Resim başlıklı hikayeler 3


O biraz farklı yaşardı hayatı. İçindeki müziğin onu getirdiği yere gitmeyi alışkanlık haline getirmişti. Bazen bir müzik duyar veya bir şarkı söylerdi. Notaların kılavuzluğuna her zaman güvenirdi. Öylesine kapılırdı ki şarkılara onlar kızı nereye sürüklerse sürüklesin onları takip ederdi. Kimse bilmezdi onun şarkılarını, kimse duymazdı.

Ona göre hayatın bir müziği vardı. O müzik yaşananlara göre değişirdi. Bazen ise nelerin yaşanacağıma müzik karar verirdi. Onun hayatında ise müzik her şeyi belirlerdi. Ne zaman nereye gideceğinden tutun kimi ne nasıl seveceğine kadar hep içindeki şarkılar karar verirdi.

Bazen bir ritim duyardı derinliklerinden gelen.  Daha sonra o ritim sözlere bulanıp müzik halini alırdı ritim notalara dönüştükçe. Her şarkısı mutluluğu anlatmıyordu. Öyle şarkıları vardı ki her kelimesinde ağlamıştı. Bir diğer taraftan sevinçten uçtuğu veya yalnızlığında boğulduğu şarkılar da vardı. Ne anlattığına bakmadan her şarkıyı severdi o.

Ancak hiç kimse ne onu ne de şarkılarını anlardı. Öyle zamanlar olurdu ki sırf bu yüzden insanlarla anlaşamazdı. Durup dururken mırıldanmaya başladığında insanlar hep ona garipseyen gözlerle bakardı. Oysa o sadece içindeki sese eşlik ediyor olurdu. O bakışlar şarkılarının sayıları arttıkça çoğalmıştı. Öyle bir noktaya gelmişti ki o bakışlar bir süre sonra onlardan uzaklaşmak istemişti ayrılık şarkıları çalarken.

Ayrılık şarkıları zamanla güçlenmiş ve onu uzaklara götürmeye başlamıştı. Başlarda günübirlik kaçışlarken zamanla geçen günlerin sayısı artmıştı. Haftalık, aylık, yıllık kaçışlar bile yeterli gelmemişti. Mahalleler, şehirler, ülkeler değişse bile gittiği yerlerde şarkılarını anlayan kimseyi bulamıyordu.

Bu yüzden başlangıçta şarkılar onu rahatsız etmişti. Zihnini kırmızı bir şemsiyenin onu yağmurdan koruması gibi korumaya çalışmıştı. Şarkıları aralarına duvarlar örmeye çalışması da bu yüzdendi. Ancak bir türlü başaramıyordu duvarlar örmeyi. Her ne kadar başka şeyler düşünmeye çabalasa da şarkıları aklından bir türlü çıkmıyordu. Nereye giderse gitsin, kiminle olursa olsun müziği dinlemekten alamıyordu kendini.

Ayrılık şarkılarının yükseldiği bir gün tekrardan yola koyulmuştu. Şimdiye kadar gezdiği şehirleri, ülkeleri bir kenara bırakıp başka bir yere gitmek istemişti çünkü onu anlayan bir kişiye bile rastlayamamıştı yolculuklarında. Bu yüzden gideceği bir sonraki yerin kimsesiz olması gerekiyordu. Nasıl olsa tek kişilik yaşıyordu hayatı. Etrafında kimse olmazsa eğer müziği koşulsuzca dinleyebilirdi. Şarkıları ayrılığı ve yalnızlığı aynı anda anlattığı sırada yola koyulmuştu.

Yolu takip ettikçe ayrılık şarkıları yerini özgürlüğe bırakmıştı. Yalnızlık her ne kadar değişmese ve geçen zamanda artsa da bu çok önemli değildi. Artık onu anlamayan, onu küçümseyen bakışlardan çok uzakta olacaktı. 

Şarkılar onu kimsesiz bir adaya götürdüğünde sorgulamadı bile. Eğer insanlar onu üzüyorsa onlar olmadan mutlu olabilirdi. Bu sayede artık üzülmesine de gerek kalmazdı. Sadece şarkıları dinler ve onlara göre yaşardı. Evet, şarkıları onun kendisi ile konuşma biçimiydi.

Adada ilk günler şarkılar söyleyerek ve dans ederek geçmişti. Kimseye ihtiyacı yoktu onun. Sulara yazı yazabildiği bir kalemi vardı. Kendini ne zaman yalnız hissetse kalemine sarılıyordu şarkılarının resmini yapmak için. 

Kimsesizliğe alışması biraz zor olmuştu. Başlarda kolay gelse de zamanla etrafında kimseyi görememek onu rahatsız etmeye başlamıştı. Evet, istediği zaman istediği şarkıyı söyleyebiliyordu onu anlayabilen birinin çıkma ihtimalini düşünmeden. Ancak bazen duruyor ve birilerini görmek istiyordu. Böyle zamanlarda şehre bakıyor ve insanları düşünüyordu. Belki de geride bıraktığı onu anlayan birilerini bulabilme umuduydu.

Zamanla şarkıları rüzgarın ve dalgaların sesine ayak uydurmuştu. Belki de doğa artık yaşamını ona göre ayarlıyordu. Ne zaman hüzünlü bir şarkı söylese serin bir rüzgar esmeye başlıyor, dalgalar kıyılara çarpıyordu. Bu yüzden çoğunlukla hava bulutluydu. Doğa ile birlikte o kadar mükemmel bir senfoni oluşturuyorlardı ki hayatı boyunca böyle bir uyum görmemişti. 

Ancak yalnız günleri ilerledikçe kendini denizin karşı tarafındaki şehre bakar bulmuştu. Evlerin bacalarından çıkan dumanları seyrederken içinde kaynağı belirsiz bir özlem büyüyordu. Bu özlemin neye dair olduğunu bile bilmeden adını bile duymadığı bir şeyi durmaksızın özlüyordu. Şarkıların özlemi anlatması da kaçınılamazdı.

Kazandığı onca şey varken kaybettiği tek bir umut ona günlerini yaşanılamaz kılmaya yetiyordu. Geri dönmeye niyeti yoktu. Aslında özlediği şehir veya içindekiler değildi. O sadece kaybettiği o umudu özlüyordu.


Gündüzleri şehre bakıyor, geceleri ise onun silüetini seyrediyordu. Şehre bakmak geçmişe bakmak gibiydi onun için. Eskiye bakıyor ve kendine sorular sorup nerede yanlış yaptığını anlamaya çalışıyordu. En çok karşılaştığı soru "neden?"di. Kendine sorduğu soruların çoğunun cevabının olmaması canını sıkmak için başka bir nedendi. Cevapsız sorulara dair o kadar fazla şarkısı vardı ki.

Çimenlere oturmuş ve sırtını yaşlı bir ağaca yaslamıştı. Kuşlarla birlikte hüzünlü bir şarkı söylüyordu şehri seyrederek. Güneş gideli uzun zaman olmuş ve beyaz bir dolunay onun yerini almaya başlamıştı. Başını ağaca yaslamış ve gözlerini kapatmıştı. Karanlık bir yalnızlık şarkısı söylüyordu. Etraftaki kuşların ötmeyi kestiğini ve ağladığını düşünmüştü şarkının sonlarına yaklaşırken.


Şarkı değiştiğinde kuşlar tekrar cıvıldamaya başlamıştı. Bu ıssız adada geçen aynı gecelerden bir başkasındaydı. Bir sonraki şarkısı da bu cümlelerle başlamıştı. Tam bu esnada bir ses duyduğunu sandı Ancak bu ıssız adada bir ses duymuş olamazdı. Adada ondan başka kimse yaşamıyordu. Bunları düşünürken gayri ihtiyari olarak ayağa kalktı ve etrafını gözlemlemeye başladı.

Etrafa bakarken birisini görmeye ne kadar ihtiyacı olduğunu fark etmişti. Bu yüzden kalbi daha hızlı atmaya başlamış ve içine korkuyla karışık bir heyecan dolmuştu. Garip bir duyguydu, bir yandan kaçıp saklanmak ve kendini güvenceye almak isterken bir diğer taraftan da beklemek ve bir insan görmek istiyordu.

"Kim var orada?" diye sordu yüksek sesle ve bir kaç kez tekrarladı "kim varsa orada dışarı çıksın." Amacı neler olup bittiğini bir an önce öğrenmekti. 

Bir süre boyunca hiç ses duymamıştı. Ancak geçen çok da uzun olmayan bir zamanın ardından mahcup bir erkek sesi duymuştu "Sen.. rahatsız ettiğim için özür dilerim."

Kız sesin geldiği yöne bakmış ve ağaçlıklardan çıkan adamı görmüştü. Bir yabancıydı o ve yabancılara da tanıdıkları kadar güvenmiyordu.


Adam kıza biraz daha yaklaştığı zaman konuşmaya başladı "gerçekten seni rahatsız etmek istememiştim. Ayrıca endişelenme buraya sana zarar vermek için gelmedim. ama ne kadar terbiyesizim önce kim olduğumu anlatmalıydım. Adamın mahcup, kızarmış yüzünde küçük bir gülümseme belirmişti cümlesini bitirirken.


"Evet, kim olduğunu veya neden burada olduğunu bilmiyorum. Açıklamaların varsa elbette dinlerim." kız adamın yüzündeki o masum ifadeye inanmak istiyordu. Oradan uzaklaşmamasının nedenlerinden birisi de buydu.

"Teşekkür ederim" dedi erkek "kim olduğuma gelince yanından geçip gittiğin birisiyim. Bir şarkı söylüyordun onu asla unutamıyorum. Öyle bir şarkıydı ki beni olduğum yere mıhlamıştı. Çok fazla zaman geçmeden dönüp baktığımda gitmiştin oysa sesin hala kulaklarımda çınlıyordu. İnan çok koştum seni bulabilmek için ama gitmiştin."

"Peki ya neden buradasın? Neden şarkım bu kadar etkiledi seni?" kız birisinin onun şarkılarından etkilenmesini hayretle karşılamıştı ama elinden geldiği kadar bunu belli etmemeye çalışıyordu. Gerçekten de tek kişilik bir dünyada yaşamıyor olabilir miydi acaba?

"Önce şarkının beni neden etkilediğini söyleyeyim istersen.Beni anlatıyordu çünkü. Her kelimesinde her susuşunda ben vardım. İçimi öyle bir parçaladı ki kabuk tutan tüm yaralarım açıldı. Sen uzaklaşırken kıpırdayamamamın sebebi buydu. Neden burada olduğuma gelince yıllardır seni aradığı söylemem gerekiyor. O günden sonra günlerce hiçbir şey bulamamıştım. Sonra bir gün adamın biri bir şey söyledi. Bir kaç ay sonra bir başkası. Bu şekilde peşinde dünyayı dolaştım ve şimdi buradayım." konuşurken kıza bir kaç adım daha yaklaşmıştı.


"Ne söyleyeceğimi bilmiyorum. Şarkılarımı kimsenin anlamadığını düşünürken senin bütün bunları yapman inanılmaz benim için. Merak ediyorum neden peşimden geldin bu kadar süre?" diye sordu kız. Şaşırmıştı ve artık şaşırmasını gizleyemiyordu. Yine de yüzünde uzun zamandır olmayan büyükçe bir gülümseme belirmişti. 

"Neden peşinden mi geldim. Cevabı çok basit şarkının devamını dinlemek istiyordum ve başka şarkıları. Sesinde kendimi buldum ben. Bu konuda anlatacak çok şeyim var inan ama önce bir yere oturalım bayağı bir zamandır yürüyorum ve bacaklarım ağrıyor." erkek ve kız birlikte yaşlı ağacın altına oturdular ve sırtlarını ağaca dayadılar. Oturduklarında birbirlerinin gözlerinin içine baktılar ve erkek anlatmaya başladı...




not: Bu hikaye ve diğer "Resim başlıklı hikayeler" yazıları arkadaşım Seba Savacı'nın resimlerinden esinlenerek yazılmıştır.

Onun diğer resimlerini görmek isterseniz eğer buraya tıklayabilirsiniz.

0/Post a Comment/Comments