özledim. Hayatımda daha güzel bir şey yok. Garip işte. Neyse şimdilik hoşça kalın. Görüşmek üzere.






0/Post a Comment/Comments