ve sen gidiyorsun...

Bize hep hayatta her şeyin mümkün olabileceği anlatıldı. Dediler ki inanırsak eğer gerçeği bile değiştirebilirsin. Dediler ki sen çabaladıkça, istedikçe en olmayacak şeyleri olur hale getirebilirsin. Ancak bunlar gerçek değil, çok acı bir şekilde öğrendim. Bunca yıldır bize söylenen her şey küçük kandırmacalardan ibaret ve hepsi bizi yarına taşımak için söylenmiş. Yarınlara ulaşmak çok da önemliymiş gibi hep yalan vaatlerle kandırıldık. Öyle kandırıldık ki hep bugün parmaklarımızın arasından aktı gitti bir avuçlayıp dökmemeye çalışmak gibi. Denizin suyunu kucaklamaya çalışmamız gibi hep parmaklarımızın arasından kayıp gitti. Öyle gitti ki hem de bir geçmiş bile kalmadı geriye. Bunların hepsini çok acı bir şekilde öğrendim ben, öğrenmemeyi yeğlerdim ama.

Seni ilk gördüğüm zaman zihnimde iki imgelem oluştu. İlkinde bir kahvede oturup konuşuyorduk. İkincisinde birbirimizin yanından geçip uzaklaşıyorduk. Üçüncü bir ihtimali hayal dahi edemiyordum. Şu anda ismini dahi hatırlayamadığım bir sokakta görmüştüm seni. Herhangi bir şehrin herhangi bir sokağı anlayacağın. Sokaklar, şehirler arasında elbette fark vardır ama çok önemsemem bunları. Her şey sıradandı, yağan yağmurlar bile sıradandı daha öncede böyle yağmıştı evet. O gün, belki o ay, belki o yıl, belki ömrümde sıradan olmayan tek gündü işte seni gördüğüm o gün. Bir an her şeyin durduğunu hissettim. Kocaman bir hayat durmuştu ve içinde sadece ikimiz hareket edebiliyorduk. Herkes donmuşken ikimizin içinde hareket edebileceğimiz bir fotoğraf gibi. 

Nasıl anlatabileceğimi bilmiyorum aslında. Sanki bir başka hayattı o fotoğraf. Ben başkaydım, sen başkaydın ve bu farklılıklar öyle bir yaşam yaratmıştı ki onu sıradan yaşamlarıma ait kelimelerle anlatmam imkânsız inan bana. Gözlerinin içine ilk baktığımda daha doğrusu bakıştığımızda neler hissettiğimi anlatmam da oldukça güç. Bambaşka bir yaşam diyebilirim, daha önce hiç hissetmediğim duygular. Bir olmayı kaderim olarak görürken iki olabilme şansı çıkmıştı karşıma. Bambaşka bir hayat gördüm o anda. Yalnızlığın kelime anlamını yekün unuttuğum ve o kelimeyi sözlüklerden çıkardığım bir dünyaya bir kapı açıldı. O dünyayı benden başka kaç kişi görebildi bilmiyorum veya kaç insan o kapıdan geçebildi. Diğer tarafa geçmeyi çok istedim. Öteki taraftaki o küçük, eski kulübede seninle birlikte yaşlanmayı arzuladım.

Sen caddenin diğer tarafındaydın ve etrafında bir sürü insan vardı. Yüzlerini görmedim onların, maskeleri vardı hatta bazılarının maskeleri bile yoktu. Yüzleri eriyip kaldırımlara aktığını gördüm. Evet, biliyorum onlar sahteydi. Onlar sıradandı ama sen başkaydın, yüzün akmıyordu. Bambaşka bir dünyaydın sen. Hep aynı şeyleri söylediğimin farkındayım ama herhangi bir kelime de anlatamıyor hissettiklerimi. Gözlerine baktığımda evrenler gördüm; bambaşka yıldızlar, gezegenler. Sonra o fotoğrafın içerisinde dolaştık, konuştuk. Ellerini tuttum ben, birer acı kahve içtik. Gülüyordun ya yeşil gözlerinde neler yaratıldığını merak ettim ben.

Bana yeni bir yaşam sundun ama hemen ardından geri aldın. Zamanın ne kadar süreyle durduğunu bilmiyorum ama sonra devam etmeye başladı. Ben aşkın gerçek anlamını öğrendikten sonra aktı hem de. Yanımdan geçip devam ettin. Başka bir yöne doğru gittin ardından. Peşinden gelsem bile görmedin beni bir daha. Seslendiğim zaman duymadın. Karşına geçtim ve gözlerinin içine baktığımda evrenler yoktu. O kadar büyük bir acıdır ki cenneti bir an için görüp sonra kaybetmek. Bambaşka bir hayat sundun bana ve ben onu gerçekmiş gibi kabullendim. Yeni yıldızlar, yeni gezegenler dedin ve ben evrenin haritasını yeniden çizdim. Sonra hepsini aldın benden. Öyle bir alınki hem de yerine başka bir gerçek koyamadım. Sen gittin, gerçeğim kalmadı artık. Sonra bir anda kayboldun gözlerimin önünden. Evet, gittin!

Bize hayatta her şeyin mümkün olabileceğini anlattılar. İnanırsan gerçek olur dediler. İnanırsan hayallerin var olur dediler. Hayatta söylenebilecek en büyük yalandı aslında sözleri ve sadece bizi yarına taşımak içindi. Yarın neden bu kadar önemli bilmiyorum. İnanarak gerçeği değiştiremeyeceğimi biliyorum sadece. Ben ve sen farklıydık. Asla bir olamazdık. Hem de o kadar farklıydık ki ne toplanır ne de çıkarılabilirdik. Bir anlığına, sadece tek bir anlığına ortak bir gerçeklik vardı ve sonra hepsi yıkıldı. Sonra yüzün herkes gibi akmaya başladı ve bir daha asla tanıyamadım seni. Biliyorum sen de beni tanıyamadın.

Bize hayatta her şeyin gerçek olabileceğini söylediler. Gerçekten inanırsan, kalbinle inanırsan gerçek olur dediler ama sen değişmedin. Kaynağı belirsiz bir hayaldin sonuçta ve sen gerçek olmadın. 

Bize hayatta her şeyin gerçek olabileceğini söylediler, yalandı!



0/Post a Comment/Comments