başlıksız bir yazı...

Bilmiyorum! Ne anlatmalıyım sizlere, hangi hikayeyi aktarmalıyım. Bilemiyorum! Bir yalnızlık hikayesi anlatmak geliyor içimden. Dil bilgisini çok da umursamadan yalnız, yapayalnız bir adamın bütün hayatını aktarmak istiyorum. Ancak anlatacak fazla bir şey yok "o gitti" dedikten sonra başka bir şey söylemem gereksiz. Ayrılıklar, unutulamayan sevgililer de aynı şekilde "o gitti, bir ben kaldım geriye". Yeni bir şey değil bunlar aslında size daha önce söylemediklerimi aktarmak istiyorum. Daha önce hiç kurmadığım bir cümle gibi mesela, daha önce hiç sevmemiş gibi mesela. Ulaşılamayan sevgililerden, hayatın boşluğundan, gerçeğin sahteliğinden de çok bahsettim ve şu an bunlardan hiç birini anlatmak istemiyorum. 

Sanki ruhumun mevsimi kış. Kar yağmıyor ama yağmurda yok sadece soğuk hava ve ben durmuş ve ısınmaya çalışıyorum. Yazacak o kadar fazla hikaye, yazı, deneme var ama ben duruyorum. Öyle hiç bir şey yapmadan sanki baharı bekliyorum. İçimde açacak tek bir çiçek belki, belki biraz ısınması bilemiyorum. Oysa o kadar cümle var ki aklımda anlatacak ama yapamıyorum. Garip 3 ay geçti ve ben yeni kitabıma başlamadım. Oysa bütün kurgusu kafamda "hazır değilim galiba" diyorum ve bir zaman daha geçiyor. 

Burada içimdekileri anlatırken en büyük zorluk tam olarak gerçekleri yansıtamıyor oluşum. Hayatım böyle değil evet hatta oldukça da güzel ama konu yazıya gelince eksik. Evet, eksiğim ben. Başka eksikliklerde var ama bir "seni özledim, sensizlik çok zor" demek gibi mesela. Bu kadar basit cümleler olmasına rağmen diyemiyorsunuz bazen. Hani kuralları vardır toplumun, sizin kurallarınız vardır ve yapmak istediğiniz bunların tam zıttındadır. Yüreğiniz başka bir şey ister arada bir boşluk oluşur ki iki yakanız bir araya gelmez. Sonra bir bakmışsınız ortada ne yazı var ne de bir şey. Peki bu yüzden mi yazamıyorum, hiç zannetmiyorum. Kendini nadasa bırakmak gibi sanki böyle her şeyi biriktiriyorum. Cümleler geliyor aklıma, hop diye atıyorum bilincimin engin derinliklerine. Bir gün belki çıkartıp kullanırım, belki de bir daha asla karşılaşmamak. 

Bakın yine konuyu değiştirdim tam kendimde derinlemesine bir çözümlemeye doğru giderken hop diye değiştirdim konuyu. Hangi konuyu değiştirdin diyebilirsin elbette ama oldukça net ve açık olduğunu düşünüyorum. Hatta o kadar net ve açık ki dikkatinizi dağıtmak için eş anlamlı sözcükler kullanıyorum ve bunu açıklayacak kadar da dürüstüm size. Kendime de aynı şekilde ama işte bazen imkanların dışında oluyor isteklerimiz. "İmkanları kendin yaratırsın" diyebilirsiniz ki ben diyorum ama yüreğinizin istediği ile mantığınız zıt yönlerde olabiliyor. Lütfen "yüreğinin götürdüğü yere git" demeyin çünkü gidersem eğer kırar ve kırılırım. Kırılmak dert değilde hele bir kırmak var, kanatmak var ona dayanılmıyor pek. 

Şu anda bir fikir oluştu kafanızda, tavsiye cümleleri kurabilecek noktadasınız. Bu yazıyı yazmamın amacı tavsiye istemek veya dertlerimi anlatmak değildi aslında. Şu sıralar pek yazamıyorum doğru ama bu durumun geçici olduğunu da biliyorum. Hep geçti sonuçta, tekrar geçer bilincimin o derin kuyusu dolar bir gün. Bakmışsınız yeni hikayeler olmuş, ben böyle yazarım hep. Ciddi anlamda dolduruyorum derinlikleri. Bu yazıyı yazmamın belki de tek amacı ki bunu şu anda fark ediyorum "seni özledim, sesini duymayınca eksik kalıyorum" demekti. Bu yazıyı okumayacak büyük ihtimalle, belki çok geç olunca okuyacak. Amacım onun okuması veya kendini tanıması değil ki kesinlikle tanıyamayacak bunu da biliyorum. Amacım sadece anlatmaktı ve belki biraz ama dertleşmekti. İnsan yazmayınca kendisiyle çok konuşmaya başlıyor ve bazen de sıkıcı oluyor bu. 

Şimdi bu anlattıklarım gerçek miydi yoksa şu an için kafamda oluşan bir kurgu muydu gerçeğe öykünen. Bilmiyorum ama kesinlikle şu anda böyle hissediyorum. Bir hikaye anlatmalıyım artık, zamanı yaklaşıyor. Bunu yağan yağmurda, her gün doğumunda hissedebiliyorum...

0/Post a Comment/Comments