Zincirler, umut

Zincirler,

En son beni bıraktığınızda ki hiçbir zaman gerçek olmadığınıza göre beni bırakamazsınızda. Ancak gerçek olmamanızı umursamıyorum pek, inanın burada hiçbir önemi yok bunların. En son beni bıraktığınızda ki gerçek değilsiniz burada zincirlerle bağlanmış şekilde iskelet ile konuşuyordum. Sevmiştim o iskeleti, iyi bir dinleyiciydi. Ne anlatırsam anlatayım sesini hiç çıkarmazdı. Hem yalnızlığımı da azaltıyordu , hem yakışıklı bir çocuktu. Sonra fareler vardı yemeğimi onlarla paylaştığım süre boyunca beni ısırmıyorlardı. Hatırlıyorum uzun bir süre boyunca birkaç tanesini yemiştim ve küsmüşlerdi bana. Onlarda güzeldiler, bu kimsesizliğimde dostum diyebilirdim onlar için. Bir de uzaklarda bana yemek getiren birisi vardı. O beni buraya hapsedenlerden farklıydı. Beni buraya tıkanlar iskelet gibi olmamı istiyorlardı, onlar bana yemek vermezdi. Ancak birisi benimle ilgilenirdi onu çok sevmiştim ben. Hiç göremesem de, hiç sesini duyamasam da onu sevmiştim ben.

Şimdi ise hepsini aldılar bende. Zavallı iskeleti bile aldılar, o bensiz çok sıkılır, dayanamaz dedim dinlemediler. Gece uykuya dalmışım bir ara hoş burası sürekli karanlık olduğu için geceyi ve gündüzü ayıramıyorum ama olsun.Uyduğum zamanlar gece oluyor benim için yoksa burası hep karanlık. Farelerimi aldılar benden, onlar o garip sesleri müzik gibi geliyordu bana. Çok beste yaptım onların müziklerinde. Her şarkı fareler ve iskelet ile alakalıydı ama olsun. Bir de bana yardım eden kişiye de şarkılar yazdım. Hiç bir zaman söyleme fırsatım olmadı bu şarkıları. Zaten konuşmayı unuttuğum için şarkı da söyleyemem sanırım. Hoş fareceyi öğrendim ama ne kadar kullanabilirim bilemiyorum. Farece zor bir dil değil bu arada iki heceden oluşuyor "vik, vik" hepsi bu kadar. Acaba öz geçmişime yazabilir miyim bunu. Bir zindan da aklımı kaybettikten sonra anadilimi unutup onun yerine farece öğrendiğimi söyleyebilir miyim. Beni olduğum gibi kabul ederler mi acaba. Bilmiyorum, hiçbir şeyi bilmiyorum ben.

Düşünüyorum da ,zaten yaptığım tek şey düşünmek, beni buraya tıktıktan sonra bile hayatımı benden almalarının bir nedeni olmalı. Düşünsene her gün bir parçam eksiliyor. Önce zincirler geldi yürüyemedim sonra iskeletimi aldılar benden fareler de gitti bana yardım eden o gizemli kişiyi de aldılar. Hiçbir şeyim kalmadı geriye ve ben sadece düşünüyorum. Neyi düşündüğüm neden düşündüğüm hiç önemli değil. Düşüncelerim sonuçlara ulaşsa bile anlatacak kimse olmadığı sürece hiçbir anlamı yok neleri öğrendiğimin. Belki izliyorlardır beni. Bir puro yakmış deri bir koltukta otururken viskilerini yudumluyorlardır ama bunun da bir anlamı yok. Nasıl olsa beni anlamayacaklar. Anlasalardı iskeletimi almazlardı benden, bana yardım eden o özel kişiyi almazlardı. Onlardan nefret ediyorum. O kadar nefret ediyorum ki bol bol intikam planları yapıyorum. Ancak her plan buradan kurtulmama bağlı ve bu biraz imkansız gözüküyor. Zaten her şey imkansız bana düşünmek hariç.

Günlerdir yemek yemedim ve midemin kendi kendini sindirdiğini hissediyorum. Öyle ki kolum veya bacağım çok lezzetli geliyor bana. Sadece hangisinden vaz geçeceğime karar veremiyorum. Kolumu yemek daha kolay olur ama bacaklarım daha doyurucu sanırım. Biraz daha bekleyip bu zor kararı vermek zorunda kalacağım. Sonrasını bilmiyorum, önemi yok benim için. Kendimi yemeyi çok fazla sürdüremeyeceğimi düşünüyorum. Belki küçük lokmalar alırsam süreyi uzatabilirim. Biraz daha beklemeliyim en iyisi.

İşin garip kısmı her zaman konuşacak birisini bulabilmem. Bir yerden içeriye hafif bir ışık giriyor ve karşı duvara silik bir şekilde gölgem düşüyor. O gölgem de benim sırdaşım oluyor bu şekilde. Ancak iskelet kadar sessiz değil aksine çok geveze. Kafamın içinde sürekli konuşup duruyor. Evet, sanırım deliliğim giderek artıyor. Belki kendimden önce gölgemi yiyebilirim. Pek dostluk anlayışıma sığmıyor bu ama daha önce farelerimden yemiştim. Gölgenin geveze olmak dışında en büyük sorunu zihnimin içinde konuşması. Bundan daha büyük sorunu ise sürekli söylediklerimin tersini söylemesi. İnsanın gölgesinin bu kadar muhalefet yapması inan çok sinir bozucu.

Ne diyorduk evet hatırladım öz geçmiş demiştim. Düşünsene deli olan ben hayatta ne kadar kabul görürüm. Başkaları benden daha deli olmasına rağmen bir tek kapatıldım buraya. Bir zamanlarda iskelet gelmişti. O eskiden insandı unuttun mu ben unutmadım. Ben de ileride iskelet olacağım bunun da farkındayım. Öyle acıyan gözlerle bakma bana. Acaba beni buraya niye attılar. Her halde deli olduğum için hayır akıllı olduğum için yok farklı olduğum için attılar sanırım. Farklılara hep böyle yapıyorlar onu alıp bir yere atıyorlar ve onlar acı çekerken deri koltuklarında viskilerini yudumluyorlar. Anlamıyorum belki de herkesin hayatını değiştirebilecek bir şeyler bulabiliriz ama istemiyorlar ve bizi bir yerlere atıyorlar. Sonra da ölmemizi bekliyorlar purolarını içerken.

Sana diyorum duvarda yürüyen böcek. Acilen sana bir isim bulmam gerektiğini fark ettim, yakında da bulurum elbet. Bana bak anlatmam daha bitmedi. Tamam dinlemek zorunda değilsin zaten kaçmana hiç gerek yok. Sıkıldığının farkındayım ama bak seninle güzel bir oyun oynayalım. Yanıma yaklaş önce ve sonra senin tadına bir bakayım. Merak etme  sadece küçücük bir ısırık olacak...

0/Post a Comment/Comments