Zincirler, aşk

Şimdi size anlatırken heyecanlı bir tondan cümleye başlayıp hayatımda neler neler oldu demeyi çok isterdim. Ancak öyle bir şey söyleyemem. Yalan olur ve ben yalancıları sevmem. Yalan söylemek beni buradan çıkaramayacak. Odada sarkan cesedi ortadan kaldırmayacak. Yalan söylemek istemiyorum. Derseniz sen yalan söylesen ne değişir ama insanın belirli değerlerinin olması gerekiyor. Yalancıları hiç sevmedim ben, hep kullandılar hayatımı. Herkesin yalancı olduğunu da gördüm hayatta, olsun sanırım bazıları onlar gibi değildi. Emin değilim, çok uzak hatıralar bana.

Ceset günden güne şişmeye başladı ve içinden küçük beyaz kurtçuklar çıktı. Sonra zaman ilerledikçe kurtçuklar cesedi yedi. Ben cesedi yemiyorsam eğer onlar yesin sonuçta bende onları yerim. Hem şöyle iri, sulu, lezzetli bir kurtçuğa kim hayır diyebilir ki. Ben diyemem onların sayıları arttıkça bende ufak ufak yiyorum. Hepsini birden yemiyorum ki hepsini yersem geriye bir şey kalmayacak. Bunu da inanın hiç istemiyorum. En azından hem karnımı doyuruyorlar hem de arkadaş oluyorlar. Çirkin, hani cesede çirkin demiştim ya geçen ne çabuk unuttun, gerçekten çirkinleşti. Bir de üstüne kokmaya başladı. Başka bir odaya taşınmayı düşünüyorum. Bilmem belki karayiplerde bir oda güzel olabilir. Saçmalığa bak. Karayipleri bıraktım taşınma gibi durum yok ortada. Yine de bahamalar fena olmazdı. Off çok kötü kokuyorsun çirkin, böyle kokmaya devam edersen arkadaşlığımız zarar görebilir benden söylemesi.

Neyse ben konuma döneyim sanki anlatacak bir konum varmış gibi. Geçen gün düşünüyordum ki yaptığım tek şey zaten düşünmek. Biraz eskilere gittim, geçmişe giden bir at arabasına atladım bir baktım geçmişteyim. Çok fazla hatırlamıyorum geçmişi. Ne kadar hatırlamaya çabalasam da karanlıktan başka bir şey göremiyorum artık. Hatırlıyorum da bir gün ben hastalanmıştım, bademciklerim şişmişti ve nezle olmuştum. Ateşimde 50 derece vardı herhalde. Neyse ben evde tek başımaydım ve yatıyordum. Gariptir kimsem yoktu sonra ambulansı aramıştım ve hastaneye kaldırmışlardı beni. Orada doktorum ölümden döndüğümü söylemişti bana ama bunu niye söylediğini, neden söylediğini bilmiyorum. Ölümden döndüm demişti bana çok şanslısın. Sanırım renklerle ilgili bir hastalığım vardı veya ismi bir renk ismiydi hatırlamıyorum. Bende doktora bundan sonrasını bilmeden şanslı olup olmadığımı söyleyemezsin demiştim.

Sonra hastanede yatarken bir de güzel bir hemşire vardı. Bana karşı hiç kimsenin olmadığı kadar iyiydi o hemşire. Onu tekrar görsem kesinlikle tanıyamam ama gariptir aklımdan da çıkamıyor bir türlü. Ben konuşamazken yatağımın yanına gelip benimle sohbet ettiğini hatırlıyorum. Gözlerimi bile açamıyordum ama o benimle konuşurdu. Bana hikayeler, masallar anlatır aşkın ne kadar güzel olduğundan bahsederdi. Çok seviyordum o hemşireyi. Hani deseydi benim için ne yaparsın diye sorusunun yanlış olduğunu söylerdim. Doğru soru benim için ne yapamazsın olmalıydı. Ben iyileşene kadar yanımda kaldı, elimi tuttu. Ona dokunmak cennete dokunmak gibiydi o zamanlar ki gerçekte de cennete dokunmama pek az kalmıştı.

Sonra ben hastaneden çıktım. Hemşirede ayrılmış oradan. Onu görmeye gittiysem de göremedim. Başka bir kız daha vardı. Hani aşk derler ya o kıza aşık olmuştum ben. İsmi renkler gibi olan bir hastalığım olmamasına rağmen hastalıkta olduğumdan daha kötü durumdaydım. Ateşim yetmişlere seksenlere çıkıyor kalp atışım sekiz yüz civarında seyrediyordu. O kadar güzeldi ki o ona baktığım zamanlar nefes almayı unutuyordum. Onu çok sık göremediğim içinde boğulmuyordum. Ancak onu daha sık göreceğimi bilsem seve seve öldürdüm. Hatırlıyorum da o kadar güzeldi ki yanında ben dünyanın hatta evrenin en çirkiniymişim gibi kalıyordum. Ona dokunsam kırılmasından korkuyordum hep. Sonra o kız gidip hödüğün birisiyle evlendi. Bir de bana düğününün davetiyesi gönderdi. Hayır, gitseydim ne yapabilirdim ki size bir hediyem var bir tabanca ve iki kurşun diyip kafalarına mı sıkmalıydım? Tabancamdan iki kez tok bir ses yankılandıktan sonra kurşunlar onların kafatasılarına çarptı. Bu esnada salondaki herkes ne olduğunu şaşırmışken ve çığlık bile atmaya korkarken kafalarından etrafa kırmızılıklar yayılmaya başladı. Benim için yeterli gelmedi ve birkaç kurşun daha sıktım özellikle de sevdiğimi benden çalan o dingile. Bol bol sıktım kafasına, elek gibi oldu. Sonra kurşunum bittiğinde ikisi de yerde yatıyordu ve kanları bedenlerinin etrafını kaplamıştı. Özellikle onun o güzel gelinliği artık kırmızıydı. Bunları yapmadım tabi benim sevgi anlayışıma göre değil. Sevgi dediğin onun mutluluğu için kendi mutsuzluğunu göze almaktı. Ben de aynen böyle yaptım ve mutsuzluğu seçtim. Ancak benim suçum yoktu. Ona gösterebilmek için her yolu denedim ama o anlamak istemedi bir türlü. Sadece bir çift kelime söylemedim, onunla konuşamazken yapamazdım zaten. Dedim ya seviyordum diye.

Çok düşündüm acaba yanına gidip konuşsaydım bir şeyler değişebilir miydi diye. Mesela yanına gidip seni seviyorum desem, yok bu olmaz çok hızlı. Senden hoşlanıyorum desem mesela bana bir fırsat tanırmıydı. Tanıyıp tanımamış olması o kadar önemli değil de ona kendimi nasıl anlatabilirdim. Düşünsenize birisine ona dokunduğunuzda kırılacağından korktuğunu ve bu yüzden ona asla dokunamayacağınızı nasıl söylersiniz. Kelimeler arasında bu anlamda olan var mıdır merak ediyorum. O kadar garip bir yerdi ki orası tarif etmenin imkanı yok gerçekten. Kendin olmanın hiçbir anlamı olmadığı bir yer düşünün. Hoş benim yaptığımda komik bir ceset ve birkaç kurtçuğa aşkı anlatmaya çalışıyorum. Farkındayım akıl sağlığım her gün giderek kötüleşiyor.

Aslında yine anlatmak istemediğim şeyler anlattım ama biraz mutluluğa ihtiyacım vardı. Evet, artık mutluluk hiçbir zaman gelmeyecek kadar uzak bana. Nasıl o kız bir daha asla gelmeyecekse mutluluğa da ulaşma şansım da kalmadı. Garip hala onların düğününe gidip iki kurşun hediye etmeli miydim diye düşünüyorum. Belki en iyisi kendime hediye edeceğim tek bir kurşundu. Neyse önemi yok zaten bunların. Karnım acıkmaya başladı en iyisi bir kaç küçük, şişko, lezzetli kurtçuk yemeliyim. En azından ağrılarımdan biri bir süre sessizleşir. Sonra birlikte birkaç el tavla oynarız. Merak etmene gerek yok ben hiç kazanamam zaten oyunlarda. Yine sen kazanırsın. Ben çirkinin kemiklerinden tavlayı yapmaya başlayayım en iyisi...

0/Post a Comment/Comments