Aşkı neden bulamıyoruz?



Geçen yazımda sizlere aşkın tanımından bahsetmiş ve sonrasında gerçek aşk kavramı üzerinde durmuştum. Ancak bahsettiklerim günümüz koşullarında pek geçerli olmuyor. Kabul edelim günümüzde gerçek aşkı arayanların sayısı giderek azalıyor. Daha önceki yazılarımda belirttiğim gibi aşk kavramı yok oluyor ve yerine başka bir şey geliyor. Bu yazıda size o başka şeyden bahsetmek istiyorum. 

Daha önceki yazılarımda aşkı cinsellikle takas ettik demiştim ve cinselliği de başka bir şeyle. Bu yazı aslında bu takas üzerine olacak. Önceki yazıda cinselliğin aşkın içindeki parçalardan birisi olduğundan bahsetmiştim. Peki nasıl oluyor da o parça büyüyüp aşkın yerini alıyor? Bu aslında uzun zamandır devam eden bir dönüşüm. Kademe kademe aşkın hayatımızdaki yeri azaldı. Bu azalmanın sayısız sebebi var ki ben bir bölümünü anlatmak istiyorum burada. Ayrıca cinselliğin sadece aşkın yerine geçmesi değil hayatımızdaki başka şeylerin yerine geçmesinden de bahsetmek istiyorum. 

Önceki yazımda sevgiden, dostluktan ve tapınmadan da bahsetmiştim. Ancak günümüzde bunların öneminin kaybettiğini görüyoruz. Aslında olan şey cinselliğin genişlemesi ve aşkın diğer parçalarının yerini almasıydı. Peki aşkın yerini nasıl aldı? Bu yazı benim için çok zor bir yazı olacak bu yüzden nereden başlamam gerektiğini bilemiyorum. Ancak duyguların kaybolması güzel bir başlangıç olabilir kanaatimce. Bir geçen zaman boyunca duygularımızı hep kaybettik. Televizyonda o kadar ölüm gördük ki artık insanların ölümü bizi etkilemiyor hale geldi. Dünyayı ötekileştirdik bu şekilde. Komşumuz açken biz tok yatabildik. Ben her şey duyguların kaybolmasıyla başladı. Metalar duyguların yerlerini aldıkça duygular unutuldu. Bu unutuş aslında insanların spirütüel dünyadan uzaklaşması ve maddeye yaklaşması anlamına geliyordu. Aslında bütün bu süreç yukarıda da belirttiğim gibi televizyon, internet ve benzer iletişim araçları ile hızlandırıldı. Bunları söylerken amacım teknoloji eleştirmek değil sadece nelere yol açtığını gösterebilmek.

Anlatıma devam etmek istiyorum sonuçta az önce kurduğum cümleler burada bir kaç satırda anlatılamayacak kadar detaylı. Belki ileride bir gün onlar hakkında da yazabilirim. Aşkın cinselliğe dönüştüğünden bahsediyordum. Şöyle düşünelim zaman içerisinde biz gördüğümüz, izlediğimiz aşkı cinsellikten ibaret gösteren film, dizilerden sonra artık bizim algımız o şekilde değişmeye başladı. Sonra aradan nesiller geçtikçe yeniler artık aşkı aramaz hala geldi. Çünkü onlar cinselliği görmüştü ve aradıkları da oydu. Bir diğer noktada insanın gerçeklerden kaçmasıydı. Duygular insanın canını yakabilirdi ve bu yüzden insanlar duygulardan kaçtı. İnsanlar kaçarken sığınacak bir yere ihtiyacı vardı ve orası da cinsellik ve maddeydi. Bu şekilde insanlar cinselliği ön plana aldı.

Günümüz insanının geldiği bu noktayı daha çok bir kaçış olarak görüyorum. Maddesel hazlara doğru olan bir kaçıştan bahsediyorum burada. İnsan aşkın o bütün duygusal genişliğini bırakıp cinselliğin dar ve hazlarla dolu yapısına kaçması da aynı sebeptendir. Bakış açımızı biraz daha derinleştirmek gerekirse aşk içinde cinselliğin yeri ilk temasa dayanır. Günümüzde ise son ile alakalıdır. Son ne kadar büyük, gösterişli ise o kadar başarılı hisseder insan. Ancak aşkta bunun tam tersi vardır. Aşkta yaşanan duygular cinselliğin önüne geçmedir. Başka bir bakış açısıyla baktığımızda ise cinselliğin bu kadar ön planda olmasına dair psikolojik sorunlar var. Bu konuya çok fazla girmek istemiyorum. İlerleyen dönemlerde yeterli kaynağa ulaştığım zaman tekrardan anlatabilirim bu bölümü.

Bir diğer taraftan insan yaşadığı cinsel deneyimlerin sayısıyla ölçülebilir hale geldi. Kim daha farklı insanla cinselliği yaşadıysa toplumun ona bakışı daha güzel oldu. Eskiden bir kadının erkeğe veya erkeğin kadına "sen benim ilkimsin" demesi önemliyse şimdi aynı ölçüde önemsizleşti. Kişi artık üstün deneyimlerini kullanarak partnerini cinsel haz alma konusunda doruklara çıkarma peşinde. Bütün bunlar ise zayıflamış olan aşkı ölüm döşeğine götürmeye yetiyor. Aşkta önemli olan uzun zamanda karşılıklı olarak yaşanılan mutluluk iken cinselliği ön plana alan günümüzde önemli olan anlık, doruklarda olan hazdı.

Haz üzerine kurulu bir sistemde yaşıyoruz da diyebiliriz bu noktada. Bize sunulan tüm görsel metalar hep haz üzerine kurulu. Düşünelim ki playboylar, sex kanalları olsun, sex siteleri olsun hepsi bu haz duyusunu tetiklemektedir. Tekrar etmek gerekirse eğer günümüzde aşk yerini haz almaya bıraktı. Artık kimse başka birisi ile mutlu olmak istemiyor. Bunun yerine zevk almak istiyor başkalarıyla.

Aşkı cinsellikle takas ettik demiştim. Cinselliği ise başka bir şeyle takas ettiğimizden bahsetmiştim yazının başında. Cinselliği biz uyuşturucu ile takas ettik, alkol ile takas ettik. Cinsellik başlarda bizim için yeterliydi. Daha sonra yeterli gelmemeye başladı ve onun yerine geçebilecek başka bir şey aradık. Çözüm çok basitti aslında. Cinselliği desteklemesi için başka şeylere ihtiyacımız vardı ve alkolü, uyuşturucuyu koyduk. Artık cinselliği onlar olmadan yaşayamaz hale geldik. Çünkü aşk olmadan yaşanan cinsellik eksikti. Bu eksikliği kapatmanın tek yolu aşka geri dönmekti. Ancak aşk çoktan unutulup gitmişti ve onun yerine cinsellikten sonra duyulan pişmanlığı önlemek için zihni nötrleştiren maddeler girdi araya. O maddelerle ne yaptığınızın çok önemi kalmıyordu. Cinselliği yaşıyor ve fazla bir şey hatırlamıyordu insan. Bu takasın devamı da vardır ama henüz o aşamaya geçmedik. O noktaya geldiğimizde aşk tamamen ölmüş olacak ve insan uyuşturucuyu takas edecek bir şey bulamayacak. Bir çok ülkede uyuşturucunun serbest olması da bu sebeptendir.

Aslında en başında kaybettiğimiz şey aşkın masumiyetiydi. Ondan sonra sırası ile güven, sevgi ve dostluğu kaybettik. Kaybettiklerimizin yerinin dolması gerekiyordu ve cinselliği keşfettik. Ancak cinselliği hayatımızda bu şekilde konumlandırmak bazı sorunlar doğurdu. Sadece unutmak için veya bazı acıları örtmek için o kapıya gider olduk. Bunlarda kişinin kendine olan güvenini zedeledi. Kendine güveni zedelenen kişi başkalarına muhtaç oldu ve hayattan zevk alamadı.

Biz aşkı bu şekilde kaybettik. Cinselliğin hayatımıza nasıl girdiğini görebilmek için küfürlerimize bakmamız yeterli. Küfürlerimizin çok büyük bölümü bile cinsellik ile alakalı. Örnek vermek istemiyorum ama neler olabileceğini tahmin edebiliyorsunuz sanırım. Bütün bunlar insanın püritenleşmesi sonucunda ortaya çıktı. Artık dünyayı maddelerden ibaret görür hale geldik ve maddesel dünyadan zevk almaya çabaladık.

"Aşkı neden bulamıyoruz?" sorusunun cevabını dolayı olarak vermiş olsam da daha net bir cevap vermek istiyorum. Aşkı bulamıyoruz çünkü aşkı aramıyoruz. Aşkı bulamıyoruz çünkü aşkın ne olduğunu bilmiyoruz. Aşkı bulamıyoruz çünkü aşkı hiç araştırmadık. Aşkı bulamıyoruz çünkü kendi erkekliğimizi veya kadınlığımızı birlikte olduğumuz erkek sayısıyla ölçüyoruz. Aşkı bulamıyoruz çünkü onu öldürdük.

Bu konuda söyleyecek çok sözüm var ama hepsini anlatacak gücüm yok. En azından şimdilik bu yazıyı burada bitirip yaşadığım sürece gerçek aşkı anlatmaya çalışacağıma söz veriyorum. Bir arkadaşımla "biz gerçek aşkın şövalyeleriyiz ve gerçek aşk için elimizden gelen her şeyi yapacağımıza yemin ederiz" demiştik. Ben yeminime bağlı kalmaya devam ediyorum. Ve ömrüm elverdiğince devam edeceğim.

0/Post a Comment/Comments