Kayıp evrenler 2


Seni uzaktan sevmek 10

İkisi bordo bir koltuğun üzerine oturmuş ve birbirlerini izliyorlardı. Adama sorsalardı burada olabileceklerine ihtimal bile vermezdi. O gece telefonu eline aldığında konuşacaklarına bile ihtimal vermiyordu aslında. Ancak konuşmuşlardı, buluşmuşlardı ve şimdi aynı koltuk üzerinde oturabiliyorlardı. Adam hala kızın elini tutup tutmama konusunda kararsızdı. Kız ise biraz geride duruyor ve adamın tepkilerini ölçüyordu.

Aslında geçen zaman adamın bütün ihtimalsizlik hesaplarının tersine göre ilerlemişti. Olmaz dediklerinin hepsi olmuş, en büyük hayalim dediği gibi onun elini tutmuştu. Kıza ait bir evren olduğundan bahsetmişti adam. Kız ise pek inanmamıştı buna. Öylesine söylenen bir söz gibi gelmişti başta. Ancak adam gezegenleri anlatmaya başladığında kız cevap verememiş sadece susmuştu.  "Senin evreninde" demişti adam "her gezegende yaşam var ve her gezegen bambaşka güzellikte."

Adam bir süre boyunca daha kızın gözlerinin içine baktı. Bir şeyler söylemek istediği çok belliydi ama konuşmuyordu. O konuşamadıkça da bir sessizlik çöküyordu ortama. Sonuçta adam neyi yapıp neyi yapamayacağından çok emin değildi. Hala o başka birisinden kurtulabilmiş değildi. Kendisi olabilmeye alışmak gerçekten zordu hep bir başkasıymış gibi yaşadıktan sonra. En kötüsü ise kim olduğunu unutmaktı. Hep kararları o başkası verdikten sonra şimdi gerçekten ne istediğini bilemiyordu aynı ne söyleyeceğini bilemediği gibi. Bu hayata alışması zor olmuştu gerçekten. Hala kendisinin kim olduğunu hatırlamakta zorlanıyordu. Kendisinden o kadar uzak kalmıştı ki şimdi durup baktığında büyük boşluklar vardı hayatında.

Kızın harika gülümsemesine bakarken onun kendisi olmasını istemesindeki tek neden olduğunu söylüyordu sessizce. Evet, o kız olmasaydı hep başka birisi gibi yaşayacaktı. Hep yanlış insanlarla birlikte olacak, hep yanlış adımlar atacaktı. Şimdi ise bir şans çıkmıştı karşısına. O kadar güzel bir şanstı ki güneşin onun gülümsemesinden esinlendiğini düşünüyordu. Tanrı evreni yaratırken onun yüzüne bakmış olmalıydı. Sonuçta ona her bakışında yeni bir evren görüyordu. Ona bu evrenleri anlatmayı denemişti aslında. İnanmamıştı belli ki. Ona o gece neler yaşadığını anlatmayı da denemişti ama onlara da inanmamıştı. Ona anlatabilmesi gerekiyordu, yaşadıklarını bilmeliydi onun. Bunun için aklında bir fikir vardı. İşe yarayıp yaramayacağını bilmese de denemeliydi.

"Şimdi ne olacak" diye sordu kız. Adamın gözlerinin içine bakıyordu büyük bir beklenti içerisinde. "Seni çok güzel bir yere götüreceğim" diye cevapladı adam. Yüzünde büyük bir gülümseme vardı ve kızın gözlerinin derinliklerine bakıyordu. "Ne yapacağını anlamıyorum" diye karşılık verdi kız. Yüzünde hafif bir belirsizlik, hafif bir merak vardı. Adam ise gülümsemeye devam ediyordu "İçimde sana ait kocaman bir evren var derken inanmamıştın bana. Şimdi onu göstermek istiyorum." Kız bir süre boyunca boş boş baktı, anlamamıştı. Adam da anlatmamıştı aslında. Bir süre sebepsizce gülümseyerek bakıştılar.

Adam kızın ellerini tuttu. Onun tenine dokunmak o kadar özeldi ki onun için hayatının en mutlu anlarından birisindeydi bu yüzden. O kadar başka bir büyünün etkisi altına girmişti ki bir süre boyunca konuşamadı. Kendi içine doğru yolculuk yapma isteği arttı bu zamanda ancak kendisini durdurmalıydı. O zaten karşısındaydı tekrardan onun hayallerinin yanına gitmesinin anlamı yoktu. "Şimdi gözlerini kapatmanı istiyorum ve derin bir nefes almanı" dedi kendisini toplayınca. "Kendini bana bırakmanı istiyorum, seni güzel bir gezintiye çıkaracağım" diyerek devam etti konuşmasına. Sesi sakin ve yumuşak bir tondaydı. Kelimeleri normalden çok daha farklıydı.

Kız tereddüt içinde olmasına rağmen gözlerini kapattı ve derin bir nefes aldı. Neler olabileceğini bilmiyordu içindeki sesler ona hiçbir şeyin olmayacağını söylediği sırada. Adamın ellerini kavradığını hissediyordu sadece.Biraz zaman geçtikten sonra başka bir şey hissetmediğini düşündü. Adamın sesini duyduğunda bir parça rahatlamıştı "merak etme her şey yolunda ve ben yanındayım."

Kısa bir zaman sonra kız çok güçlü bir şekilde çekildiğini hissediyordu. Adam ellerini bırakmıyordu bu esnada ve kız dayanamayıp gözlerini açtı. Gözlerini açtığında ilk gördüğü şey uzayda olduğuydu. Dünyadan ve güneşten hızlı bir şekilde uzaklaşıyordu sanki her şeyi ardında bırakarak. Bu esnada adamı karşısında gördü, ben demiştim dermiş gibi gülümsiyordu. Bir şeyler söylemeye çalıştığında sesinin çıkmadığını fark etmişti. Bu esnada ise gezegenlerden sırasıyla uzaklaşıyordu. Daha sonra güneş sisteminden de ayrıldı. Evrende yol aldıkça inanılmaz görüntüler görüyordu. Süper novaları hayranlıkla seyretti. O kadar hızlı yol alıyorlardı ki yanlarından geçtiği yıldızlar ince şeritler halinde görünüyorlardı.

Süresini bilmediği bir zaman boyunca çekilmeye devam ettiler. Elini bir an için bile olsa bırakmamıştı ki bu garipti. İnsanlar ellerini tutmayı bırakırdı genellikle. Bir süre sonra etraflarında hiçbir şey kalmamıştı ve devasa siyah bir boşluğun içindeydiler. Artık çekilmiyorlardı. Erkek konuşmayı başladı "korkmana gerek yok. buranın ismini bilmiyorum sanırım hiçlik. Sana anlatmıştım ya hani burası orası işte bana inanmamıştın." son kelimeleri söylerken neşesi anlaşılabiliyordu.

Kız şaşkınlık içerisindeydi ne kadar belli etmemeye çabalasa da bunu yapamıyordu. "Şimdi ne olacak" diye sordu bilinmezlik içinde. "Sana gezegenleri gezdireceğim" diye cevap verdi "hazırsan başlayalım.Gözlerini kapat ve aç."

Kız söylendiği gibi gözlerini kapatıp açtı ve kendini gri bir mezarlıkta buldu. Hava karanlıktı ve soğuktu. "Burası sana anlattığım mezarlığım. Gel biraz dolaşalım seninle." dedi adam ve mezar taşlarının arasında yürümeye başladılar. Taşların üzerinde "hayalimdeki meslek, hoşlandığım ilk kız, söylenen ilk yalan, ilk aldatılmam, ilk ihanet, ilk intiharı düşlemem" gibi bir çok isim yazıyordu. Yolculuk yaparken ise adam anlatmaya devam ediyordu "hatırlamak için mezarları kazmam gerekiyor. Birçoğuna hiç dokunmadım bazılarını ise sıklıkla kazarım. Ancak her biri göz yaşlarımla ıslanmıştır. Gördüğün gibi hiçbir şey yok burada. Ne bir ev, ne bir barınak ne de tek bir bitki. Hiçbir şey yok. Şimdiye kadar geçmişimi gördüm bir de geleceğime ait bir bölüm var.Gel biraz da orayı gezelim."

Mezar taşlarının, küf kokularının ve yıkılmış binaların arasından ilerlediler. Bir süre sonra mezar taşlarının sayıları azaldı. "Burası da geleceğime dair yiten hayallerimi gösteriyor. Umudum kalmadığı düşlerimi de buraya gömüyorum. Bu yüzden mezar taşlarının sayısı daha az. Burada dikkat etmen gereken tek bir şey var o da gördüğün tektük çiçekler. Bunların bir çoğu senin sayende oldu. Bu çiçekler gözyaşıyla büyümüyor. Sadece umutla gelişiyor ve çoğalıyor. Bunların hepsi senin sayende." dedi erkek ve kollarını iki yana açarak bitirdi cümlesini.

Kız tam olarak ne hissetmesi gerektiğini bilemiyordu. Üzülmeli miydi yoksa çiçeklerin açtığına sevinmeli miydi emin olamıyordu. "Şimdi ne olacak" diye sordu, gülümsemesi kaybolmuştu. "Ne yapmak istersin?" diye sordu adam. Kız bilmiyorum dercesine başını salladı. Erkek gülümsedi ve "gözlerini kapat" dedi.

Kız gözlerini açtığında bir süper novanın yanındaki küçük bir göktaşının üzerindeydiler. Kırmızı güller göktaşının üstünü kaplamıştı.Zeminin üzerinde beyaz bir masa vardı ve üstü yemeklerle süslenmişti. Yemeklere iki kadeh kırmızı şarap eşlik ediyordu. "Burada" dedi adam "istediğin her şeye ulaşabilirsin. Bize güzel bir akşam yemeği düşledim bende."  Kızın sandalyesini çekip oturmasına yardımcı oldu. Yemek boyunca konuşmadılar. Kız süper novayı izlerken erkeğin onu seyrettiğini çok iyi biliyordu. Yüzüne bir gülümseme yerleşmiş, tatlı bir mutluluk o gülümsemeye eşlik ediyordu.

"Bir yıldızın kara deliğe dönüşmesini izlemek istiyorum" dedi kız. Yemekleri bitmişti ve burasının tadını çıkarmak istiyordu. Erkek gülümseyip "elbette" dediği sırada kız gözlerini kapatmıştı. Gözlerini açtığına renklere bürünmüş bir yıldızın etrafındalardı. Yıldızdan etrafa doğru ışıklar saçıyor ve gök kuşağının tüm renklerini gösteriyordu. Sanki kocaman bir bulut yıldızın etrafını kaplamıştı ve o bulut milyonlarca farklı renklere bürünmüştü. Hemen hemen her an yıldızda kocaman patlamalar oluyor ve çok büyük ışık dalgaları etrafa saçılıyordu. "Mükemmel" diyebildi kız sadece bir an için adamın gözlerine baktığında. O esnada adamın yıldızı değil onu izlediğini fark etmişti. Kız gözlerini kapadığı sırada "hadi daha sakin bir yere gidelim" demişti.

Gözlerini açtığında bir deniz kenarındalardı. Hava karanlıktı ve gök yüzündeki 2 ay ile aydınlatılıyordu. Aylardan birisi beyaz, bir diğer kırmızıydı. İki ayın yansımaları denize düşüyor ve kırmızı yakamozlar oluşturuyordu. "Bu gezegeni çok seviyorum" dedi erkek "aslında siyah bir ay daha var ama o görünmüyor. Gel hadi biraz oturalım ve dinlenelim." Adam sahil kenarındaki şezlongları gösteriyordu ve kızın elini tutup oraya doğru yürümeye başladılar. İlerledikçe bir müzik sesi duyuluyor ve insanın içi duygularla doluyordu. "Burayı biliyorum" dedi kız şaşkınlıklar içerisinde. "Evet, o yüzden burayı seçtim zaten" adam gülümsüyor ve kızın gözlerindeki kırmızı ayın yansımasına bakıyordu.

Aradan uzun bir zaman geçtikten sonra kız "biraz eğlenmek istiyorum mümkün mü?" diye sordu. Adam "elbette" diyerek cevap verdi "hadi gözlerini kapat." Kız gözlerini kapatıp açtığında kendini kocaman bir lunaparkın girişinde buldu. Erkek tekrardan elini tutmuş ve onu çekiştiriyorken buraya daha önceki gelişini hatırlıyordu. Daha önce tek başına hiçbir şey yapamamış ve kendini yalnızlık bataklığında bulmuştu ama şimdi yanında o vardı. Birlikte bütün eğlence aletlerine binip kahkahalarla güldüler. İnsan gülmekten yorulabiliyormuş bunu anladı kız. Lunaparktaki banklardan birisine oturup dinlenmeye başladılar. Eğlenmenin yolu insanların olmamasıyla değil yanında seninle gülen birinin olmasından geçiyordu, bunu anlamıştı erkek.

"Şimdi nereye gideceğiz?" diye sorduğunda kız, erkek "gidecek güzel bir yer biliyorum diye cevap verdi. Kız gözlerini kapatıp açtığında bir mezarlıktaydılar. "Buraya gelmiştik" dedi kız biraz şaşırarak. "Hayır gelmemiştik. Burası benim değil senin mezarlığın. Daha doğrusu mezarlığının bendeki yansıması. Gel biraz dolaşalım." dedi erkek ve mezar taşları arasında yürümeye başladılar. Önceki mezarlıktan ilk farkı burada daha fazla çiçek olmasıydı. Mezar taşlarında yazanlarda kısmen farklıydı "aldatılma" vardı. Onun yanında " kendini kandırma" duruyordu. Hele yıkılmış bir mezar taşı vardı ki üzerinde "güven" yazıyordu. "Neden buraya geldik?" diye sorduğunda kız erkek "görmeni ve benim bildiklerimi bilmeni istedim sadece. Başka bir nedeni yok" diyerek cevap verdi. Kız mezar taşlarını gezdi sırasıyla. Bazıları birkaç kez açılmış bazıları ise hiç kapatılmamıştı. Bir süre sonra "buradan gitmek istiyorum" dedi kız ve kendilerini siyah hiçlikte buldular.

"Neden tekrardan buraya geldik?" diye sordu kız. "bir çok gezegeni gezdik. Daha gidebilecek birçoğu daha var ama birazda senin yol göstermeni istiyorum. Bir sonraki gezegeni sen seç veya gitmek istemiyorsan dünyaya dönelim. Dediğim gibi eğer istersen gidebileceğimiz milyarlarca farklı evren var. Eğer istemezsen tekrardan dünyaya döneriz. Seni bir karar vermeye zorlamak istemiyorum ama seninde o gezegenlerde istediğin gibi yol alabileceğini bilmelisin. Bende sana ait kocaman bir evren var ve bunun çok büyük bir bölümünü sen olmadan göremem. Bu yüzden bir sonraki gezegeni senin seçmeni istiyorum." diyerek cevapladı erkek. Artık kızın gözlerinin içine bakıyor ve cevabı bekliyordu.

Kız durdu ve etrafına baktı. Ne söyleyebileceğini bilmiyordu ve düşünmeye başladı. Gidebilir veya devam edebilirdi. Gözlerini kapatıp evini düşlerse geri dönerdi veya başka bir gezegen düşlerse oraya giderdi. Gözlerini kapadı ve düşündü...



0/Post a Comment/Comments